İnsana ait değerlerin hepsine saygısızlık ettiler

İnsana ait değerlerin hepsine saygısızlık ettiler

Başbakan Erdoğan, "Müslümanlar'ın evlerini gizlice gözetleyenler, tehdit ve şantaj olarak kullananlar insana ait ne kadar şerefli değer varsa hepsine saygısızlık etmişlerdir" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ÖNDER İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği tarafından Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen "2014 İmam Hatip Okulları Kutlu Doğum Programı"nda konuştu.

Hz. Muhammed'i alemlere teşrifinin sene-i devriyesinde bir kez daha hürmetle yad ettiğini belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Allah'ın salat ve selamı Efendimiz Hazretleri'nin üzerine olsun. Allah'ın selamı, onun Ehl-i Beyti'nin, raşit halifelerinin, tüm sahabi kiramın üzerine olsun. Osmanlı Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman, yazdığı o güzel nat ile efendilerin efendisine, alemlere rahmet olarak gönderilmiş Hazreti Nebi'ye şöyle sesleniyor. 'Umarım her bir adın başka şefaat eyleye/Ahmed-ü Mahmud Ebu'l-Kasım Muhammed Mustafa.' 

O, en güzel isimlerin sahibine, O övülmüş insana, rehberimiz, önderimiz, sevgililerin en sevgilisine biz de Yaman dedenin o muhteşem natı ile sesleniyor ve diyoruz ki; 'Yanan kalbe devasın sen, bulunmaz bir şifasın sen/Muazzam bir sehasın sen, dilersen runumasın sen/Habib-i Kibriyasın sen, Muhammed Mustafa'sın sen/Cemalinle ferehnak et ki yandım ya Resulallah.' Rabbim bize onun mübarek sancağı altında haşrolmayı nasip etsin. Bize layıkıyla ona ümmet olmayı, onun tertemiz ayak izinden gitmeyi, onun şefaatine nail olmayı, rabbim inşallah hepimize müvesser kılsın."

 "Hazreti Peygamber kurumuş kalplere yağmur gibi inen rahmetti"

Başbakan Erdoğan, Fetih Suresi'nin 8. ayetinde Cenab-ı Allah'ın, habibine ve  onun ümmetine seslenişini Arapça okudu. Ayetin "Muhakkak ki biz seni şahit olarak, bir müjdeleyici olarak, bir uyarıcı olarak gönderdik" şeklindeki tercümesini de ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: 

"Rasulu Ekrem Efendimiz bir müjdeciydi, kurumuş topraklara inen yağmura nasıl rahmet denilirse işte Hazreti Peygamber de kurumuş, çöle dönmüş, çoraklaşmış kalplere bir yağmur gibi inen rahmetti. Hazreti Peygamber, ilmin ete kemiğe bürünmüş, ilmin mücessem, müşahhas haliydi. Oturuşu, kalkışı, yürüyüşü, duruşuyla o mübarek başından mübarek ayağına kadar tavrıyla edasıyla kalbinden ve dilinden terünnüm ettikleriyle her bir sözüyle o tam anlamıyla bir hikmetti.

Hazreti Peygamber harflerin, kelimelerin, cümlelerin ve beytlerin tarif etmekte aciz kaldıkları, şairlerin dahi ona övgü yazmaktan sakındıkları bir insandı. Yeryüzünde hiç bir insan yoktur ki hayatı, hatta hayatının her bir anı, her bir zerresi, her ibret vesikası olan anı döne döne okunacak bir ilim kitabı, silinmez bir eser olarak insanlığa miras kalsın. Peygamber efendimiz kendisinin, ilmin ve hikmetin şehri olduğunu Hazreti Ali'nin de o hikmet ve hizmet şehrinin kapısı olduğunu buyuruyor."

"O kadar bahtiyarım ki; imam hatip okuluna gittim" 

Siyer-i Nebi'nin son derece önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, Siyer-i Nebi'nin ilim ve hikmet şehrini anlama gayesi olduğunu kaydetti.

Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: 

"Siyer-i Nebi, Hazreti Peygamberi anlamak, onun hayatını öğrenme suretiyle ilim şehrine vakıf olabilmektir. İmam hatip öğrencilerini farklı kılan Kur'an-ı Kerim ile birlikle Siyer-i Nebi'yi öğrenmeleri, Hazreti Peygamber'in hayatına vakıf olarak, ilim şehrinin o muhteşem atmosferini teneffüs etmeleridir.

O kadar bahtiyarım ki; imam hatip okuluna gittim, orada okudum, orada Kur'an ve Siyer ile ilim şehrinin havasını teneffüs ettim ve oradan mezun oldum. O kadar gururluyum ki, 4 çocuğumun, iki kızımın ve iki oğlumun, imam hatip okullarında Kur'an ve Siyer terbiyesiyle yetişmiş olmaları beni mutlu etti. Yine o kadar mutluyuz ki, 28 Şubat ile kat sayı ve başörtüsü yasağıyla kapılarına kilit vurulmuş imam hatip okullarını yeniden açma, onlara eski hürriyetlerini, eski emniyetlerini yeniden kazandırma, imam hatip okullarının yeniden can bulması için hizmetkarlık etme şerefine nail olduk. Yine o kadar mesuduz ki, Kur'an-ı Kerim ve Siyer-i Nebi derslerini  tüm okullarımızda seçmeli ders  olarak okutabilme, gençlerimizin, öğrencilerimizin, velilerin önüne o ilim şehrine girebilme imkan ve tercihini sunabildik.

Eğer şahsıma 12 yıllık başbakanlığımda yaptıklarımdan, 'Nedir diye' sorulursa, 'Bunu söyle bakalım' derseler, öyle tahmin ediyorum ki imam hatip okullarına yeniden can suyu vermiş olmak şerefi yetecektir."

Hazreti Muhammed'in Veda Hutbesi'nde, ümmetine ve insanlığa iki emanet bıraktığını buyurduğunu ifade eden Erdoğan, Peygamberin "Ey müminler size iki emanet bırakıyorum. Onlara sahip çıktıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız" dediğini kaydetti. 

Erdoğan, o emanetlerin Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Muhammed'in sünneti olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Dikkat edin birileri değil, şu veya bu kişi değil. Allah kitabı ve sevgili habibi, onun sünneti. Birilerinin dediği gibi, ne diyorlar 'Pensilvanya'daki zat söylediyse doğrudur.' Hayır. Böyle bir şey söylemek, itikadi noktada insanı sapkınlığa götürür. O sadece sevgili Peygamberimize aittir. Miraç'tan indiğinde müşrikler Hazreti Ebubekir Sıddık'a gelmişlerdi. Dediler ki 'seninki yine sapık sapık bir şeyler söylüyor, garip garip bir şeyler söylüyor.' O zamana kadar Hazreti Ebubekir de verdiği cevap müşriklere çok netti. 'Eğer O söylediyse doğrudur' diyordu. Ama O Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem'di. Asla O'na ait olan bir sıfatı, kimse birilerine layık göremez. Onun için peygamberimiz günahsızdı, çünkü O sürekli olarak vahiyle güçlendiriliyordu. Veda Hutbesi'nde sevgili Peygamberimiz şöyle devam etmişti: 'Müminler sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Bir Müslümana kardeşinin kanı da malı da helal olmaz'. Peygamberimiz Veda Hutbesi'ni bitirirken bize bu emirleri, tavsiyeleri ilettikten sonra şehadet parmağını kaldırmış ve 'Şahit ol ya Rab' diye 3 kez seslenmişti. Hazreti Nebi'den bize miras kalan emanetler, Kur'anı Kerim ve peygamberin sünnetidir. Bunlar kadar önemli bir diğer emanet ise Müslümanlar kardeştir emridir. Kardeşler birbirlerini incitmezler, kardeşler birbirlerinin hukukuna tecavüz etmezler, kardeşler birbirlerine kem gözle bakmaz, horlamazlar. Kardeşler birbirlerine Kürt, Türk, Arap, Çerkez, Laz, Roman, Gürcü vesaire diyerek, aralarına duvarlar örmezler. Kardeşler birbirlerini unutmaz, birbirlerinin acısına ve sevincine sırtlarını dönmezler."

"Müslümanlar, kardeşlerini sırtlarından hançerlemezler"

Gençlere seslenen Erdoğan, "Filistin senin kardeşindir. Suriye senin kardeşindir. Esma'nın şahsında Mısır senin kardeşindir. Somali, Irak, Afganistan, Myanmar, Bangladeş, Patani senin kardeşindir. Özbeöz kardeşindir" dedi.

Kardeşinin meselesine sırtını dönenin, Arafat'ta Veda Hutbesi'nin sonunda Hazreti Nebi'nin huzurunda verdiği şahitlik yeminine de sırtını dönmüş olacağını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunu burada özellikle ifade ediyorum. Müslümanlar, kardeşlerini sırtlarından hançerlemezler. Müslümanlar, kardeşlerini gidip de batı ülkelerine şikayet etmezler. Müminler kardeşlerinin kuyusunu kazmazlar. La ilahe illallah diyenler, inanmayanlarla kirli ittifaklar yapıp, kendi ülkesine, kendi milletine, kendi öz değerlerine ihanet etmezler, edemezler. Filistin'e, Mavi Marmara gemisine sırtını dönüp mümin kardeşinden esirgediği muhabbeti diğerlerine cömertçe verenler Arafat'taki vaatlere ihanet edenlerdir. Başörtüsüne sırtını dönüp, imam hatip davasına, büyük ve bağımsız Türkiye davasına bigane kalıp, zalimlere tebessüm edenler, Arafat'ta verilen söze muhalefet etmişlerdir. Müslümanların seslerini gizlice dinleyenler, mahremlerine girenlen, Müslümanların evlerini gizlice gözleyenler, sonra bunları tehdit ve şantaj olarak kullananlar, bırakınız ayetleri, bırakınız hadisleri, insana ait ne kadar şerefli değer varsa hepsine saygısızlık etmişlerdir. Şunu unutmayın İslam tarihi de insanlık tarihi de millet olarak kendi tarihimiz de nice ihanetler görmüş, nice ihanetlere tanıklık etmiştir. Ama emin olunuz, hiçbir ihanet o ihanetin sahibinin, o hainlerin yanına kar kalmamıştır."

"Kaybetmeye mahkum ve bugün de kaybetmişlerdir"

Bir Müseylemetül Kezzab çıktığını, peygamberlik iddiasında bulunduğunu, ama yalancılığının cezasını ağır ödediğini ifade eden Erdoğan, Hazreti Hüseyin'i Kerbela'da katledenlerin tarihe kötülüğün ismi olarak kazındığını, Alamut Kalesi'nde Müslümanlara korku salacaklarını zanneden zalimlerin, başka zalimler eliyle yok edildiğini, tarihe tedhişin, terörün, suikastin ismi olarak gayet nahoş şekilde yazıldığını dile getirdi.

Erdoğan, "Kim ki Hazreti Kur'an ve Hazreti Nebi'yi kendisinin ve zümresinin hırsları için alet ettiyse, onlara hürmetsizlik ettiyse, inanın tarih boyunca Hazreti Kur'an ve Hazreti Nebi'nin nurunda yok olup gitmiştir. İşte onun için asla endişeli olmayın, asla hüzünlenmeyin, mahzun ve kederli olmayın. Din Allah'ındır, Kur'an-ı Kerim Allah'ın muhafazası altındadır. Hazreti Nebi insanlığın şeref abidesi olarak asla ulaşılamayacak ve asla istismar edilemeyecek bir makamdadır. Allah'ın dinine, kitabına ve Resulüne kast edenler, onlara hürmetsizlik edenler, onları kendi şahsi ve zümrevi hırsları için istismara yeltenenler, kaybetmeye mahkumdurlar ve inanın bugün de kaybetmişlerdir" şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan, "Gençler sizden bir ricam var" diyerek şöyle devam etti: 

"Tüm insanlığa olduğu gibi mümin kardeşlerinizden lütfen şefkatinizi esirgemeyin. Bir birinizi Allah için seviniz. Mal için, akrabalık için değil sadece Allah için seviniz. Aldatılmış, kandırılmış, malına, kazancına hatta aldığı her nefese ipotek konulmuş, saf, temiz, ihlaslı kardeşlerinize sahip çıkmanızı sizlerden özellikle rica ediyorum. Birilerinin yaptığı gibi onlar için beddua değil, onlar için gece gündüz dualar etmenizi sizlerden rica ediyorum. Onların da gerçeği görebilmesi için, nasıl aldatıldıklarını, bir ihanet kumpası içinde nasıl istismar edildiklerini idrak edebilmeleri için, onlara şefkatle, merhametle yaklaşmanızı sizlerden rica ediyorum."

Asr Suresi'nin 2. ve 3. ayetlerinin "Muhakkak ki insan ziyandadır", "Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler istisnadır" şeklindeki mealini aktaran Erdoğan, "Biz hakkı tavsiye edeceğiz. Sabrı tavsiye edeceğiz. Biz onlara iki emaneti; Kur'an ve sünneti hatırlatacağız. Sevgili gençler! Kula kulluğu değil, Allah'a kulluğu hatırlatacak, onları bedduaya değil duaya, tecessüse değil itimada, husumete değil muhabbete davet edeceğiz" diye konuştu. 

"Bir musibet, bin nasihatten evladır" atasözünü de hatırlatan Erdoğan, "Biz, kardeş zannettiklerimizin hançeriyle bir musibete düçar olduk ama ondan inşallah bin nasihat çıkar. 'El hayru fi ma vaka.' Her olanda hayır vardır. Anadolu'daki, Trakya'daki dünyanın bir çok şehrindeki ihlaslı kardeşlerimizin de yaşadıkları musibeti görüp oradan nasihat çıkaracaklarını umuyorum. 'Sizin şer gördüklerinizde ola ki hayır vardır'. Hak, şerleri hayır eyler ve inşallah, şerri hayra tedbil ederek bize yeni ufuklar, yeni istikametler çizer" dedi.

"Bugün buradayız ve dimdik ayaktayız" 

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yüzyıllar boyunca millet olarak medeniyet olarak horlanmayı, tahkiri ve tehdidi hücrelerimize kadar yaşadık. Bize tarihimizi unutturmak istediler. Bize, kadim ve zengin medeniyetimizi unutturmak istediler. Bize ecdadımızı, bize kitaplarımızı, harflerimizi, kelimelerimizi unutturmak istediler. Öyle zamanlar oldu ki geldiler topraklarımızı işgal ettiler. Bağımsızlığımızı unutturmak istediler. Bizi değerlerimizden, bizi toprağımızın kokusundan, ezanımızdan, Kur'an'ımızdan, rehberimiz Hazreti Peygamberimizden, inandığımız gibi yaşamaktan koparmak istediler. Çok büyük taarruzlara hedef olduk. Büyük acılar yaşadık. Büyük fedakarlıklarda bulunduk. İstiklal Şairi Mehmet Akif'in ifadesiyle topraklarımızın her karışı kanla sulandı, bastığımız her karış toprak aziz şehitlere makber oldu. Yapılan tüm saldırılara rağmen, yaşadığımız tüm acılara, tüm badirelere rağmen Allah'a ham dolsun, işte biz, bugün buradayız ve dimdik ayaktayız. Millet olarak 77 milyon başımız dik, alnımız açık şekilde tarih sahnesinde ve istikbal yolculuğunda iddiamızı en güçlü şekilde muhafaza ediyoruz. Bütün saldırılara rağmen tarihimizle ecdadımızla en önemlisi de medeniyetimizle harflerimiz, kitaplarımız, okullarımız milli ve manevi değerlerimizle yeniden ve yeniden kucaklaşıyoruz. Unutmayın ki bu mücadele nice isimsiz kahramanın fedakarlıklarıyla bugüne ulaşmıştır. Yine unutmayın ki bu aziz dava, milletin hayır duasıyla bugünlere erişmiştir." 

Mücadele azmini ve dualardan umudunu yitiren milletlerin ayakta kalma imkan ve ihtimallerinin asla olmayacağını kaydeden Erdoğan, "Bizim milletimiz, hiçbir zaman mücadele ruhundan vazgeçmedi. Hiçbir zaman da dualardan yüz çevirmedi. Her birimizin tek tek, fert fert, şunu her an aklınızda bulundurmanızı sizlerden istiyor ve arzuluyorum: 'İnanıyorsanız, muhakkak üstünsünüz'. Bunu asla aklınızdan çıkarmayacaksınız. İşte bu ülkeye sımsıkı sarılacak ve sizler boynunuzu bükmeyecek, yüzünüzü asla yere eğmeyecek kendinizi hiçbir zaman ikinci, üçüncü sınıf hissetmeyeceksiniz. Gençler, bu salonda, olanlar veya olmayanlar; Türkiye'nin tüm gençliğiyle, bu ülkenin, bu toprakların, bu vatanın, bu devletin ve aziz bayrağın sahiplerisiniz" diye konuştu.

"Sevgili evlatlarım!" 

Gençlere, "Artık sizlere evlatlarım diyebilirim değil mi?" diye soran Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Sevgili evlatlarım! Siz bu topraklara, dışardan gelmediniz ki kendinizi misafir hissedesiniz. Siz bu topraklarda sığıntı değilsiniz ki... Siz bu topraklarda artık parya değilsiniz, garip değilsiniz... Sesi çok çıkanın, parası bol olanın medyaya yön verenin, sokaklarda terör estirenin, cam çerçeve kıranın, yani şımarıkların, yani kaba kuvvet sahiplerinin haklı olduğu bir Türkiye artık hafızalarda acı bir hatıraya dönüşmüştür. Bu ülkenin sahibi sevgili gençler; belli zümreler, belli güç odakları, belli çeteler değil, 77 milyonun tamamıdır. 77 milyonun tamamıdır. Her birinizin, bu şuurla hareket etmesini temenni ediyorum. Her birinizin mukaddes millet ve medeniyet davasında, inançla, kararlılıkla, azimle, 'Bu millet benim milletim. Bu bayrak benim bayrağım' diyerek özgüvenli hareket etmenizi arzuluyorum. Onun için Rabia dedik ya... Rabia... Burada ne var? Tek millet var, tek bayrak var, tek vatan var, tek devlet var."

"İstikbale yön verecek olan başkaları değil, sizlersiniz" diyen Erdoğan, şunları kaydetti: 

"Üstad Necip Fazıl'ın ifadesiyle gerektiğinde, ihtiyaç olduğunda Marmara'nın suyunu kova kova Haymana Çölü'ne taşıyacak azim ve irade sahipleri sizlersiniz. Hiç kimseyi hiçbir bucakta tek başına bırakmayacak olan sizlersiniz. Ebediyet kaygısını besleyecek, heyecanın mukaddes hamalları sizlersiniz. Hazreti Nebi'nin emanet olarak bıraktığı Kur'an'a, sünnete, kardeşliğe, millet ve vatan mefkuresine sahip çıkacak, onu koruyacak, onu büyütecek ve geleceğe taşıyacak olan da sizlersiniz. Unutmayın ki sizler; Veda Hutbesi'nde Hazreti Peygamber'e şahitlik ettiniz ve orada ahdinizi verdiniz. O şehadete muhalefet etmeyeceğinize gönülden inanıyorum. Yüzlerinizdeki aydınlığa, gözlerinizdeki pırıltıya, yüreklerinizdeki aşk, sevda ve heyecana bakıyor, istikbalimiz adına gerçekten umut hissediyorum. Türkiye'nin şiddete değil, ilme kendisini vakfetmiş gençlerini karşımda görüyorum. Gelecek adına bundan gurur duyuyorum."

Erdoğan'ın, "Rabbim hepinizden razı olsun diyorum. Allah bizi sırat ul mustakimden, sünnet yolundan, millete, devlete, insanlığa hizmet yolundan ayırmasın" ifadeleri üzerine salonda bulunanlar "Amin" diyerek karşılık verdi.  

"Gençler ama bir şey istiyorum. Artık kat sayı yok. Sizlerden üniversitelere en güçlü şekilde girmenizi istiyorum ve bir an önce hayata katılmanızı istiyorum. Buna varız değil mi?" diyen Erdoğan, "Evet" yanıtını alınca, "Çok çalışacağız. Çok gayret edeceğiz. Sizleri her zaman önde görmek istiyorum" ifadelerini kullandı.