Ne 50 milyonu... 5 milyon olsaydık, daha zengin olurduk!!!

Bugünlerde, “ağzı” olan herkes konuşuyor... “Mantık”lıymış, “saçma”ymış aldırmadan konuşuyor!..

“Ağzı” var ya, illâ konuşacak!..

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, HDP ile koalisyona kapılarını kapatıp; “Yılanla aynı çuvala girmeyiz” diye bas bas bağırıyor ama, CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu, herhalde “gen”lerinin gereğini yapıp,“rüşvet” teklif ediyor MHP’ye;

“Yeter ki CHP-MHP koalisyonu kuralım, HDP de dıştan desteklesin!.. 

Bakın, böyle bir koalisyon kurarsak, Başbakanlığı da Devlet Bahçeli’ye terk etmeye hazırım!”

Demek  oluyor ki;

Üzerinde, “Haçlı-Siyonist İttifakı ve yerli işbirlikçileri”nin çok yoğun baskısı var!..

Ne yapsın adamcağız?!?..

“CHP Genel Müdürlüğü koltuğu”na kendi isteğiyle oturmadı ki?..

Zorla oturttular!..

O gün, onu o koltuğa oturtanlar, şimdi de “CHP+MHP+HDP koalisyonu”istiyorlar!.. Eee; kaide budur: Dün “koltuk” alan, bugün “emir” alır!..

El mecbur, deneyecek!..

“Koltuk”la deneyecek,

“Rüşvet”le deneyecek!..

ECEVİT’İN İZİNDE!

Hem, “rüşvet” dediğin kavram, “CHP’nin genlerinde” var!..

1977’de Ecevit de, “rüşvet” vererek “Hükümet” kurmamış mıydı?..

Ecevit; 

Aynen bugünkü gibi, “Yüzde 41” oy almış ama “tek başına hükümet”kuramamıştı!..

Peki, ne yapmıştı Ecevit!..

“Adalet Partisi’nden 12 milletvekili”ni arayıp, onları “Güneş Motel”de toplamış ve “hepsine de birer bakanlık” verip, Hükümet kurmuştu!..

Bu olay, Türk siyasi tarihinde, “ilk mebus pazarlığı” rezaletinin yaşandığı olaydır!.. 

Ve yine; “İlk toplu rüşvet”tir!..

Sizin anlayacağınız;

“Mebus pazarlığı” kavramını Türk siyasi literatürüne sokan Ecevit’tir!..

“Bakanlık rüşveti” vererek “iktidar” olan ilk lider de, yine Ecevit’tir!..

Hani, Kılıçdaroğlu; ilk genel başkan seçildiği gün, Ecevit için “yolu, yolumuzdur” demişti ya, gerçekten de “Ecevit’in yolundan” gidiyor!..

Ecevit, o gün “AP’li” milletvekillerine “rüşvet” dağıtıyordu... Ecevit’in yolundan yürüyen Kılıçdaroğlu da, “38 yıl sonra” bugün, MHP’lilere“rüşvet” teklif ediyor!..

Eee, ne demiş atalarımız;

“Armut, dibine düşermiş!”

İşte, Kılıçdaroğlu da;

Ecevit’in dibine düştü!..

Gerisi, lâf-ı güzaf!..

CHP-HDP KOALİSYONU MU?

Dedik ya, bugünlerde “ağzı” olan herkes konuşuyor... Seçim öncesi ağzını açmayan TÜSİAD da konuşuyor, HDP’li Hasip Kaplan da!..

Demiş ki Hasip Kaplan;

“CHP, 80 kişilik HDP ile bir ittifak kurarsa; 15 AK Partili milletvekilinin de desteğiyle, çok rahat Hükümet olabiliriz!”

Peki, nasıl?..

“132 artı 80; eder 212”

Oysa, en az 276 gerekiyor!..

Ne diyordu Demirel;

“Bulun 276’yı,

Düşürün hükümeti!”

“276’yı” bulamayan bir koalisyon, zaten “düşük” sayılmaz mı?..

Olmaz ya;

Hadi “212”nin üzerine 15 de “AK Parti desteği”ni(!) ekleyin, ne eder?..

212+15 eşittir 227!..

Peki, “276” nerede?..

Bugünlerde, herkes “hesap uzmanı” kesildi başımıza... CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu; “40-60’lık bir blok”tan söz ediyor, Hasip Kaplan da“132+80+15”ten, yani “227 ile koalisyon” kuruyor!..

Bu nasıl hesaptır Allah aşkına?..

Hani, ilkokul çocukları “62’den tavşan” çıkarırlar ya, bunlar da “227’den koalisyon” çıkarmaya çalışıyorlar!..

Böyle bir tavşan;

“Demirel’in şapkası”ndan bile çıkmaz!..

Tabiî, bizim bilmediğimiz bir “hesap” ve bizim bilmediğimiz bir “şapka”yoksa!.. Eğer varsa da, orasını Başbakan Ahmet Davutoğlu düşünsün!..

Araştırsın bakalım;

“CHP-HDP Koalisyonu’na destek verecek 15 AK Partili kimdir?!?”

80 MİLYON NÜFUS FAZLA!

Dedik ya, bugünlerde “ağzı” olan herkes konuşuyor!.. 

Konuşmadık, bir Rahmi Koç kalmıştı, sonunda o da konuştu!..

Konuşur elbet;

Onun, hem “ağzı” var,

Hem de “parası!”

“Ağzı” olanın konuştuğu bir ülkede, “parası” olan, hayda hayda konuşur!..

Rahmi Koç da konuşmuş: 

“Türkiye’nin nüfusu 80 milyona doğru gidiyor... Bu nüfus da bize ayak bağı oluyor!.. Halbuki 50-60 milyonda kalsaydık, bu ülke çok daha zengin olurdu!..”

Rahmi Koç’un penceresinden bakarsan, “nüfusun 30 milyonu” fazla!..

O halde ne yapalım?..

“Asalım” onları!..

Kenan Evren’in ifadesiyle;

“Asmayalım da, besleyelim mi?”

Asalım gitsin!..

Öyle ya;

Geriye kalan “50-60 milyon” ile “çok daha zengin” oluruz!..

Hatta, 50-60 milyon da çok fazla!.. Nüfusu “5-10 milyona” düşürelim ki;“çok, çok, çok daha zengin bir ülke” olalım!..

Asalım!..  Asalım!..

Beslemeyip, asalım!..

Yeter ki, “zengin” olalım!!!..

DÜNYANIN EN ZENGİN 200’Ü!

Bilmem, hatırlar mısınız;

Bundan “17 yıl önce”, yani 22 Haziran 1998 tarihli gazetelerde, şöyle bir haber yer almıştı: “Dünyanın kaymağını yiyenler arasında Rahmi Koç da var!”

Haberin ayrıntısı şöyleydi!

l “ABD’nin ünlü ekonomi dergisi Forbes’in her yıl geleneksel olarak yaptığı sıralamaya göre, dünyanın en zengin 200 kişisi arasında, işadamları Rahmi Koç ve ailesi ile Sakıp Sabancı ve ailesi 5’er milyar dolar servetleriyle 56’ncı sırada, Ayhan Şahenk ve ailesi ise 2.2 milyar dolar ile 148’inci sırada bulunuyor. 

l Forbes dergisi tarafından dünyanın en zengin 200 kişisi sıralamasında, ABD’nin ünlü bilgisayar yazılım firması Microsoft’un sahibi Bill Gates, 51 milyar dolar serveti ile birinciliği dördüncü yılında da bırakmadı. 

Demek oluyor ki; 

Sadece “Türkiye’nin nüfusu”nu değil, “dünyanın nüfusu”nu da azaltıp, “3-4 milyara” indirmemiz gerekiyor!..

Öyle ya; sade Türkiye değil, dünya da “zengin” olsun ki; Rahmi Koç 25-30’uncu sıralara yükselsin, serveti de “10 milyar dolar”a çıksın!..

Peki, nasıl yapacağız bunu?..

Suriye’de savaş çıksın, Afganistan’da, Irak’ta savaş çıksın, Somali gibi ülkeler “açlıktan kırılsın” ki, dünya nüfusu azalsın, “zengin”ler daha zengin olabilsin!.. Onlar “pasta” yesinler, biz “kuru ekmeğe” talim edelim!..

DOĞUM KONTROLÜ İHANETİ!

Size bir şey söyleyeyim mi;

“Ağzı olanın konuştuğu” bugünlerde, Rahmi Koç’un konuşması da,“zamanlama” açısından hayli manidardır!..

Bugünlerde, “AK Parti’ye ve Erdoğan’a çakma modası”, bir “salgın” halini aldı ya; Rahmi Koç da; Erdoğan’a, “en hassas olduğu yerden vurmaya”çalışıyor!..

Bunu açıkça söylemiyor ama, Erdoğan’ın “en az 3 çocuk” söylemini bir“kampanya” haline dönüştürmesi, Rahmi Koç’u, öteden beri rahatsız ediyordu!..

Erdoğan ve AK Parti “güçlü” iken, bunu yüksek sesle dillendiremiyordu... Ama şimdi AK Parti, yüzde 41’e geriledi!..

O halde, tam sırası!..

Fırsat, bu fırsat!..

Çak çakabildiğin kadar!..

“Oyu düşene,

Bir tekme de Koç’tan!”

Efendim; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 21 Aralık 2014 akşamı bir“düğün töreni”ne katılmış, çifte “mutluluk” diledikten sonra demişti ki;

“Evlilik uzun bir yolculuk. İyi günler var, kötü günler var. İyi günler paylaştıkça çoğalır ama kötü günler de sabrettikçe elbet mutluluğa dönüşür.” 

Beypazarı’ndan bir amcamın bana tavsiyesi var, diyor ki; 

Bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim... 

l “Bizim, milletimizi güçlü kılmak için, hem daha çok genç nüfusa, dinamik nüfusa ihtiyacımız var. Hem de yetişmiş nüfusa ihtiyacımız var. Bunu ihmal etmeyeceğiz ve muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak istiyorsak bu milletin güçlü olması lazım. 

Ekonomide bir kaide vardır: Genç, dinamik demek... Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler. Neslin önemi, gücü ekonomide olduğu gibi manen de çok önemli.”

Erdoğan’ın bu sözleri olay olmuştu..

Vayy sen misin bunu diyen?..

Ne “yatak odası” yaygarası kalmıştı, ne de “apışarama dokunma”höykürmeleri!..

Aslında; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 21 Aralık’ta söylediği “Doğum kontrolü ihanettir” sözü, yeni bir söz değildi... Bu sözleri, 2008 yılında da söylüyordu...

Hatta, diyordu ki;

“Doğum kontrolü, bu ülkeye yapılmış en büyük ihanetlerden biridir!.. Bunlar, Türk milletinin kökünü kazımak istiyorlar!.. Yaptıkları, aynen budur!”

Peki “Türk milletinin kökünü kazımak” isteyenler kimlerdi?..

“Genç, dinamik ve enerjik bir nüfus istemeyen” kimlerdi?..

Ne enteresan değil mi?..

Tayyip Erdoğan’ın “3 çocuk çağrısı” ve “Doğum kontrolü ihanettir”sözlerine en çok karşı çıkanlar, “Atatürkçü” olduklarını iddia eden ama aslında “Atatürkçü geçinen” ya da “Atatürk’ten geçinenler”di!..

Güya; “işsizlik, eğitimsizlik ve yoksulluğu” bahane ediyorlardı ama; belli ki, bunların “Atatürk’ün açtığı kampanyalar”dan da haberi yoktu!..

Sormak lâzım, bu “Beyaz Türk”lere;

Atatürk, “çok çocuk yapma kampanyaları” açtığında, Türkiye’de “işsizlik, yoksulluk ve eğitimsizlik” yok muydu?..

AVRUPA İHTİYARLIYOR!

Özellikle “AB üyesi ülkeler”de, Avrupalılar, “çok çocuk yapmaya” öyle bir“teşvik” ediliyor ki, “gözlerini dünyada olup-bitenlere kapatmış Beyaz Türkler”in, bundan haberi yok!..

Avrupa, “kendi geleceğini” görüyor ve bugün “501 milyon” olan nüfusunun, 2050 yılında “454 milyona düşeceğini” hesaplıyor... Yani, nüfusları “yüzde 18” azalacak!..

Çünkü, Avrupalı kadınlar; “30 yıl önce”sinde, “ortalama 2.4 çocuk doğuruyor”du... Bugün ise; doğum oranı “1.3’e kadar düşmüş” durumda!..

Dahası;

Avrupa’daki kadınların ilk çocuk doğurma yaşı 22-23’ten 30’a yükselmiş... Almanya’da bazı ilkokullar “kapanma” tehlikesiyle karşı karşıya... Pek çok ülkede hastanelerin bebek doğum üniteleri boş!.. 

Bütün bunlar, Avrupa’yı endişelendiriyor.

Bu yüzden Avrupalılar genç nüfusu artırmak için her türlü kolaylığı sağlıyor...

BIRAK AMELİYATI, BİN YATINA!

Avrupa’da durum bu iken, Rahmi Koç da kalkmış; “80 milyona giden nüfus ayak bağı!.. 50-60 milyonda kalsaydık, çok daha zengin bir ülke olurduk”diyor!..

Hayır, Bay Rahmi Koç;

50-60 milyon da fazla!..

5-6 milyona düşelim ki;

“Siz, çok daha zengin olun!”

Ya da;

Madem ki “üretmiyorsunuz”, o halde “milletin üremesi”ne karışmayın!..

Siz “nüfuz” sahibi olacaksınız diye, bizim “nüfus”umuza niye karışıyorsunuz?..

Bırakın nüfusumuza “ameliyat” yapmayı da, binin “yat”ınıza, hadi “mavi tur”a çıkın!..

Ki, “bir nüfus eksilsin!”

*******************************************************************************

Cumhurbaşkanlığı Sarayı kime, niye batıyor, anlamıyorum!

Sonunda Fehmi Koru da, kafayı “Cumhurbaşkanlığı Sarayı”na takmış... 

“Para için her şeyini verebilecek” bir Fehmi Koru’nun “Cumhuriyet’e meze” olan dünkü demeci şöyle: 

“Erdoğan; pazarlık konusu yaptırmadan Saray’ı kendisi vermelidir!”

Bu “Saray takıntısı” nedir, kimin neresine batıyor, bir türlü anlamıyorum...

Bir zamanlar; 

Tıpkı Fehmi Koru gibi gittiği yerde “dikiş tutturamayan” ve “istenmeyen adam” ilân edilip, birçok kurumdan ayrılmak zorunda kalan Metin Uca adlı gazeteci de, bir “twit” atıp, demiş ki;

“Ankara’daki evi sattım, sorun yaşıyorum. Madem Kaç-Ak-Saray milletinmiş, Ankara’ya gelince 1000 odadan birini bana açsalar diyorum.”

Metin Uca’nın bu “alaycı” twitine, Emine Osmanlı bir twitter kullanıcısı cevap vermiş ve demişti ki;

“Metin Uca; çok müşkül durumda isen, sana sarayın kapısında bir kulübe yaparız.

En azından İsrail ve ABD’nin değil, bizim kapının iti olursun!”

Emine Osmanlı’nın bu twiti eski de olsa, ben yeni duydum... Ve de, sizlerle paylaşmak istedim.

Bu twitin;

“Üçüncü kişi”lerle hiç bir ilgisi yoktur!..

yeniakit

Bu yazı toplam 563 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar