Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Öğretici- düşündürücü bir siyaset sahnesi..

7 Haziran sabahı dışarı çıktığımda, ‘Ooooh, dünya varmış..’ dedim. Ama, akşam da aynı sözü tekrar edebilecek miydi?
Ne propaganda sesleri var, ne bütün partilerin ana caddelerden ve ara sokaklardan yukarısını, gökyüzünü göstermeyen bayrakları, flamaları.. Geceleyin hepsi temizlenmişti.. Ve herkes herhalde sessizce akşamı bekliyordu..
*
Biz de, akşam birkaç arkadaş Üsküdar’da bir dostun evinde buluştuk..
Ancak, bir şey söylemeliyim: Bu satırların sahibi, dostların taleblerine rağmen, seçim sonuçlarıyla ilgili bir tahminden, ‘tahminim değil, belki temennilerim vardır.’ diye hep kaçınmıştı. Kaldı ki, aslında her tahminin içinde de bir temenni vardır..
Yakın dostlarıma söylediğim temennilerim şöyleydi:
‘AK Parti, 300’den aşağıya inmese.. 280’ler kaygan zemin olur..
AK Parti tekparti iktidarını kaybeder mi? Buna da çok şaşırmamak gerekir. Çünkü, 10 yılı aşan iktidarlarda genelde bir bıkkınlık ortaya çıkabiliyor, modern toplumlarda.. Nitekim, Almanya’da Helmuth Kohl de, 16 yıllık bir iktidardan sonra, hem de 2. Dünya Savaşı’nın ağır neticelerinden ve bölünmüş olan olan iki Almanya’yı tek kurşun atmadan, diplomasi yoluyla birleştiren bir güçlü lider olduğu halde, sırf o bıkkınlıktan dolayı, girdiği 1998 seçimini kaybetmiştir.
HDP de, alacağı oylar yüzde 8- 8,5’un altında kalırsa, mes’ele yok, ama, yüzde 9,5 ila 9,9 arası altında kalacaksa, yani barajı kılpayı geçemiyecekse, geçmesini tercih ederim. Çünkü, böylesine hassas ve uyandırılmış, tahrik edilmiş etnik duyguların yenilgiye uğramışlık duygusuyla ülke çapında bir takım taşkınlıklar yapılması muhtemeldir, o gibi hadiseler bir kez başlarsa, sonunun nereye varacağını kestirmek mümkün değildir.
CHP’nin yüzde 25’lerden fazla olmasını temenni etmiyorum. MHP’nin ise, yine yüzde 15’ler civarında olması temennimdir. Diğerlerinin ise, yüzde 4-5 civarından fazla olmaz..’
Evet, böyle temennilerim vardı..
*
Ve ortaya çıkan tablo..
AK Parti, tek başına iktidar olmak gücünü yitirdi, yüzde 41’le.. Yine de en yakın takibçisinden yüzde 16 puan önde ve I. Parti olsa bile..
HDP de, yüzde 10’luk baraj yüksekliğinden onca yakınmalarının yersizliğini gördü ve yüzde 13’e ulaştı.. Büyük bir sıçrama..
MHP’nin; aldığı yüzde 16, beklenmeyen bir rakam değildi.
CHP ise, yüzde 25’de kaldı.. CHP Gen. Başk. Kılıçdaroğlu, bir hafta önce, açıkça, ‘2011 seçimlerinde aldığım yüzde 26’nın altında oy alırsak, istifa ederim..’ dediği halde, şimdi ‘istifa edecek bir durum yok..’ diyor. Onlar için önemli olan AK Parti’nin frenlenmesiydi; emperyalist güç odaklarının haftalardır telkın ettikleri üzere.. O da gerçekleşti ve bu da onlar için tatmin edici..
90 yıllık ve rejimin kurucusu ve temel ilkelerini belirleyip onları hâlâ da etkin olmasını sağlayan partinin yüzde 25’lerde kemikleşmesinin, ileride kemik erimesine uğrayacağı da umulur.
Diğer partilere değinmeye gerek yok.. SP+BBP’nin yüzde 2’de kalmasına rağmen, onlara oy verenlerin Tayyib Erdoğan düşmanlığı’nı bir inanç kuralı imiş gibi görmeleri yüzünden, memnunlar. AK Parti’ye bütün muhalefeti destekleyen Pennsylvania Şeyhi ve bağlıları da dört köşedir..
*
Bu tablodan alınacak asıl düşündürücü ders, Anadolu Kürdistanı’ndaki hemen bütün kürdlerin topyekûn HDP’ye oy vermeleri.. Halbuki, daha önce, en azından yüzde 35-40 oy AK Parti’ye çıkıyordu. Şimdi ise, yüzde 80-85’ler HDP’ye oy vermiş.. Diyarbekir’de 11 m.vekilinden sadece 1’inin AK Parti’ye gidip, diğerlerinin bütünüyle HDP’li olmasının başka bir izahı olmasa gerek.. Ama, kürd halkına resmî ideolojinin kalıplarını bir tarafa atarak, 12 yıl boyunca en insanca yaklaşımı sergileyebilen bir Erdoğan’ın bu karşılığa müstehak olmadığını düşünüyorum. Çünkü, bu konuda da, hayal bile edilemiyenler bugün Erdoğan’ın takib ettiği siyaset ve anlayışla gerçekleşmiştir.
Daha da ilginç olan şu ki, daha düne kadar HDP ve PKK’ya şiddetle karşı olduklarını söyleyen ve öyle olduklarına hüsn-i zannla bakılan kürd kavminden bazı ‘İslamcı’ teşekkül ve çevrelerin de, HDP’ye gizlice destek verdikleri, S. Demirtaş’ın, seçim akşamı, tv. ekranlarından, Nûbihar ve Öze Dönüş Hareketi, Azâdî, vs.’nin isimlerini zikrederek, onlara, verdikleri desteklerden dolayı teşekkür etmesinden anlaşıldı. Bu gruplar bu iddiayı açıkça reddetmedikçe, kürd, türk, arab ve sair etnisitelere bağlı nice müslümanları aldatmış duruma düşeceklerdir. Yine de, aldatan durumuna düşmektense, aldatılan durumuna düşürülmeyi tercih ederim.
*
Seçim sonu çıkan tablodan hemen sonra, HDP’nin -Demirtaş’ın ağzından- ‘AK Parti’yle asla koalisyon yapmıyacaklarını ve ona içerden veya dışardan destek vermiyeceklerini’ açıklaması da ilginçtir. Halbuki, böyle bir koalisyon, ülkeye çok daha hizmet edebilirdi, 1973’de seçimleri sonrasındaki MSP’nin sistem içine çekilmesiyle CHP + MSP karma hükûmeti kurulması gibi.. Ama, bu ihtimal fiilen imkansız gözüküyor..
Bu durumda.. AK Parti + MHP koalisyonu ihtimali ise.. O da D. Bahçeli tarafından aşağı-yukarı reddedilmiş oldu.. Esasen, böyle bir koalisyon, ülkenin geleceği için sağlıklı da olmaz; ‘Çözüm Süreci’ de dumûra uğrar ve yeniden kan akmaya başlatılabilir.
AK Parti’nin CHP ile bir büyük koalisyona gitmesi ise, intihar mânâsına gelir, halkımızın temel değerlerine karşı 100 yıl öncelerde açılan savaşın merkez üssü durumunda bu partiyle bir koalisyon, CHP için bir taze kan, bir taze nefes rolü oynayabilir.
Bu durumda.. AK Parti tek başına hükûmet kuramıyacağına göre, hükûmet kurma vazifesi, ikinci partiye verilir. Onun da hükûmet kurması ancak, ‘CHP-MHP ve DHP’ şeklinde üçlü bir koalisyon olabilir. Bu da muhal gibi bir şey..
O zaman, AK Parti, bir azlık hükûmeti kurar.. Ama, Meclis’ten güven oyu alamaz, düşer. Ancak, yeni bir hükûmet kuruluncaya kadar vazifesine devam eder o hükûmet ve erken seçim kararı alınır. Seçimin hemen ertesi günü tepe-taklak olan ekonomi daha fazla zarar görmeden, mesela, Ekim ayında yapılacak bir seçim ‘erken seçim’e gidebilir. O zaman da, yeni bir seçimde, AK Parti’nin hükûmete tek başına yeniden dönmesi ihtimali güçlüdür. Çünkü, koalisyon korkusu daha şimdiden, toplumu sarmışa benzemektedir.
*
Netice itibariyle, bu seçimler, 13 yıldır frenlenemiyen, tökezletilemiyen Türkiye’ye, tam da emperyalist odakların istediği şekilde yeniden gem ya da zencir vurmak mânâsını ortaya çıkardığından, emperyalist odakların bayram havası öğreticidir.
Bize gelince.. Biz, yenilgi-yenilgi büyümüzüşdür, maddî -fizikî gücümüzü yitirmekten korkmayız, asıl korkumuz, haksız duruma düşmektendir..
*

dirilişpostası

Bu yazı toplam 791 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar