Telafer'in yaraları

Irak'ın Telafer kentinde bombalı üç bombalı saldırı; şu kadar ölü, şu kadar yaralı" Haberi okuyup geçmiştim ki karşıma Üzeyir Yiğit çıktı.

O, okuyup geçmemiş.

Telafer'den getirilip Ankara hastanelerinde tedavi altına alınan yaralıları tek tek ziyaret etmiş.

Gördüklerini ve hissettiklerini anlatıp Yeni Şafak okurlarıyla paylaşmamı isteyince, "Giden sensin, gören sensin, yazıyı da sen yaz" dedim.

Sağ olsun, beni kırmadı.

İşte, Mazlumder Yönetim Kurulu üyesi Üzeyir Yiğit'in Ankara'daki Telafer izlenimleri:

"Bugün Telafer'de bomba patlamış bir meydana gittim geldim. Ne zaman, nasıl demeyin, uzak değil. Ankara'da isteyen herkes gidebilir. Atatürk Araştırma Hastanesi, Numune, Dışkapı SSK ve Ankara Hastanesi'nde Telafer'de, Musul'da patlayan bombalardan yaralı kurtulmuş, hepsi Müslüman ve çoğu Türkmen, yaklaşık 100 kişilik bir grup var.

Öncelikle hastaların hepsinden duyduğum için ve gerçekten Türkiye devletine bölgede kendine yakışanı yapması adına attığı bu adımdan ötürü teşekkür ediyoruz. Sadece Numune Hastanesi'nde refakatçilere yemek verilmemesi gibi ufak sorunların haricinde, diğer hastanelerde hem hastalara hem yakınlarına aileden biri gibi davranan hastane personellerine kucaklar dolusu teşekkür bile azdır. Hükümetin bu hassasiyetine, duyarlı hasta ziyaretçileri de mutlaka katılmalı, bu kardeşlerimizle dertleşmeli ve her şeyi hükümetten beklemeden gözden kaçanları tamir etmelidirler.

Neler öğrendim? Her şeyden önce, saldırının üç farklı bölgede gerçekleştiğini ve üç yerde de saldırıya uğrayan kişilerin hepsinin Seyyid (Peygamber soyundan) olduğunu örgendim"

Meclis-i Ala Türkiye Temsilcisi Abdullah Tütüncü Bey'in küçük kız Fatıma ile sohbet ederken, bu kızın şimdi parkta oynuyor olması gerektiğini düşündüm. Hangi sebep onu bilmediği topraklara yürüyemez halde getirmişti? Ailesinden bir de babası sağ kalmış, o da bitişik odada, tam kafa kafaya vermişler. Abisi ve annesi patlamada şehit olmuşlar.

Aklım ermiyor, Müslüman bir kişinin, Müslüman bir topluluğa karşı canlı bomba olarak vücudunu sunmasına. Ankara Hastanesi'nde yatan 12 yaşındaki Muhammed'in de aklı ermiyordur. Kendi ifadesi ile 'birinci dumbuldamadan sonra yere düşmüşüm, sonra uyandım eve gittim, orda ikinci dumbuldama oldu. Düşmüşüm, burnumdan kan gelmiş"' diyor. Dumbuldama, patlama sesi demekmiş; yani, sadece ses ve sarsıntısını yaşamış ama düşmelerin sonuncusunda belinden aşağısı muhtemelen felç olmuş yakışıklı Muhammed'in.

Seyyid aşireti Telafer'de en çok saldırıya maruz kalan aşiret. Ataları da sürekli aynı ezayı görmüşler.

Hastanede yaşanan bomba meydanında herkes aynı kaderi paylaşıyor, ama hepsinin ayrı hikâyeleri var. O hikâyeleri dinlerken, 'İnsan ırkı birbirine karşı nasıl bu kadar gaddar olabilir? Hele Müslümanlar birbirine böyle bir zulmü nasıl reva görebilir? Bu anlatılanlar nasıl gerçek olabilir?' diye sormaktan kendimi alamıyorum.

Müslümanlar bu vahşi duruma asla düşmemeliydi. Hiçbir şey ama hiçbir şey bu durumu mazur göstermez.

Irak'ta, Afganistan'da, Somali'de, Sudan ve Pakistan'da İslam'ın adı kullanılarak sergilenen vahşet manzaraları bütün tahammül sınırlarını aştı.

Fatıma, Muhammed ve yüzünün yarısı ile sol kalçasını bombaya veren Hanan Muhsin adlı 18 yaşındaki kızın âhı üzerinde yükselecek bir zaferden İslam adına medet ummak nasıl bir halet-i ruhiyedir, anlamak mümkün değil."

Yeni Şafak

Bu yazı toplam 1598 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar