Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

“İmamoğlu İslam’ı”

Eskiden yoğ idi, iş bu rivayet yeni çıktı.

Bu arada İmamoğlu’na oy verenler, birilerine göre İslam’ı yenileyecek, sekülerize edecek, “Protestan İslam”ın misyonerliği için rol model haline getirilmek istenen birine oy verdiler.

Ben İmamoğlu’nun böyle bir rolü kabullenebileceğini sanmıyorum. CHP içinde de herkes bu akıl içinde değildir. Ama öte yandan, bizim başı örtülü kızlarımız üzerinden “yeşil feminizm”i, sermaye sahipleri üzerinden “yeşil kapitalizm”i örgütlemeye çalışan birileri İmamoğlu üzerinden böyle bir plan yapıyor, haberi ola da, “Yeşil solcu” olma tuzağına düşmeye!

“Çerçevesini sağın çizdiği bir sol, çerçevesini solun çizdiği bir sağ?” Böyle bir şey mümkün mü? Bu siyasetin “kimliksizleştirme ve cinsiyetsiz” hale getirme operasyonu olsa gerek. Yenidünya düzeninde halklar “alamet-i farikalarını kaybederek cinsiyetsizleştirilsinler” isteniyor. “İmamoğlu dindarlığı” diye pazarlamaya çalıştıkları böyle bir şey olsa gerek.

Diyorum ya, laikler üzerinden İslam, İslam üzerinden laikler ya da sağ üzerinden sol, sol üzerinden sağ yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor. Dikkat, dün soğuk savaşta bizi bize kırdırıyorlardı, bugün bizi bizimle “yola getirmeye çalışıyorlar”.

İslamcıları kendi içinde çatıştıracaklar bu arada, solu da kendi içinde çatıştıracaklar. Bu da “asimetrik örtülü bir savaş” Bir yandan da tepemizde sıcak savaş tehdidi olacak! İç içe geçmiş “multi disipliner bir savaş”tan söz ediyoruz. Belki bunu anlatan şöyle bir dizi film çekilebilir: “Matruşkalar savaşı”. Herkes birbirinin içinden çıkıyor. Ölen niye öldüğünü, öldüren niye öldürdüğünü bile bilmiyor bazen! Cehenneme doğru koşarken cennet hayal edebiliyorlar! Bu savaşta kim kimdir hiçbir zaman tam olarak belli olmayacak. Herkes her şey olabilir. Her şey şartlara bağlıdır.

İmamoğlu ile ilgili olarak birileri onu şöyle tanımlıyor: “İmamoğlu’nun dindarlığı aklı başında laikleri, seküler yaşam tarzına sahip çevreleri de rahatsız etmiyor. Zira o aynı zamanda akıl diyor, bilim diyor, çağdaş yaşam diyor, Atatürk diyor, Cumhuriyet diyor...”

Yarım hoca dinden yarım doktor candan eder derler. Bazen her şeyi kazanayım derken insanlar eldekini de kaybederler. Bu hesapla da ne Müslümanlık, ne de solculuk kalır. İnsan böyledir. Bazen da kaçtığını sandığı şeye doğru koşar. İkircikli tuzak kurarlar, sağdan kaçanlar solun, soldan kaçanlar sağın tuzağına düşer. Aslında her iki tuzağı kuranlar da aynı topluluklardır. Cahil topluluklar şeytanın dolduruşuna geldiklerinde, kendi ülkelerinin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet ararken, aslında kaybedenlerin kendileri olduğunun farkında değillerdir. 

Aynı silahla sağ-sol kahvelerin kurşunlandığı günleri unuttuk mu yoksa. Sağcıların ülkeyi Komünizmden, Solcuların ülkeyi Kapitalizmden kurtarmak için sokaklarda birbiri ile çatışırken, bu kirli oyunun ülkeyi emperyalistlerin kucağına oturmak için oynanan kirli bir oyun olduğunu hâlâ birilerinin farketmediği anlaşılıyor.

Şimdi birileri “Kültürel Müslümanlığın Geri Dönüşü” diye bir iddia atıyor ortaya. Ilımlı İslam, radikal İslam, siyasal İslam, Türk İslam, Arap İslam yetmedi, Amerikano İslam’ın, “Euro İslam’ın” yolunu döşemek için, “Liberal İslam”, “Folk İslam” “Cultural İslam” diye bir şeyler dillendirmeye başladılar.

Kim ki, İslam’a, bir şey eklemeye ya da ondan bir şey çıkartmaya çalışır, din aradan çekilir, kişi eklediği ya da çıkarttığı ile baş başa kalır.

“Politik İslam” diye politik toplum tarafından örgütlenen ya da örgütlenmeye çalışılan “din” değil de Müslümanların politik taleplerini dizginlemeye yönelik komployu görmezden gelenler bugün yeni bir söylemle, dini “sosyopolitik bir olgu” olarak görüp ona göre politik bir duruş sergilemenin yolunu aramaya başladılar. Bu anlamda da “İmamoğlu”nu rol model olarak kullanmak istiyorlar.

Bunlara göre “kader inancını, itaati, kanaati ve şükrü esas alan” bir din muharreftir! Bu akıl daha önce “Türk’ün yeni Amentüsü”nü yazan akıldır. Bu durum “dinsel bir patolojiyi ifade etmektedir”. “İslam, egemenlerin değil ezilenlerin, otoritenin değil isyanın, varsılın değil yoksulun merkezde olduğu sosyal bir harekettir”. Hâlbuki İslam merkeze hakkı alır, işçi ya da patronu, kadını ya da erkeği değil, kural koyan ya da tabi olanı değil!

Bunların iddiası o ki AK Partinin ‘Yeni toplum düzeni’ “ulusu değil ümmeti, laik modern hukuku değil şer’î hukuku, halk iradesini değil ulema fetva ve içtihadını esas almaktadır”. “İmamoğlu İslam’ı” (Eskiden yoğ idi iş bu rivayet yeni çıktı). İmamoğlu bu yorumlarla uluslararası sistemin beklentilerini dillendiren çevrelerin niyetlerini de ortaya koymaktadır) ümmetsiz, şeriatsız, içtihadsız yeni bir din öngörmektedir.

İmamoğlu solu için ön görülen yöntem şu: “Büyük bir alt üst oluşa doğru sürüklendiğimiz bu sarsıcı politik vetireden çıkış, katı laik yahut seküler bir tutumla kesinlikle mümkün değildir. Geniş halk yığınlarının nezdinde itibar ve ilgi görebilmek için onların kültürel kodlarına selam vermek, inançsal değeriyle irtibat kurmak, kutsal ritüellerine iştirak etmek elzemdir.“ Aslında Hikmet Kıvılcımlı bunu yıllar önce söylemişti. O daha samimi olarak yaklaşıyordu insanlara. Kur’an-ı Kerim’deki “Şura” ayeti ile “Şurevilik” arasında ilişki kuruyordu. Ebu Zer’in hayatından örnekler vererek Kur’an’ın özüne dokunmadan onu Sosyalist bir akılla yorumlamaya çalışıyordu. Bu sol Kur’an-ı Kerim’den habersiz gözüküyor. Bir zamanlar Kaddafi’nin de böyle hayalleri vardı.

CHP’ye önerilen yeni “Sol siyasal İslam’ı”nın genetik kodları şu cümlede gizli: “Sol, ulaşacağı iktidarla birlikte egemen dinsel yoruma karşı aklı, bilimi, emeği ve yoksullukla mücadeleyi önceleyen çağdaş bir din yorumuna da omuz vermelidir. Eğitim yoluyla yeni ve çağdaş dinsel yorum işlenmeli ve yeni kuşaklara aktarılmalıdır.

Ah, Osman Nuri Çerman ah! Ah Behçet Kemal Çağlar ah! Türkün yeni Amentüsü, yeni mevlit, Türkçe Kur’an’ı şimdi kim savunacak, siz de yoksunuz! Kur’an-ı Kerim’den ahkâm ayetlerini çıkarıp yerine nutuktan parçalar ekleyeceklerdi. 6 ok’u da Kitabın bir yerine sıkıştırmalı artık. Anayasanın başlangıç bölümünü de Fatiha’nın yanına koyalım mı ne dersiniz!

Hadi durmayın, bizim “yeşil feministler”, “yeşil kapitalistler” ve “yeşil solcular”, topyekûn hücummm! Ortalık yemyeşil oldu. Şeytan bugünlerde yine fazla mesai yapıyor olsa gerek.

Bu konu önemli ve burada bitmeyecek. Yarın da devam edelim. Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 1022 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar