Kafes Eylem Planı, İmam-Hatip raporu, baştan kokan balık

Sivil durumdan askeri vazife çıkarma geleneğinin zincirini bir türlü kıramayan Genelkurmay, üniversitelere girişte katsayı uygulamasının kaldırılması üzerine alarma geçip, İmam-Hatip'lilerin önünün kesmek için çalışma başlatmış"

10 yıl öncesinden, 5 yıl öncesinden bahsetmiyoruz; geçen Ağustos ayından beri devam eden bir süreçten bahsediyoruz.

Genelkurmay ve Deniz Kuvvetleri'nde hazırlandığı iddia edilen darbe/katliam planlarının kamuoyunu dehşete sevk ettiği, askeri vesayet düzeninin yerden yere vurulduğu, Silahlı Kuvvetler'in sivil alandan tümüyle çekilmesine dönük çağrıların ayyuka çıktığı bir ortamda, generaller, hiç istiflerini bozmadan, yüksek öğretime 'balans ayarı' yapmaya kalkıyorlar.

Nasıl cüret edebiliyorlar buna?

Şöyle cüret edebiliyorlar:

Siyasi ve sosyal mevzularda beyanat vermeleri tabii karşılanınca, bu mevzularda 'balans ayarı' yapmaya da haklarının olduğunu düşünüyorlar.

Balık baştan kokar"

Cüretin önünü baştan keseceksiniz.

Üstüne vazife olmayan işler hakkında beyanatın "b"sini veren, siyasetin "s"sini zikreden, manipülasyonlara / provokasyonlara / sabotajlara ne kadar müsait olduğu "Kafes Eylem Planı"yla bir kere daha anlaşılan "irtica" kavramının "i"sini telaffuz eden generalleri o saat görevden alacaksınız.

Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, 29 Eylül 2003 günü, Harp Okulları'nda eğitim yılının açılışı münasebetiyle yaptığı konuşmada, şöyle demişti:

"Cumhuriyetin laik ve demokratik yapısını tehdit eden köktendinci faaliyetler sürüyor. Deniz Kuvvetlerimiz, irticai ve bölücü faaliyetlere karşı görevini sonuna dek sürdürmeye kararlıdır."

Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın "tehdit" ve "görev" tanımlarını kendi kafasına göre yapmasına izin verirseniz, Deniz Kuvvetleri'nde "tehdit"le mücadele yöntemlerini kendi kafalarına göre belirleyen cuntaların türemesini engelleyemezsiniz.

Özden Örnek'e o gün, o saat, "Cumhuriyetin laik ve demokratik yapısına bir tehdidin mevcut olup olmadığı, mevcutsa o tehdidin nereden geldiği ve o tehditle nasıl mücadele edileceği, sivil otoritenin değerlendireceği hususlardır. İrtica ve bölücülüğün ne olduğunu, bunların neleri kapsayıp neleri kapsamadığını değerlendirmek de Deniz Kuvvetleri'nin üstüne vazife değildir. Haddini aşan Oramiral Özden Örnek'i re'sen emekliye sevk ediyoruz" denilmediği içindir ki, bugün Koç Müzesi'ne bombalı saldırı ve gayrimüslim katliamı gibi komploları konuşmak mecburiyetinde kalıyoruz.

Ve mevcut Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un 'modern dünyada dinin yeri' konusunda ahkâm kesmesine ses çıkarılmadığı içindir ki, bugün Genelkurmay'ın İmam-Hatip'ler konusundaki 'teyakkuz'unu ve bu 'teyakkuz'un Danıştay üzerindeki etkisini konuşmak zorunda kalıyoruz.

Askerlik mesleğini ihmal edip İmam-Hatip'lerle uğraşan zevat görevden alınmazsa, bu çark böyle dönmeye devam eder

Bu yazı toplam 2320 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar