Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

İdeali isterken, realiteyi unutmamak.. Okuyucularla Hasbihal

Abdullah Apaydın: 09 Mayıs, (Sığınmacıların geri gönderilmek istenmesiyle ilgili yazı üzerine..) Onları bu hale düşürenlerden de bahsetseydiniz biraz, mesela ipucu İran, Hizbullah, Iraklı Şii örgütler, Afgan Şii Hazara milisleri vs….
-Ebu Abdullah: 08 Mayıs, Maalesef, insanlar insanliklarini yitirip, haktan, adaletten, cahili zihniyet saplantisina mubtela olunca, ne, merhamet,ne vijdan,ne iman,ne insanliktan eser kalir,insan,canavarlastikca canavarlasir,kalb paslanir, gozler kurelir,kulaklar sagir olur.
*
-Mustafa: 11 Mayıs, (’Ruzî Nazar’ın, ajan mı, idealist mi olduğu’nun sorulduğu yazı üzerine) Ruzi Nazar’ın bir de İran macerası var, onu neden yazmadınız?
*SEÇ: Ruzî Nazar’ın İran macerasından sözediyorsun, ben bilmiyordum. Lutfen, onu da siz yazın; memnuniyetle, istifade edelim..
-Radikal:11 Mayıs, Bence, ajan.. amerikanin cikarlari için çalışan..
-Cevad Muradbeyli: 11 Mayıs, Akıl Oyunları çok amma çok ilginç bir film.
Bu filmin senaryosunu yazan kişinin Ruzi Nazar’ın kızı olduğunu bilmiyordum.
Başrolde oynayan kişinin yaşadığı ilginçlikleri nasıl, neye göre şekillendirdiği şimdi daha iyi anlaşılıyor.
-Erdem Bilge: 10 Mayıs, Ajan derim.
*
-Ebu Abdullah: 10 Mayıs, 1915 ermeni katliami konusunda tarihcilere ihtiyac duyulurken neden, ismet ve kemalin onculugunde,vahsice katl edilen muslumanlarin kanaat onderleri ve halk tabakasinda yuzbinlerce kisinin olumu konusunda, konunun, acikliga kavusmasi irdelenmiyor, sadece,ermeniler gundeme getiriliyor. ermeni katlimani sumenalti edilmesin ama, rejimin yaptiğı vahsetin de halka açıklanması ve halkin da bu yapilan insanlik disi vahsiliklerden haberdar olmasi gerekir.
-Adem YALÇIN:10 Mayıs, (‘tarihin sonuna kadar gizli kalamıyacağı’ konulu yazı üzerine) Son cümle: Tarih, sadece dünde kalmış bir masal yığını değildir, tarih gelecekte de gizlidir.
Tarih tekerrürden ibarettir!.. İngilizce de “History repeats itself” diye bir söz var. İrfan ve hikmet insanların ortak değeridir.
*
-Ekrem Yiğit: 06 Mayıs, (‘Aydın olmak’ için muhalif olmak gerek’ tuzağı’ başlıklı yazı üzerine..), Yine döktürmüşsünüz.. Zülfüyare dokunmamışsınız . Laiklerden veya bazı müslümanlardan sâdır olmuş hataları yazmak ve eleştirmek ne kadar kolay..
RTE nin 13 yıldır yapıp ettiklerine dokunmak çokmu zor. .
Zina yasası, ‘(…) aynı cinsten olanların evliliği yasası’.. Tekel yasası ile kurulan 12 adet rakı fabrikası.. Haftada iki olan at yarışlarının dokuza çıkarılması,
AB Bakanlığı kurulması.. Ayakkabı kutularında çıkan paraları paralelciler koydu dediler, inandık.. Sonra mahkemede iade edilince faizleri ile geri alındı.. vs..vs.. Herbiri uzun bir araştırma ve eleştiri konusu olabilecek konular.. Gene de ümidimi kesmiyorum .’
*SEÇ: Tayyib Erdoğan’ın yanlışlarına, hatalarına dokunmadığım iddianız doğru değil.. 13 sene içinde gerekli gördüğüm birçok konularda, eleştirilerimi sakınmamışımdır. Bunları sayacak değilim..
Ama sıraladığınız konulara gelince.. Bu konularda sağlıklı bilgilere, ne kadar sahibsiniz, bilmiyorum. Ayrıca değindiklerinizin hemen tamamı, mevcud rejimin kalıpları içinde yapılması gereken ve henüz de düzeltilemiyen nice yanlış ve haramlardan birkaç tanesi..
1-Zina serbestliği dediğiniz konu mesela..
Bu konuda, evlilikte sadece kadının zinasının boşanma sebebi sayılmasını, Yargıtay eşitlik ilkesine aykırı buldu ve erkeğin zinasının da suç sayılması gerektiğine doğru bir kararla hükmetti 1995’lerde ve bu durumun düzeltilmesi için, Meclis’e, bir yıllık bir mühlet tanıdı ve o süre içinde yeni bir kanun çıkmazsa, o maddenin tamamen yürürlükten kalkacağını bildirdi. Ama, verilen mühlet içinde Meclis’te değişiklik yapılamayınca, o madde de kalktı.
Şimdi, sizin dediğiniz husus bu.. Bu, insaflı bir suçlama mı?
2-(…) aynı cinsten olanların (Cinsî sapık evliliği)ne cevaz veren bir kanun çıktığına dair benim hiç bir bilgim yok, sadece malûm medyada bu yönde çıkan bazı iddia ve haberler var.. Sizin bilginiz varsa, bu kanunun numarasını ve kabul tarihini bana da bildiriniz lûtfen..
İçki fabrikaları veya at yarışları ve benzeri talih oyunlarına gelince.. 80 yıllık rejimin bütün yanlışlarının giderilmesi elbette temennimizdir, ama..
AB Bakanlığı kurulması, siyaseten gerekli görülmüşse, buna kim karar verecek?.
’Ayakkabı kutuları’ konusuna gelince.. O konuda, şer’an ne olduğuna dair kesin bir bilgi ve deliliniz var mı? Kaldı ki, sizin ileri sürdüğünüz gibi, o paraların başkaları tarafından konulduğu şeklinde bir iddiada da bulunulmadı. Tam tersine, Makedonya’da kurulmakta olan Balkan- İslam Üniversitesi’nin ödemeleri için -kanunî yol bulunamadığından- güvenilen birisi olması hasebiyle, o zata teslim edildiği izahları yapıldı.. Şahsen o izahı güvenilir zatlardan öğrendiğim kadarıyla, inandırıcı buldum. Ama, kesin bir bilgim yok..
Mevcud kanunlara göre, suç değilse, alakonulan paraların faizleriyle iadesi de bir kanuni gerektir. Ayrıca.. 13 senelik bir iktidarı boyunca Erdoğan’ın, sıralayabildiğiniz yanlışları sadece bunlar mı Allah aşkına..
Unutmayalım ki, bu ülkede, faiz (murabaha) nizamnamesi, hem de Şeyhulislamlık ve Hılafet makamının bulunduğu iddiasına rağmen, 1852 tarihini; aynı şekilde batakhanelere izin veren hüküm de, 1892 tarihini taşır. Haa, siz laik rejimden İslam’a uygun kanunlar bekliyorsanız, o ayrı bir konu..
-umut: 06 Mayıs (Aydın olmak için muhalif olmak gerekir tuzağı başlıklı yazı için..) ‘Bu durumda, Tayyîb Erdoğan ve onun destek verdiği, yönlendirdiği kadroları, bir takım noksanlarına bakarak desteksiz bırakmanın, başkalarının değirmenine su dökmek olacağı ve zihinlerinde daha azgın laik diktatörlük modelleri taşıyanların emellerine hizmetten başka bir şey olmayacağı, açıktır. Zâten belli olan tarafımı bunun için bir daha belirtiyorum.
İslamî kimlikli nesillerin başarılı yönetici ve uygulayıcı tiplerinden birisi olan Tayyîb Erdoğan ise, halk üzerinde kendisine olan büyük itimad ve halk tarafından anlaşılır sözleri ile, 100 yıllık kurulu rejimin egemen güçlerinin oyunlarını bozduğu için, kemalist, laik, solcu, çeşitli etnik unsurlara dayalı nasyonalist kesimlerce, istihza / alay ve küçümseme konusu yapılarak yıpratılmaya çalışılıyor, kültürel açıdan zayıf gibi nitelemelere ağırlık veriyorlar.. Halbuki, gelmiş geçmiş başbakanlar ve devlet başkanları arasında, halkımızın temel inanç ve dünya görüşünün etrafında oluşmuş bulunan kültürel değerlere en fazla nüfuz etmiş, onu özümsemiş olarak herhalde Tayyîb Erdoğan’dan daha ileri kimse gösterilemez.
Kendilerini ’aydın’ ve kültürlü olarak niteleyen geçmiş dönemlerin bütün zorbalarının çanakyalayıcıları ve zorbalıklarının alkışçıları bilmiyorlar ki, onların eleştirdikleri konularda halk ve Erdoğan birbirleriyle daha bir kaynaşıyor. Ve bereket ki bu gibi eleştiriler Erdoğan’ın umurunda değil.. O inandığı değerler istikametinde yol almaktan geri kalmamaya dikkat gösteriyor ve ülkeyi ve devleti, halkın ekseriyetinin, büyük sessiz çoğunluğun iradesiyle ve istişare ve reyiyle yönetmeye çalışıyor.’
Onun Yeni Türkiye dediği de, işte bu..
-bekir ziya: 06 Mayıs, Erdoğan’a diktatör deyip, öte yandan Esed gibi bir Firavun artığını desteklemek ve her fırsatta selam çakmak, ayak takımına yakışır!
*
-Akın MORÇOL: 05 Mayıs, Uzuuun analiz yazılarınızı /makalelerinizi 90’lı yıllardan beri takip eden bir kardeşin olarak, adil şahidliğinize şahidim.. İran’daki ‘YEŞİL HAREKET’ değerlendirmelerine ve statüko eleştirilerine, hatta Hizbullah eleştirilerine bir zamanlar içerliyordum, dar ufuklu düşünce yapısındayken.. Sloganik İrancılık histerisiyle .. Meğer nasıl bir dezenformasyonla ‘karşı devrim’in egemen olduğu İran’a angaje edilmek istenmişiz.. ‘Suriye turnusol’u açtı gözümüzü hamdolsun.. Erdoğan karşıtı cepheye baktığımızda, kimler yok ki.. Siyonist ve Doğu/Batı emperyalizmin Türkiye uzantısı çevrelerden tutun da, onlara yalakalık yapan bazı sözde İslamcılara kadar.. Sırf bu tablodan dolayı bile ‘tarafımız (…) Erdoğan’ın yanı olmalı’ diye düşünüyorum..
-Sezai Erzincan: 03 Mayıs, (‘Putin- Erdoğan balayı sona mı eriyor?’ başlıklı yazının devamındaki iç siyasetilgili bölüm üzerine) Yazinizi begenip, bir arkadaşa da gonderdim. O da bana cevap yazdi. Anlaşılıyor ki, yeterli görmemiş.. Verecek bir cevabiniz varsa..
*SEÇ: O arkadaşınız ’En gürültülü şekilde kürdçe türküler şarkılarla oy alabilirler mi? ’ sözüyle benim kürdçe türkü -şarkılara karşı olduğumu sanmış.. Ben zevkle dinlerim, o müzikleri.. Benim değindiğim husus, İstanbul‘un meydanlarında bugünlerde, hoparlörleri en son perdeden açarak yapılan müzik yayınları ve diğer propaganda çalışmaları.. Bunlarla netice alabilirler mi diyorum. Barajda boğulmak meselesine gelince..
Yüzde 10 aşılırsa, ’ne güzel sistem’; aşılamazsa, ’ne kötü..’ mantığı doğru bir mantık olamaz. Yüzde 10 barajı yüksek bulunabilir, ama,bu herkes içindir. AK Parti için de geçerliydi, 2002 seçimlerinde.. O yüksekliği baştan gözönüne alanlar, neticesine de katlanmalıdır.
O yüzde 10 barajını koyan sistem de katlanır neticesine, o da ayrı..
*
-Ali Değirmenci: 05 Mayıs, (Kastamonu’yla ilgili yazı üzerine) Kastamonu yazısı için Selahaddin Abi‘ye teşekkür… Ben de Kastamonuluyum.
Yaz mevsiminde ağabeyimizi misafir etmek isteriz.
*SEÇ: İnşaallah.. Davetinize icabet etmek isterim, ama, uzak ihtimal.. O kadar zamanım olmaz herhalde.. Teşekkürler..
-Sami Becerikli- Gelsenkirchen/ Almanya: 5 Mayıs, Kastamonu’yla ilgili yazın ve benzeri seyahat yazilarin da ayri bir güzel. Bunlar toplanarak güzel bir ’Seyahat Rehberi” hazirlanabilir. Seyahat yazilarinin devamini bekliyorum. Arada bir veya her zaman gittiğin yerlerin, tarihini ve cografyasini tahlil etsen..
-Muhsin Kırımlı: HT kanalında yayınlanan bir proğramda, Osmanlı Sadrâzamı Baltacı Mehmed Paşa ile Rus Çariçesi Katherina arasında, 1711- Prut Savaşı sırasında ve Rus ordusunun yenileceği sırada bir takım gayrimeşru ilişkiler olduğu ve Rusya’nın böylece kurtulduğu şeklindeki iddialar tekrarlandı, geçen hafta.. Doğru mudur bu?
*SEÇ: Bu iddia, Prut’tan 150 yıl sonralarda 1850’den beri bir fantezi olarak dile getirilmiştir. Tarihte kalan ve kendilerini savunamıyanlara, bu gibi delilsiz yakıştırmalar ayıp ve çirkindir.
*
-MUSTAFA: 07 Mayıs, (İslam Birliği ve Tasavvuf konulu yazı üzerine)’ Tasavvufa miskinlik tembellik’ ve ’cihaddan geri bırakıyor’ diyen vehhabi-selefilere şunu sormak istiyorum. Osmanlı, selçuklu, abbasi ve daha nice devletlerin sultanlarının kaçta kaçı sufi, kaç tanesi selefiydi, eğer çoğu sufi ise o fetih ve cihadları kim yaptı? Akşemseddinin müridi olan ve İstanbul’u fetheden Fatih müşrik miydi mesela. Allah için, insaf ile düşünülsün derim.
-Ömer İzci: 29 Nisan, Kısaca Mahmut Hoca demek istiyor ki bazı derinlikleri, erdemleri, ahlakları insan Kur’an’la veya tek başına islamla kazanamaz bu EKSİKLİK ancak tasavvufla giderilebilir. ”İslam birliği nasıl sağlanır” diye gerçekten merak edenler, bu sorunun cevabını ’Âl-i İmran, 103’de bulabilirler. Kur’an ahlakıyla ahlaklanmak isteyenler, bilgelik, hikmet ve derinliği Kur’an dışı kaynaklarda aramamalıdırlar. ’En’am- 159 ve Rûm sûresi- 32’deki ilahî ihtarlar hatırlanmalıdır.
*

dirilişpostası

Bu yazı toplam 802 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar