Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Wikileaks Belgelerindeki Hedef İran...

Wikileaks Belgelerindeki Hedef İran: Psikolojik Savaştan Sıcak Savaşa Doğru

Wikileaks ve dünyaca ünlü gazetelerin internet sitelerinde yayınlanan belgelerle ilgili olarak, Türkiye ve dünya kamuoyunda oluşan büyük yankı doğal olarak bizleri bu belgelerin ne derece doğru ve güvenilir olduğu, böylesine önemli belgelerin yayınlanmasının ardında hangi amacın yattığı ve Beyazsaray yönetiminin bu işte bir planının olup olmadığı sorularına götürmektedir.

Belgelere konu olan ülkelerin birçoğunun ortaya çıkan bilgileri yalanlaması ve bazı ülkelerin de Wikileaks internet sitesinin erişimini durdurmasısının yanısıra, İran İslam Cumhuriyeti"nin bu belgelerin planlı ve kasıtlı bir şekilde yayınlandığı ve psikolojik bir savaşı amaçladığı yönündeki açıklaması gözlerin Beyazsaray yönetimine çevrilmesine yol açtı.

Acaba Beyazsaray bu konuda ne diyecekti? Zira, her şeyden önce bu belgeler Amerikan yönetiminin Ortadoğu dış politikasıyla ilgili en mahrem ve stratejik bilgileri içeriyordu.

Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton belgelerle ilgili yaptığı açıklamada İran üzerinde durarak, "İran"ın sadece Amerika için çok büyük bir kaygı kaynağı olmadığı kimse için şaşırtıcı değil. İran hakkında duyulan kaygılar temelli ve çok geniş ölçüde kaygılardır. Bundan dolayı da kendileriyle hemfikir olduğumuz ülkelerle birlikte İran"ın nükleer silah geliştirmesini önlemenin peşinde olacağız" diyerek, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri,Bahreyn, Mısır ve Ürdün rejimlerinin İran"a saldırması için Amerika"ya çağrıda bulunmalarını onaylamış oluyor.

The Global News Service of The Jewhish Peple haber sitesi, siyonist rejim başbakanı Benyamin Netenyahu"nun belgelerde ortaya çıkan bilgilerden duyduğu memnuniyeti şöyle aktarıyor:

"Birçok ülke İran"ın asıl tehlike olduğunun farkında. Ancak bölge ülkeleri boşlukta. Onlar açıktan Arap-İsrail sorunu ile ilgili gözükmelerine karşın, özelde bu sorunun gerçek olmadığının farkındalar. Onlar tehdidin (İsrail"den değil) İran"dan kaynaklandığını biliyorlar. Şimdi ise bilinen bu durum açığa çıkmış oldu. Bu durum İsrail"in barışın önünde bir engel olduğu teorisini artık bir kenara atabilir. Zire bu belgeler aslında çıkarlarımızın ortak olduğunu göstermektedir"

Netenyahu"nun bu sözleri, Suudi Arabistan rejiminin İran"a saldırması durumunda hava sahasını İsrail savaş uçaklarına açacağına dair haberleri de doğrulamış durumda. Yine aynı şekilde Suudi Arabistan ile Mısır arasında İran"a karşı ortak askeri tatbikatlar yapıldığı haberlerinin de ne anlama geldiği daha açık hale geliyor.

İran islam Cumhuriyeti"ni karşı Amerika, İsrail Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Ürdün"den oluşan ortak bir cephe.

Yine bu belgelerde siyonist rejimin Gazze'ye yönelik gerçekleştirdiği soykırım saldırılarından önce, Mısır rejimi ve Mahmud Abbas yönetimini bilgilendiriyor ve onlara danışıyor.

Çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 1.500 Filistinli kardeşimizin katledilmesi, binlerce kardeşimizin yaralanması, Gazze'nin bir baştan bir başa kan gölüne dönmesi, Mısır rejiminin ve Mahmud Abbas yönetiminin önceden bildiği bir durumdu.

Hatta, siyonist rejim Gazze'deki meşru Filistin hükümetini yıkmayı kesinlikle kararlaştırmış, bu hedefine ulaşıncaya kadar katliam ve saldırılarını sürdürmeyi planlamıştı. Ama mücahidlerin güçlü iradesi ve sarsıcı direnişi karşısında hedefine ulaşamayıp geri çekilmek zorunda kalmıştı.

Tüm bu soykırım ve katliamlarda Mısır ve Ürdün rejimlerinin ve Ramallah'taki İsrail işbirlikçisi Mahmud Abbas yönetiminin payını gözardı edebilir miyiz?

Ve şimdilerde Lübnan'da Hizbullah'a karşı oynanmak istenen oyun. "Hariri suikastı iddianamesi üzerinden Hizbullah'ı baskı altına alıp hedefe oturtmak ve yeni bir saldırı ile Hizbullah'ın gücünü yok etmek" için uluslararası ve bölgesel bir komplo sahneleniyor.

Aslında hedef tek: Ortadoğu'daki İslami direniş eksenini kırmak.

İran İslam Cumhuriyeti yıkılmalı, Lübnan ve Filistin İslami direnişi çökartilmeli; siyonist rejimin varlığı güvence altına alınmalı, sonuçta emperyalizmin bölgesel çıkarlarının önündeki engel ve tehditler ortadan kaldırılmalı.

Peki ümmet bu duruma seyirci mi kalacak?

Kapitalist felsefenin "bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler" sözünde olduğu üzere, bizler de birilerine "buyurun" mu diyeceğiz?

Ya da İsrailoğullarının Hz. Musa'ya dediği gibi; "git sen Rabbinle birlikte savaş" sözünü biz de bu zamanda mı tekrarlayacağız?

Şüphesiz ki Allah kendi uğrunda mücahede edenleri başarı, zafer ve esenlik yollarına ulaştıracaktır; önemli olan bu imtihandan yüzü ak çıkabilmektir.

Bu süreç, müminlerle münafıkların, salihlerle fasidlerin, yiğitlerle korkakların, basiret sahipleriyle gafillerin, muhlislerle çıkarcıların ayrıştığı bir süreçtir.

Aydınlarımız, kanaat önderlerimiz, basınımız, İslami kuruluşlarımız, emperyalist ve siyonist kuşatmaya karşı müslüman halkları bilinçlendirme, onlara görev ve sorumluluklarını hatırlatma, bu uluslararası ve bölgesel şeytanca komploları etkisiz kılmak için öne çıkma yerine, günübirlik, tali ve yüzeysel konulara yoğunlaşmaya devam ediyor.

Küresel istikbar ve siyonizme karşı İslam'ın bayrağını yükselten inkılab ve direnişe, dünya müslümanlarının uyanış ve kazanımlarına karşı düşmanlarımızın yaktığı ateşleri söndürmek için gerekli adımları atmaktan, güçlü, cesur ve kararlı bir irade göstermekten daha büyük görev olabilir mi?

Ama gel gör ki, birileri de "bir ateş de biz yakalım" demekten geri durmuyor. Düşmanlarımız bütün güç ve imkanlarını İslam'a karşı savaşta seferber ederken, bizler, "ümmetimizin ve direnişimizin saflarını nasıl daha güçlendirebiliriz; kurulan tuzakları nasıl bozabiliriz, cephemizi daha nasıl tahkim edebiliriz?" diye dertlenip hesap yapacağımız yerde, gücümüzü zaafa uğratacak, ümmet şuurunu köreltecek, vahdetimizi parçalayacak ve kendimizi düşman karşısında zayıf, dayanıksız bırakacak işlerden geri durmuyoruz.

Bazen hizip ve grup asabiyetini, bazen mezhepçilik takıntısını, bazen hodbinliklerimizi öne alıp kutsallarımızı düşmanlarımızın önüne yem olarak bırakabiliyoruz.

Hülasa;

Aynı zamanda geniş çaplı bir psikolojik savaş için yayınlanan bu Wikileaks belgeleri bizlere bir daha sorumluluklarımızı hatırlatıyor ve soruyor;

Düşman ne yapıyor biz ne yapıyoruz?

Düşman neyin peşinde biz nelerle uğraşıyoruz?

Düşman kimlerin yanında kimlerin karşısında, biz nerede duruyoruz?

Devam etmek üzere".

 

VELFECR

Bu yazı toplam 2499 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar