Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Güvenlik adına

 

Güvenlik çağımızın en “sıcak” konularından biri. Kavram genelde “milli çıkarlar” çerçevesinde kullanılıyor. İkinci de birinci gibi telaffuz edildiğinde akan suları durduran cinsten. Kim ki ağzına milli çıkarlarımız gereği diye başlayan bir cümle alıyor, kulaklar dikkat kesiliyor ve gözler dikiliyor. Dünyamızın reel politiği ise milli çıkarlar uğruna neredeyse hiç olmayacak şeyleri bile mübah saydırabiliyor. Normal şartlarda seslerini çıkarması gerekenler de susturulmuş oluyor böylece. Gören de milli çıkar denen “haşa” inen vahyin parçası zannedecek. Tuhaftır, bu bağlamda hiçbir soru sorulmaması da adeta siyasi geleneğin bir parçası. Hangi milli çıkar diye soramıyorsunuz mesela veya ne bağlamda bu milli çıkar diyemiyorsunuz. Milli çıkarın tam olarak ne olduğu da açık değil zaten. Türkiye’de Kemalist rejim taraftarlarının onyıllarca Türkiye’nin özel statüsüne referans yapmaları gibi bir şey bu. Böylece yaşattıkları zulümleri hasır altı edebiliyor, hesaba çekilmeksizin yola bütün hızlarıyla devam edebiliyorlardı. Neydi bu özel statü, açıklamıyorlardı, daha doğrusu açıklayamıyorlardı...

Milli çıkarlar çerçevesinde gelişen siyaset sadece toplumun ufak bir kesimine ait bir diskura işaret ediyor. Toplumun “intelijensiya” tabir edilen kesiminin siyasete yansımış bölümünün oluşturduğu bir tartışma alanıdır bu. Ülkemizde uzun müddet bu kesim Kemalist rejimin takipçileri tarafından işgal edilmiştir. Renksiz ve farklılıksız yani tektipleştiricidir. İlle öyle olması gerekmiyor tabii, ancak ülkemiz için bu böyle olagelmiştir. Burada asıl konu milli çıkarlar çerçevesinde açılan siyaset alanının önü oluşturup oturtanlar dışında kimseye yani halka açıklama, meşrulaştırma, legalize etme mecburiyetinin olmaması konusudur. Milli çıkarlar ama neden milli çıkarlar veya kime göre milli çıkarlar diye sorulmaması da bundandır.

Mesela, Amerika’nın Irak’ı Saddam Hüseyin’in nükleer silahları üretmemesini biliyor olmasına rağmen işgal etmiş olması milli çıkarları çerçevesinde halkına açıklamış olması gibi. Her ne kadar o günlerde Colin Powell gibi hem askeri hem de siyasi gücü olan bir kişi -ki bu kişi toplumun güvendiği bir siyasetçi olarak görülmekteydi- tarafından halk “ikna” edilmişse de daha sonra, Saddam Hüseyin’in ölümünden çok daha sonraki bir süre içerisinde gün yüzüne çıkan gerçekler bu işgalin ne kadar milli çıkarlar tartışmasından uzak olduğunu göstermiştir. Hem Amerikan halkına hem de dünyanın tamamına... Zira işgal öncesi dönemde milli çıkarlar gereği olarak açıklanan çarpıtmalar aslında küçük bir elit Amerikalının çıkarları anlamına gelmekteydi. Ancak bunu kimse o dönemde anlayamadı. Hiç şüphesiz dönemin ABD Başkan yardımcısı Dick Cheney ve yakınlarının yönetim kurulu olarak görev aldıkları birçok Amerikan şirketinin daha sonraki dönemde devreye girmiş olması tesadüfi olamazdı. ABD işgali ile “yıkılan” Irak’ın yeniden inşası ne tuhaftır ki, yine ABD’nin savaşı önceki günlerde davul zurna karşılayan ileri gelenlerinin ve ailelerinin şirketlerine verilmişti.

Şimdi Amerikan yönetimi, Merkel gibi dünya liderleri dahil olmak üzere milyonlarca insanı yasadışı bir şekilde dinlemiş olmanın hesabını veriyor. Obama yönetimi önce, lafı ağzında gevelemeyi tercih etti. Sonra baktı ki durum sanılandan daha ciddi bu sefer resmi bir açıklama yapan Obama, öyleyse bile benim haberim olmadı dedi. Kendince işin içinden sıyrılmaya çalıştı. Hükümet adına gelen bir başka açıklama ise daha da tuhaftı. Ne var dinlediysek, herkes yapıyor bunu demeye getiren ABD yönetimi, bunun NATO müttefiklerini korumak adına gelişen refleks ile bağlantılandırdı. Ne demiştiniz? Gladyo, Ergenekon, NATO derin devletleri mi demiştiniz...

 

yeniakit

 

Bu yazı toplam 994 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar