Şeyh Mahir Hammud: Ne oldu da Arap Birliği Zirvesi’nde ...

Şeyh Mahir Hammud: Ne oldu da Arap Birliği Zirvesi’nde ...

Lübnan’ın önde gelen alimlerinden Sayda şehri Kudüs Camii imamı Şeyh Mahir Hammud, bu haftaki Cuma hutbesinde Arap Birliği Zirvesi’ni değerlendirdi.

Lübnan’ın önde gelen alimlerinden Sayda şehri Kudüs Camii imamı Şeyh Mahir Hammud, bu haftaki Cuma hutbesinde Arap Birliği Zirvesi’ni değerlendirdi.

Şeyh Mahir Hammud’un 31 Mart 2016 tarihli Cuma hutbesi şöyle:

“Çok da önemsenmeyi hak etmeyen Arap Birliği Zirvesi hakkında bazı hususların altını çizmemiz gerekiyor:

Birincisi; nasıl oldu da Suriye ve Yemen’de siyasi çözümü konuşur oldular? Suriye’de askeri müdahale seçeneğini başından beri gündeme getirenler Arap Birliği üyesi olan ülkeler değil mi? Suriye’deki muhaliflere silah desteği sağlayan, onlara sınırlarını açan, onları eğiten, finanse eden, bölgesel ya da küresel toplantılarda gündeme gelmelerini sağlayanlar onlar değil mi? Bugün siyasi çözümden yana olduklarını söyleyerek gerçek bir komediye imza atıyorlar. Bugün Yemen’i, yıkan, bombalayan, masumları öldürenler bu zirveye de katılan Arap-Amerikan Koalisyonu mensupları değil mi? Bu durumu nasıl değerlendirmeliyiz? Münafıklık ya da yalancılık… Eğer “Askeri seçeneği denedik, ancak başarısızlıkla sonuçlandı” diyebilmiş olsalardı her şeyi çok daha farklı okuyabilirdik. Ancak onlar buna cesaret edemediler, edemezler de…

İkincisi; Birilerinin başarısız maceraperestliklerinden vazgeçtiklerini gözlemliyoruz. Arap Birliği’nde resmi Suriye bayrağı ile temsil edilen Suriye koltuğu boşaltıldı. O koltukta bugüne kadar Suriye’yi temsil edemeyen herhangi bir kişi oturmadığı gibi İran hakkında sert ifadeler kullanan da olmamıştı. Oysa beklenti İran’a karşı olabildiğinde saldırgan bir dilin kullanılması yönündeydi.

Üçüncüsü; Arap Birliği Zirvesi’nde 2002 yılında Beyrut’ta ilan edilen ve bunca süre Siyonist oluşumun göz ardı ettiği “Arap Barış Girişimi”nin hala geçerli olduğunun ifade edilmesi asla kabul edilemez! İsrail’e olan düşmanlığımız açlık grevine giren esirlerin hayatlarının sorumluluğunu İsrail’e yükleyerek azalıyor mu? İsrail’le “tarihi barış anlaşması”nın imzalanmasından söz edilmesi kabul edilemez! Bu Amerika’nın, özellikle de Trump’ın siyaseti karşısında boyun eğmek anlamına geliyor. Zirveye Filistin davasına çözüm üretme hususunda çok da ümitvar olarak katılmayan Araplar değildir bu dava hakkında karar verecek olan! Bu ümmetin geleceğini belirleyecek olanlar ancak ve ancak Filistin’deki, Lübnan’daki, Suriye’deki mücahitlerdir, direnen Yemen halkıdır, İsrail’in kesinlikle yok olması gerektiğine inananlardır, direnişin bu ümmetin geleceği için yegâne çıkar yol olduğunu bilenlerdir!

Dördüncüsü; Zirvede gündem edilmeyen çok daha tehlikeli bir mesele var. Amerikan yönetiminin İsrail, Filistin ve Körfez ülkelerinden olan yetkilileri bir araya getirme ve böylece tarafları Amerika ve İsrail’in politikalarına boyun eğdirme gibi bir hedefi var. Daha da tehlikeli olan bu plan Netanyahu tarafından sunulan ve Trump yönetimi tarafından uygulanan bir plan…

Beşincisi; Arap yöneticilerini dürüst olmaya ve halklarının yanında yer almaya çağırıyoruz. Ne kadar İsrail’e karşı zafer kazanmış ve İsrail’i geri çekilmeye mecbur bırakmış bir ülkenin lideri olan Mişel Avn haricindeki Arap liderlerinden yana ümitvar olmasak da bu hususun önem arz ettiğine inanıyoruz.

Altıncısı; Arap Birliği Zirvesi’nin karşısında daha küçük olup daha kritik bir içeriğe sahip olan ve gelecek açısından ümit vaat eden başka bir tablo ile karşı karşıyayız. Hamas Hareketi’nin yeni yetkilisi Yahya Sinvar, omuzlarında Şehit Mazin Fukaha’yı taşıyarak adeta ümmetin geleceğine ışık tutuyor ve tüm nesillere direnişin yegâne çıkar yol olduğunu, geleceğin ve doğru kararın ancak bu olduğunu söylüyor.” 

 

isllamianaliz