Mısır'da ki İdamlar ABD DemoraSİSİ, ve İsrail Mizahseni

Mısır'da ki İdamlar ABD DemoraSİSİ, ve İsrail Mizahseni

Efendilerinin kurguladığı iktidar oyununda, ABD ve Avrupalı 'demokrasi aşığı' güçlerden aldığı destekle kendi halkını kıyıma uğratışı...

İbrahim Karagül / Yenişafak

"Mısır'da idam, Türkiye'de imha"

Firavunlar ülkesinde firavunca işler yapılıyor.

528 kişi hakkında idam kararı verildi.

37 kişinin idamı kararı onandı.

491 kişinin idam kararı müebbet hapse çevrildi.

Yetmedi; 683 kişi hakkında daha idam kararı verildi.

Darbe bile değil, iç savaş kararlarıdır bunlar. Ancak bir iç savaşta bu kadar ölüm emri verilirdi.

Meşruiyetini demokratik değerlerden değil silahın gücünden, arkasındaki Batılı patronların gücünden alanların uyguladığı devlet terörüne tanık oluyoruz.

Yüz yıl sonra ilk kez özgürlük diyebilen insanların özgürlük tutkularını kursağında bırakanların cinayetlerine tanık oluyoruz.

Piramitlerin inşasında çalışan kölelere reva görülen zulmü, 21. Yüzyıl'da Mısır halkına reva gören bir zulüm düzenine tanık oluyoruz.

Darbe ile iktidarı ele geçirenlerin demokratik yollardan iş başına gelenleri tasfiye edişine, onları örgüt ilan edişine, haklarında teker teker idam kararı verişine tanık oluyoruz.

Kendini Enver Sedat sanan Sisi adında bir generalin, efendilerinin kurguladığı iktidar oyununda, ABD ve Avrupalı 'demokrasi aşığı' güçlerden aldığı destekle kendi halkını kıyıma uğratışına, ülkesini adım adım iç savaşa sürükleyişine tanık oluyoruz.

İsrail istihbaratın planladığı bir mizansen üzerinden Mısır gibi bölgenin en merkezi ülkelerinden birinin ölüm arenasına dönüştürülmesine, milyonlarca Mısırlının onurunun yok edilişine, ülkenin İsrail için garnizon ülkeye dönüştürülmesine tanık oluyoruz.

Hatırlayın; Mısır'da ilk olaylar Müslüman-Hristiyan çatışmaları teziyle başlatıldı. İsrail istihbaratı mensupları şehirlerde bombalar patlattı. Dini önderlerin basiretli tutumu ile bu tehlike önlendi.

Ardından Hüsnü Mübarek rejimine karşı özgürlük çığlıklarıyla kitleler sokaklara aktı. Bir diktatör devrildi. İlk kez uluslararası kriterlere uygun seçim yapıldı. Mısır halkı demokrasiyi tercih etti.

Ardından 'Tahrir'de özgürlük diyenlerin bir kısmı 'darbe' çağrılarıyla sokaklara sürüldü. Senaryo müthişti ve başarılı oldu. Seçilmiş hükümet devrildi, asker yönetime el koydu. Müslüman Kardeşler 'örgüt' ilan edildi. Devleti yönetenler örgüt lideri yapıldı. ABD ve Avrupa ülkelerinin alkışları arasında Mısır'da tarihin en büyük tasfiyelerinden biri başlatıldı.

İdam kararlarına tepki beklemeyin. Batılı ülkelerin ikiyüzlülüğüne, sahtekarlığına ilk kez tanık olmuyoruz. Bu coğrafya, ihanetler, alçaklıklar, masum kitlelerin istihbarat operasyonlarına kurban verildiği bir coğrafyadır. Bu, yüz yıldır böyledir.

Mısır'ı boğdular. Mısır'daki özgürlük isyanını gaddarca cezalandırıyorlar şimdi. Bir ülkenin uyanışını sabote ettiler. Kendileri için büyük bir 'tehlike'yi bertaraf etmiş oldular.

Mısır'daki darbe bir çokuluslu projedir. Bu kirli ortaklığın mensuplarını Türkiye'de yaşayanlar çok iyi biliyor.

Osmanlı'yı çökertenler bu ortaklıktı. Osmanlı sonrası coğrafyayı paramparça edenler bu ortaklıktı. Yüz yıldır coğrafyaya zulüm ve acı ihraç edenler, türlü bahanelerle bizi boğazlayanlar, zalim rejimler kurarak bizi sindirenler aynı ortaklıktır.

Şimdilerde Mısır'ın vatanseverlerini idam ediyorlar. Aklını ve kalbini Mısır'a feda eden, malını ve canını Mısır'a adayan şanlı insanları yok ediyorlar.

Göreceksiniz bu ülke huzur bulmayacak. O kanlı senaryo, Sisi'nin ve patronlarının elinde patlayacak. İsrail istihbarat kurgusunun bedeli belki de ülkenin bir bölümünün, Sina'nın kopuşu olacak. Sisi'nin sonu belki de Enver Sedat gibi olacak.

Hiçbir halk, böyle bir adaletsizliği hazmedemez. Böyle bir zulüm hiçbir toplumun hafızasından silinemez. Er ya da geç, bütün bunların hesabını soracak birileri çıkacaktır.

Mısır'ın özgürlük arayışı sadece Mısır'ın değil. Ülke ülke, cephe cephe verilen mücadele coğrafyanın özgürlük mücadelesidir.

Ayağa kalkan, dik duran, ülkeleri aşan çağrılar yapan herkese savaş açıyorlar, belini kırıyorlar.

Bu yüzden Mısır'ı sadece Mısır olarak düşünmeyin. Bu zulüm düzenini sadece Sisi olarak görmeyin. Amerika olarak görün, Avrupa olarak görün. Müslümanların iktidara gelmesine karşı hep birlikte hareket eden çokuluslu koalisyon olarak görün.

Türkiye'de de aynısını yapacaklardı.

İdam olmadığı için ömür boyu hapis diyeceklerdi.

Gezi ile Ukrayna örneğini uyguladılar. Millet ülkesine sahip çıktı.

17 Aralık ise bir Mısır senaryosuydu.

Erdoğan'ı Mursileştirip, Türkiye'nin ötesinde mesajları olan, bölgesel söylemleri olan siyasi iktidarı devirip en az üç bin kişiyi hapislere tıkacaklardı.

Listelerini bile hazırladılar. Kabarık dosyalar biriktirdiler. Hepsine aynı ayrı örgüt uydurdular. Ayrı ayrı suçlar ihdas ettiler.

Başbakan'ı kelepçeleyip içeri atacaklardı. Etrafındakileri grup grup tasfiye edeceklerdi. İşadamlarının, siyasetçilerin, gazetecilerin, bürokratların kellelerini alacaklardı.

Tam bir temizlik operasyonu yapacaklardı.

İlk zamanlar olayın vahametini kavrayamamıştık. Şimdilerde bazı şeylere tanık oluyoruz, en azından küçük küçük parçaları görüyoruz. İnsanı dehşete düşüren hazırlıklar yapılmış.

Mısır'ın vatanseverlerine, özgürlük mücadelesi verenlerine, ülkesine sahip çıkmaya çalışanlara reva görülen zorbalığın benzeri bu ülkede planlanmış.

Bu ülkenin vatanseverlerine, ömrünü ülkesine adamışlara akla hayali gelmeyecek tuzaklar kurulmuş.

Bir darbe tezgahlanmış. Gerçekleşseymiş, Ergenekon operasyonlarının on katı büyüklüğünde düzmece yargılamalar yapılıp insanlar yıllarca içeri atılacakmış.

Mısır nasıl Batı-İsrail operasyonuysa Türkiye'de de bir çokuluslu senaryo uygulanmış.

Siyasetçiler, gazeteciler, işadamları, bürokratlar, kanaat önderleri, STK mensupları, dini liderler, malum koalisyonun çıkarlarının dışında kalanlara yönelik tarihin en büyük tasfiyesi yapılacakmış.

Birileri tek kale gibi dimdik ayakta tutan Türkiye'nin belini kırma kararı vermiş. O kararı da ülke içinde edindikleri ortaklarla gerçekleştirmeye çalışmış.

Gün geçtikçe, gerçekler uç verdikçe işin vahametini daha iyi kavrıyoruz. Türkiye'nin ne büyük tehlike atlattığını daha iyi görüyoruz.

Ukrayna gibi parçalanmayı da, Mısır gibi diz çökmeyi de önlemişiz. Biz değil, milletin basireti, Anadolu insanının firaseti önlemiş.

Türkiye dik durmalı, asla yıkılmamalı. Batı'dan ve Doğu'dan gelen sert rüzgarlarla aşınmamalı. Aşınmasına, eğilmesine izin vermemeliyiz.

Unutmayın, bizim için, coğrafya için Birinci Dünya Savaşı daha bitmedi. Bu savaş bitene kadar, içeriden ve dışarıdan gelecek saldırılara karşı ayakta durabilmeliyiz. İçerideki beyinsizlerin zihinsel müdahalelerinden etkilenip akıl tutulmasına teslim olmamalıyız.

Kendimiz için de, coğrafya için de Birinci Dünya Savaşı'nın sonunu ilan edecek olan biziz. İşte o zaman bir tarih kapanıp yenisi açılacak. O zaman Yirminci Yüzyıl'ın kirli dosyaları toprağa gömülecek, tarihin akışı değişecek.

İşte o zaman Batı'dan ve Doğu'dan esen rüzgarlar ne kadar sert olursa olsun bize boyun eğdiremeyecek.

Sisi gibi 20. Yüzyıl artıklarının da, 20. Yüzyıl özlemcilerinin de 'hiçbir şey' olduğunu o zaman göreceksiniz.