Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

‘Haçlı Seferleri’ sona ermemiş, kesintilere uğramıştı; amma..

‘Fakir’, 5 Ekim Cumartesi öğleden sonra Birlik Vakfı’nın Çemberlitaş’taki merkezinde idi. İki saat boyunca anlatmaya çalıştığı konu, ‘Yeni Haçlı Seferi karşısında rehavete dûçâr olmak’ başlığını taşıyordu. 

Bazı dostlar bir gün önce, ‘Yeni bir Haçlı Seferi mi var ki?’ demişlerdi. Sanki, ‘Haçlı Seferleri’ kesilmiş gibi..

***

Ünlü İng. tarihçi ve filozofu Arnold ToynbeeAvrupa’nın güneybatısında İspanya’da 780 yıl süren Endülüs -Müslüman hâkimiyetinin 1492’de sona erdirilmesinden sonra, Avrupa’nın doğusundan, Balkanlar’dan ilerleyen Müslüman güçlerin de boğazına, 1699’daki Karlofça Andlaşması’yla bir kemend atıldığını, ama onun sıkılmasının 200-250 yıla yakın bir zamana ihtiyaç duyduğunu anlatır. Evet, bir yenilgiyi ilk kez andlaşma imzalayarak kabul eden Osmanlı, 220 sene sonralarda, Birinci Dünya Savaşı’nda uğradığı ağır yenilgi ile tarihin dehlizlerine gönderilmişti.

***

1917’de, ingiliz mareşali Allenby, Osmanlı ülkesinin büyük merkezlerinden Şâm’a girmiş ve doğru ‘Salâhaddin Eyyûbî’nin mezârına gidip bir tekme savurarak, ‘Kalk Saladin, biz döndük!.’  demişti. 

Nereye dönmüştü İngiliz ordusunun komutanı? 

Salâhaddin’in Kudüs’ü/  Jerusalem’i alarak kovduğu topraklara… 

İngiliz böyleydi de, İngiltere’ye karşı dünya liderliği mücadelesine atılan ve güyâ, Osmanlı Padişahı Sultan 2. Abdulhamîd’in güya yakın dostu ve müttefiki olan Alman İmparatoru 2. Wilhelm İstanbul’a geldikten sonra, Kudüs’e kadar uzandı. Kudüs’e nereden mi girmişti? Salâhaddin’in Kudüs’e girdiği sur gediğinden! 

Evet, ‘Sizin bizi kovup çıkardığınız yerden geri dönüyoruz’ demek istiyordu.* 

Yani, aynı Haçlı hassasiyeti..

***

1850’lerde İstanbul’a modern bir şehircilik kazandırmak için Amerika’dan getirilen Mr. Hamlen isimli bir mühendis de, Rûmeli Hisarı sırtlarında dolaşırken, ‘Sultan Mehmed, Bizans’ı bu tepelerden ele geçirdi, ben de Osmanlı’yı yine tepelerden ele geçireceğim..’ der ve Robert Kolej’i  kurar ve kilise çanları altında ve kilisenin mutfağında hazırlanan çorbalara Hallelujah/ Şükürler Olsun.. dualarını mırıldanarak kaşık sallayan Müslüman çocukları, geleceğin yönetici sınıflarının, bürokrasinin temelini oluştururlar. 

Buna denilir tarih şuûru..

***

Ve sonrası da, 1. Dünya Savaşı galiplerinin Lozan’da Temmuz-1923’de dayatılarak imzalatılan şartlarla neler yaptırıldı, neler.. 

Dünya Müslümanlarının birliğini büyük çapta sağlayan bir kurumun,  Başkanlık- Riyaset- Hılafet kurumunun Meclis’in manevî şahsiyetinde mündemiç olduğu söylenerek, Müslüman dünyasının başsız bir kalabalık yığın ve parça parça edilmiş devletçikler haline getirildiği gibi, İslâm dini için de ‘en mümtaz yer olan gönüllerde bir yer ayrıldığı’ şeklindeki kurnazca kelime oyunlarıyla en katı müdahaleci laik sistemi getirildi, Müslüman dünyasına bir ‘deli gömleği’ gibi geçirilmek istendi. 

Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’ndaki ağır yenilgisini takiben imzalanan Mondros Mütarekesi/ silâh bırakımı/ ‘ateş-kes’  anlaşmasını takiben, başta İngiltere olmak üzere savaşın galibi olan devletlerin güçlerinin İstanbul’u işgal etmesinden 4 sene sonra, tek kurşun atmadan geri çekilişlerinin yıldönümüydü, dün.. 

Haçlı Dünyası, ‘Bizi asırlardır tehdit ve meşgul eden İslâm gailesine son verdik!’ diye zafer neşideleri  okurken,  ‘Çanakkale geçilemez’ zannetmemize rağmen, emperyalist güçler geçmişler ve İstanbul’u işgal etmişler ve sonunda da, meşhur deyimle ‘geldikleri gibi gitmişlerdi’.. Çünkü, üstünlük sağlayarak gelmişler ve o üstünlüklerine göre temel konulardaki dayatmalarını kabul ettirerek gitmişlerdi

Evet, bir coğrafya olarak bazı yerleri kurtarmıştık; ama, asırlardır bütün Müslümanları bir birlik halinde tutan ve ıslahı mümkün temel kurumları tamamen terkettirerek!.. 

Müslüman dünyası hâlâ, bir takım maddî zenginlik ve hazlarla yetinip, birlik hareket edemiyor ve emperial güçlerin karşısında, başsız kalabalık kitleler manzarası sergiliyor. 

Bu yazı toplam 999 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar