Kanal 24'de Kabataş Programı

Kanal 24'de Kabataş Programı

Kabataş İskelesinde saldırya uğrayan Zehra Develioğlu'nun kayınpederi Osman Develioğlu'nun da katıldığı programda Kabataş'da ki saldırı hakkında konuşuldu...

Osman Develioğlu 24 Özel'e konuk oldu. Kabataş'ta yaşananlarla ilgili olarak açıklamalar yaptı. 

Görüntülerin yayınlanmasının ardından Develioğlu’nun yorumu şöyle oldu:

Bu görüntü böyle bir olay yoktur demek istiyor. Bunu ifade olarak da söylüyorlar. Evrensel hukukta bir kızın taciz edilmesi, kendi ifadesi esastır. Yaşadıklarıyla alakalı ile konuştuğunda zıngır zıngır ağlıyordu. Korkusundan bir olay yaşamış. Birileri yaşamadı diyor. Şimdi birileri yaşamadı deyince yaşamamış mı olacak? Dünya dönmüyor diyeceğiz. Ama dönüyor işte. Şikayet etmesi için karakola gitmedi. Kendisine yapılanlardan utanıyordu. Bu işi toptan kendi üzerlerine alıp, ‘evet, bu cenah olduğu gibi temizdir’ mantığıyla hareket etmesi yanlış. Biz hiçbir zaman bunu yapmadık. Demedik ki;Gezi’ye katılanların hepsi böyledir demedik. Biz orada bir grup bizim kızımıza hoş olmayan hareketlerde bulunmuştur dedik. Bunlardan şikayetçi olduk. Niye birilerinin yanlışlarının arkasında duruyoruz? Herkes toptancılığa girdi. Ondan sonra Elif Hanım ve 1-2 kişi ile görüştü. Başka kimseyle de görüşmedi. Daha sonra şikayetçi olmaya karar verdi. 

Bu işe katılanlardan veya bu işe birebir şahit olanlardan kendilerinin de çocukları, anneleri, bacıları için bu konuda lütfen bizi uyarsınlar ve bize bilgi versinler. Polis bunu her harikulade de bulacak. Bulunacağına da adım gibi eminim. Ama maalesef mobese kamerası orada arızalı. Akşamki görüntüler güvenlik kamerasından. Zaten yüz belli değil, hiçbir şey belli değil. 

Bu dosya, savcılıkta gizlilik kararı olan bir dosya. Bu dosyayı basın nasıl alıyor da nasıl bunu ortaya çıkarıyor. Bir dosyada gizlilik kararı varsa ki sanıkların korunması için de vardır. Gizlilik kararı verilen bir dosyanın bu şekilde servis edilmesi bana anlamlı geliyor. Nereden nasıl bulunuyor bilemiyorum. Herhalde bununla ilgili savcılık bir işlem yapar. 

Elif Çakır’a da yaptığı bu röportajdan dolayı ağır ithamlar, itibarsızlaştırmalar yapılıyor. Çakır, bu görüntülerle ilgili şunları söyledi:

Dönemin Emniyet Müdür Hüseyin Çapkın’a defalarca ulaşmak istemememize rağmen, hiçbir telefona çıkmayan ve çıktığı telefonlarda da çok böylesi bir görüntü elimizde yok diyen, mobeseler bozuk diyerek olayı kapatmaya çalışan görüntü vermeyen ve bize göre mobese kayıtlarının olması gerekiyor dedik. Öylesi bir süreçte ve işlek bir yerde mobeseler bozuk denerek üzeri örtülmeye çalışıldı. Ama 9 ay sonra bu görüntüler ortaya çıkıyor. Bizim de bu görüntülerle ilgili sor sormamız lazım. 1 Haziran günü Kabataş böyle miydi? Gezi olaylarının en yoğun olduğu dönem, ana-baba günü olan, ambulansların geçtiği bir süreçten bahsediyoruz. Ve şuanda normal, sıradan bir hayatın devam ettiği görüntüler verildi. Evet, bu görüntüler Zehra’ya ait olabilir, ama sadece bir kısmının olduğunu düşünüyorum. Bu görüntüler montajlanmış olabilir, gerçeği yansıttığını düşünmüyorum. İstedikleri kadar bu görüntüleri çıkarsınlar. Benim 5 Haziran akşamı dinledim. Benim karşımda ekranlara çıkmak isteyen, popüler olmak isteyen bir genç kız yoktu. Genç bir kadın, genç bir anne vardı. Ve bu kadın yaşadıklarını anlatırken utanç duyan, gözlerini saklayan, yer yer ellerini sıkan, konuşamayan, ağlayan, hıçkırıklara boğulan bir kadın vardı karşımda. Ve yanında bebeği vardı, bebeğinin elleri yara bere içindeydi.

BİRİLERİ ZİL ÇALIP OYNUYOR

Osman Develioğlu, “bu olay Osman Develioğlu’nun gelinine yapılan bir şey değildi. Bir genç kıza, bir anneye yapılmış bir şeydi. Oradan bir güruh geçerken saldırmış geçmiş” dedi. Develioğlu konuşmasına şöyle devam etti:

30 saniyenin, 2 dakikanın az olduğunu söylüyorlar. Bu sürede bir insana bir şeyler yapılamaz mı? Bir insan bıçaklanamaz mı? Şunu söyleyemiyor muyuz? “Arkadaş böyle bir şey olduysa biz bunun karşısındayız. Bir kadına, bir genç kıza, bir anneye böyle bir şey yapılmasını kabul etmiyoruz” niye diyemiyoruz, niye bu empatiyi yapamıyoruz. Şimdi birileri zil çalıp oynuyor, yapıldı diye. Yapıldığını kamufle etmeye çalışıyorlar bir de. 

TACİZ İÇİN KAÇ KİŞİYE GEREK VAR?

‘Bu travmayı yaşayan bir hanım efendinin yaşadıklarını abartma ihtimali var mı?’, ‘bu kadar kalabalık yoktu?’ sorusuna, Develioğlu şunları söyledi:

Taciz için kaç kişiye gerek var? Bir insanın bir travma yaşaması için kaç kişiye gerek var. Masum bir kıza saldırılması için bin kişi mi olması lazım? 3 kişi saldırınca daha az taciz oluyor, bin kişi saldırınca daha mı çok taciz oluyor? Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. 

KIZIMA YAPILANLARA İLGİLİ ZİL ÇALIP OYNANMASI AĞRIMA GİDİYOR

9 televizyon televizyon konuşup bunun reklamını yapmak peşinde olmadık. Ben orada 5 tane can gitti. Onlara üzüntümü belirttim. Bir insanı bir daha nasıl dünyaya getirebilirsiniz? O ölen insanları bir daha dünyaya geri getiremezsiniz. Ve üzüldüm onlara, hakikaten üzüldüm. Ama burada kızıma yapılanlarla ilgili zil çalıp oynaması, yoktur öyle bir şey, oh iyi oldu demesi benim ağrıma gidiyor. 

YARIN GÖRÜNTÜLER ORTAYA ÇIKINCA BUNU DİYECEKLER

Bu olayda yarın obür gün bir telefon görüntüsü veya bilmem ne görüntü çıktığı zaman, kişiler belli olduğu zaman söyleyecekleri şeyi söyleyeyim: Efendim biz bu kadar kalabalık yanından geçerken bize hakaret etti diyecekler. Bunu söyleyecekler. Her taraf o kadar insanlarla dolu oluyor, benim kızım için bize hakaret etti diyecekler. Çıkacak bu görüntüler de çıkacak. Bu görüntüler birilerinden elbet çıkacaktır. Belki telefon görüntüsü birilerinde vardır. Belki poliste de var.

70 KİŞİ DEĞİL, 7 KİŞİ TACİZ EDİNCE Mİ BUNU YAŞAMIŞ OLACAKTI?

Elif Çakır, bir travma yaşayan bir kadına saldırının 70 kişi değil de 7 kişi olunca mı bunu kabul etmiş olacağız diye sordu? Çakır şunları söyledi:

Kendisine sorduğum tek soru; ‘kaç kişi vardı, kalabalık nasıldı’ dediğimde 70 ya da 100 kişilik erkek kimisinin ellerinde bayraklar ve bağırıyorlardı. O anda 7 kişiyi 70 kişi olarak da görebilir. Burada bir travma yaşıyor. Ben diyor; yere yattım, bebeğimi düşünüyordum, etrafım kalabalıktı’ burada 70 kişi olunca bunu yaşadı, 7 kişi olunca bunu yaşamadı mı kabul edeceğiz?

BU GÖRÜNTÜLER EMNİYET’TEYDİ DE NEDEN 9 AY SAKLANDI?

Son zamanlarda karşılaştığımız bir şey var; bu görüntüler resmi emniyet birimlerinin elinde vardıysa 9 ay sonra neden şimdi yayınlıyorlar? Eğer bu görüntüler yeni elde ettilerse bu olayın soruşturmasını yürüten savcılara teslim ettiler mi, yoksa savcılar da medyadan mı takip etti? Peki 9 ay boyunca bu görüntüler neden saklandı? Bu görüntüler gerçek mi yoksa montaj mı yapıldı? Bunların hiçbirini bilmiyoruz şu anda. Bunlar Zehra aksini beyan etmediği sürece, bir kadın, bir genç anne travmayı yaşadı.

ASIL ÖZÜR DİLEMESİ GEREKENLER ZEHRA’YI LİNÇ EDENLERDİR

Bu görüntünün, bu süreçte yayınlanması manidardır. Özellikle Doğan Medya tarafından servis edilmesi manidardır. Hiç kimseden özür dilemiyorum. Asıl özür dilmesi gerekenler Zehra’yı bu olay üzerinden, bu tacizi yaşamış bir kıza, bir genç anneyi linç etmeye çalışanlar utansın, özür dilesinler.

Hiç kimse bana kalkıp da sen 70-100 kişi abarttın diyemez. Ogün Zehra ile neredeyse bütün gazeteciler neredeyse röportaj yapmak için sıraya geçmişlerdi. Evet, bu bir gazetecilik başarısıdır. Ben Zehra ile görüştüm ama bir gazeteci olarak değil, bir insan olarak görüştüm. Burada insani sorumluluk ve vicdanımla bunun karşısına geçtim ve bir risk aldım. Bu tür röportajlar bir risktir. Ben bir risk aldım ve bu riskle beraber bunu ortaya koymaya çalıştım. Bir insanlık dramıydı, bir genç annenin yaşadığı dramdı. Bunu ortaya koymaya çalıştım. Burada hiç kimse kalkıp da bana gazetecilik öğretemez. Zehra 70-100 kişi gibi bir kalabalık vardı diyecek, ondan sonra ben oturacağım dicem ki; ‘Zehra böyle söyledi ama ben bunu makul bir seviyeye getireyim, 7 veya 10 kişi yazayım. Buna sansür getiremezdim ben. ’ Zehra ne söylediyse onun anlattıklarına saygı duydum, o anki yaşadığı travma olabilir, o an öyle hissetmiş olabilir. Ben ona saygı duydum ve onu incitmemeye çalıştım. Bunun üzerinden tepinmemeleri gerekiyor.

“KADININ BEYANI ESASTIR” DİYENLER BUGÜN NEDEN AKSİNİ SÖYLÜYOR?

Bazı insanların tek bir yorumu vardı; Kadının beyanı esastır’ Bununla ilgili ne söylüyorsa doğrudur’ diyen kişiler şimdi tam tersini söylüyorlar diyen Murat Çiçek’in bu yorumuna Develioğlu şunları dedi: 

Bunu dün söyleyenler bugün neden tersini söylüyorlar? Kadın hakları deyip ‘efendim bu bilmem nedir’ niye diyorlar? Değişen ne? Kadın değil mi sonuçta bu? Bu da genç bir kız. Yok, öbür türlüye kadın haklarında var, buna yok. Bunu kategorize etmenin hiç kimsenin hakkı yok. 

Benim kızım meşhur olmak isteseydi olurdu. Kimseye resim bile vermedi. Rahat yaşayayım istedi. Öbür türlü yapabilirdi bunu. Şikayet etme niyeti bile yoktu. Biz onu şikayet etmesi için ikna etti. Bizim kafamıza vursunlar, şikayetimizi geri alalım ve böyle yaşayalım öyle mi? Böyle bir şey yok. Kime olursa olsun yanlıştır bu. 

HİÇ KİMSE İNANMASA DA ZEHRA’YA İNANIRIM

Kim ne söylerse söylesin Zehra’nın bu emniyetteki ifadeleri, savcılıktaki ifadeleri orada durduğu müddetçe ve bu soruşturma devam ettiği müddetçe, bu görüntülerin benim için hiçbir anlam ifade etmiyor. Durum ne olursa olsun, ben b haberin arkasındayım. Zehra değil mi ki; ‘ben bunları yaşadım’ diyor. Benim karşımda bir kadın var, hiç kimse inanmasın ben Zehra’ya inanıyorum. Ancak benim için şu geçerlidir; Zehra çıkacak ve diyecek ki; ben abarttım, ben böyle bir şey yaşamadım, benim psikolojik sorunlarım vardı. Bunları beyan ederse o zaman ben geri adım atarım. Ama Zehra’nın ifadeleri orada durduğu müddetçe hiç kimse inanmasa da benim için Zehra’nın ifadeleri esastır. 

BİR ANNENİN ÜZERİNDEN HESAPLAR YAPILMAZ!

Bunun üzerinde bir insanlık dramı var. Bunun üzerinden birilerini yıpratmaya, bunun üzerinden itibarsızlaştırma şeyine girmesinler. Ortada bir genç anne var. Bunun üzerinde tepinilmez. Bunun üzerinden hesaplar yapılmaz. 

Elif Çakır, Zehra ile yaptığı röportajın ve emniyete verdiği kan donduran ifadelerin ile kıyasını yaparak, bir kısmını canlı yayında okumaya çalıştı

PROGRAMIN TAMAMINI AŞAĞIDAN İZLEYEBİLİRSİNİZ.