Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

İlgisiz bir halk

 

 

 


Bir aydan az bir süre sonra yapılacak olan başkanlık seçimleri Amerika'nın son onyıllarda gördüğü en heyecansız seçimi olarak tarihe geçecek, tahminim.
 

ABD halkı zaten apolitize olmuşluğu ile ün salmış bir millettir. "Düşük seçmen oranı" olarak tanımladıkları problem, Amerikan siyasi makinesinin önündeki en önemli engellerdendir. Sıklıkla da dile getirilir. Demokrasilerin en birinci olmazsa olmazı yığınların siyasi katılımıdır ama bu Amerika söz konusu olunca hiç de kolay değildir. Kimse ABD'nin iyi bir demokrasi olup olmadığını sorgulamaz. Süper güçtür, o zaman eleştirel yaklaşımdan da muaftır. Oysa halkı katatoniye girmiş durumdadır ve siyasi açıdan hareketsizdir. Onun içindir ki yakında yapılacak seçimlerde olduğu gibi, partilerin en büyük sorusu "insanları nasıl olur da seçim günü evlerinden çıkmaya razı ederiz" sorusudur.
 
Oy kullanmanın mecburi olmadığı bir yapıdaki Amerika öyle bir ülkedir, gönüllü siyasileşme inisiyatif kullanmayı da beraberinde getiriyor. Vakit ayıracaksınız, elinizdeki iş ne ise onu bırakacaksınız, zira seçim bizdeki gibi tatil gününde, hafta sonu değil, tam da hafta içi salı günü ve mesai saatleri sırasında gerçekleşir. Düşününüz işinizi bırakıp sandığa gidecek oyunuzu kullanacaksınız. Kaybettiğiniz saatlerden eksilen maişetinizi de başka şekilde telafi etmeye, kazanmaya çalışacaksınız. Tam da orta ve alt-orta ve alt sosyoekonomik sınıfları dışlayan bir sistem şeklinde tezahür ediyor bu Amerikan sistemi. Bir genellemek yapmak gerekirse ne de olsa zengin sınıf kendi işinin başında, işveren konumunda olduğundan, zaman ayırıp oy kullanmakla da kendinden eksiltmiyor. Mesai saatlerine rastlayan seçim zaman diliminde, işimin başında durup ekmeğimi mi kazanayım yoksa sandığa koşup seçime mi katılayım ekseninde bir seçim yapmak zorunda kalmıyor. Çünkü tuzu kuru. Oysa ötekiler öyle mi... Ya demokrasi ya ekmek kavşağına savruluyorlar. Birincisi yani demokrasi karın doyurmuyor, ama ikincisi yani ekmek olsun için birincide karar kılınıyor. Yani demokrasisiz de ekmek gelmiyor diye inanılıyor. Çünkü biri seçilecek, o kişinin seçilmesinde de siz inisiyatif kullanmazsanız başkaları kullanacak, onların istediği adayın başkan olması ile de belki siyasetin en etkin alanlarından biri olan ekonomik politikalar belirlenecek. Dönüp dolaşıp yine bir şekilde sizin kazanç miktarınızı, şeklini, şemalini, ekmeğinizin ölçüsünü belirleyecek biri seçilmiş olacak.
 
Hal böyleyken ABD toplumunun Fransızca tabirle yerleşmiş 'cream de la cream' denen üst sınıfı yani Amerikan popüler kültüründe 'haves' yani sahip olanlar diye tasvir edilen zengin sınıfı genelde Cumhuriyetçi, geri kalan can ve mal derdinde olan 'have not' diye tasvir edilenler ve haklar konusunda talepleri olan azınlıklar Demokrat partiye destek verenlerdir. Durum böyle olunca, iş günü, mesai saatlerinde yapılacak bir seçim de genel anlamda bakıldığında sanki Cumhuriyetçilerin Demokrat Amerika'ya kurduğu bir tuzak niteliğindeymiş gibi gözüküyor. Cumhuriyetçiler zengin sınıfı temsil ediyor, zenginlere vergi indirimini savunuyor, küçültülmüş hükümetten yana tavır alıyor. Demokratlarsa bunun tam tersinde konumlanan değerlere sahip çıkıyorlar. Sonuç itibariyle de orta sınıfın, ezilmişlerin, azınlıkların sesi oluyor. Tabii, bütün bu söylediklerim teorik çerçevede geçerli. Yoksa zannetmeyin ki Cumhuriyetçi kafa ile Demokrat kafa arasında çok ahım şahım bir farklılık var. Bazen insanın "neyin kavgasını veriyorsunuz siz, yok birbirinizden farkınız" diyesi geliyor.
 
Hem demokrat hem cumhuriyetçi cephede Amerikan siyaseti gelecek seçimden çoktan bunalmış gözükmekte. Ne siyasetçiler de, ki buna Obama ve rakibi Romney de dahil ne de halk çok heyecanlı görünüyor. Olsa bitse de kurtulsak denen bir seçim dönemi yaşanıyor anlayacağınız.

yeniakit

Bu yazı toplam 1322 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar