Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Piyasa İslamı’ndan Allah’ın dinine!..

Şeytan, ne Hz. İbrahim’den vazgeçti, ne Hz. Hacer’den, ne Hz. İsmail’den. Şeytan Hz. Yakub’un çocuklarını aldattı, Hz. Lut’un ailesini ve ashabını çaldı, Habil-Kabil olayını hatırlayın.

Kimse kalplerin üzerinde tasarruf sahibi değildir ve kalplerden geçeni, gaybı bilemez. Daha doğrusu kimse bu alanda mutlak bir tasarruf sahibi değildir.

Şeytan vahyi değiştiremiyor, ama bizim aklımızla oynayarak vahyin algısını değiştirebiliyor. O zaman da bizler, muhkemleri bırakıp müteşabihlerin peşine düşüyoruz. Başlıyoruz dinde tartışmaya. Dinde tartışmak haramdır. Unutmayalım ki, bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatlerinin bize gösterileceği bir gün var. Kendilerini, liderlerini, örgütlerini, şeyhlerini hakikatin kaynağı ve merkezinde görenler o gün başlarını önlerine eğecekler. Allah ve Resulü dışında kimse mutlak anlamda masum değildir. Resülün masumiyeti de Allah’ın iradesi ile  vahyin muhkemliği için gerek şarttır.

Bakın iyi mekanlarda kötüler, kötü mekanlarda iyiler de olabilir.. Hz. Lut’un karısı benim annem değil, ama Firavun’un karısı Hz. Asiye benim annemdir. Dahası Şeytanın mesken tuttuğu yerde kimi cahil insanların bulunması, sapkınlıklarından değil, cahilliklerinden kaynaklanmaktadır. Doğru mekanlarda da Şeytanın dostlarının bulunması şaşırtıcı değildir. Şeytanın meyhanede işi ne, onlar zaten Şeytanın gönüllü dostlarıdır ve Şeytanlaşmış ins takımındandır. Şeytan asıl mesaisini iyileri saptırmak için harcayacak, fazla mesai yapacaktır.

Emire itaat esastır. Soru sormak, şüphe, tereddüt iman zaafı olarak görülür ve “şefkat tokatı”na sebeb olur. Emir yerine getirilirken ölen şehiddir. Hocaefendi her şeyi görüp bilmekte birlikte, özellikle istihbarat ve bürokrasideki kişiler görüp duyduklarını sırdaşlarına söylemedikleri takdirde, ilahi bir cezaya çaptırılır. Bu konudaki sırrı efendisine ikrarı sadakatının isbatı olacaktır. Biliyorsunuz, haşa kendini kainat imamı ilan eden birileri haşa Cebrail’e bile ihtiyaç duymadan Sidre-i müntehaya çıkıp İlahi kaynaktan doğrudan bilgi aldığı iddiasındadır!

Kalkancı rezaletini biliyorsunuz. Bugün bir “Kalkancı” yok. Kendine “Cemaat” diyen, kendi aralarında “istişare” ve “şûra” ilişkisi olmayan “65 grub” var ve onlar da kendi aralarında yüzlerle ifade edilen kollara ayrılmış durumda. Nurcuların hali ortada. Milli Görüş hareketi bütün İslam dünyasını birleştirecekti, kendileri ne hale geldiler, kaç fırkaya ayrıldılar ortada.

Bu bağlı insanlar cennete ancak şeyhleri ya da önderlerinin himmetiyle girebileceklerine inanırlar. Önderlerini ahiretlerinin sigortası olarak görürler. Sürekli aynı kitabları okurlar. Başka kitap ve fikirleri ifsad olarak görürler. Kur’an-ı Kerim’i kendilerine göre te’vil ederek anlar ve aktarırlar, başka yorumları tahrif olarak görürler, kendilerinin itibar ettikleri ayrı hadis kitapları vardır ve bunların sahihliğinin konuşulmasına izin vermezler. İşin rengi İslam olduğu için her şey Kur’an ve Hadisle, risalet ve birtakım menakiblerle ilişkilendirilir. Bu anlamda okumalar, dua seansları, rabıta, zikirler yapılır. Bu yapılar son yıllarda hızla AB ülkeleri ve diğer ülkelere yayılma çabası içindedirler. Hemen hepsinin ciddi nakit, yurtiçinde ve dışında banka hesabı, altın, döviz ve bunları değerlendiren döviz büroları ve kuyumcuları vardır. Turizm şirketleri, inşaat şirketleri vardır.

Bataklık güllerinden kaçınmak gerek. Bir yapı ele geçirilmişse, geri kazanana kadar oradan uzak durmak gerek. Hemen bir yanlışlık olur olmaz da bir yeri terk etmek akla mugayirdir. Kötülere karşı direneceğiz.

Bir yere bakın, orada sizi kendilerine değil, Allah’a, Resulüne, kitaba çağırıyorlar ise ne ala, değilse oradan uzaklaşın. Sizi Allah’a, resulüne ve kitabına iman eden, buna göre yaşayan insanlarla kardeşliğe, “istişare” ve “şûra”ya çağırıyorlarsa, sizi ilim ve hikmete, araştırmaya, öğrenmeye davet ediyorlar, “aklınızı kiraya vermeyin” diyorlar, sizi “Musalla taşında meyyid” olmaya değil, yaşadığınız zamana ve mekana şahid olmaya, Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmaya çağırıyorlarsa, onlarla birlikte olun.

“İhvan” diye kendi grubunu mu görüyor, tüm Müslümanları mı, ona bakın bir. Akıllı mı, akılcı mı; mezhebi mi var, mezhepçilik mi yapıyor; Tarikata mı mensup, tarikatçı mı; Akaid biliyor mu? İslam tarihi ve insanlık tarihi hakkında ne biliyor, gelecek tasavvuru var mı ve bu konuda nefsini sorguluyor ve sorumluluk üslenmeye aday mı, bunlara bakın bakalım bir.. Zikir halkaları oluştururken, o zihrin esma/ismin sizin hayatınızdaki müşahhas karşılığı ne, yani bunun hayatınızla ilgili davranışlarınızda bir karşılığı var mı, olumlu yönde bir değişme var mı? “Ya gani” “Ey cömert!” diye tesbih çekerken, sizin cömertliğinizde bir artış sözkonusu mu! “Ya Sabur” derken siz sabrediyor musunuz?

Sadece dua ettiğiniz için istediklerinizin verileceğinizi mi sanıyorsunuz. Arada peygamberlerin ve Allah’ın veli kullarının adını andığınız için o şeyin olacağını mı sanıyorsunuz? Allah’ın veli kulları derken, “Müminler birbirlerinin velileridir” biliyorsunuz, siz de velisiniz ve velayet sorumluluğunuzu yerine getiriyorsanız bu nimeti halkedecek ya da isteğinize vasıl olacaksınız.

Allah, kafir, münafık, cahil, zalim ve fasıklara yardım etmeyecek. Onların dualarına icabet etmeyecek ve biz kendimizi değiştirmedikçe de O, bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. O, “değiştirmeyeceğim” diyor, biz yine de “değiştir, değiştir, değiştirirsin” diyoruz!? Yok böyle bir şey. Kocasını aldatan, karısına, geline, kaynanasına zulmedenler”e Allah yardım etmeyecek. Yetimi görüp gözetmeyenlerin haccını, namazını, orucunu kabul etmeyecek. “Vay onların haline!” Dua ederek, tesbih çekerek, şeyhinin eteğine yapışarak kurtulamaz. Kurtuluş, hidayet “Allah’ın ipi”ne sarılmakla mümkün. Bakın, bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin gerçeğinin bize gösterileceği bir gün var. Ama o gün çok geç kalmış olacağız. Bugünden aklımızı başımıza toplamamız gerek.

Kolay bir cennet yok. Bu dünya ise zaten bir imtihan yeri. Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Sabreden, şükredenler, güzel işler konusunda bütün olumsuzluklara rağmen direnenler müstesna herkes hüsrandadır.

Bakın, Allah’ın kolaylaştırdığından kolay bir iş yoktur, Allah’ın zorlaştırdığından da zor bir iş yoktur. Allah’ın yardımı size ulaştığında imkansız diye bir şey yok. 

Daha ne anlatayım ki! Din, Allah, kitap ve Resulden ibarettir. Biz Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesiyiz. Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Yeryüzünden hesaba çekileceğiz. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı duracağız. Yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her şeyden hesaba çekileceğiz. Biz Müslümanlardanız ve Müslümanlar “ihvan”dır. Aramızda işlerimiz istişare ve şûra iledir. Sırat-i müstakim üzre, sahih geleneğin takipçisi olan mücahidlere, ilim ve hikmet sahiplerine, gönül erlerine selâm olsun. Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 872 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar