Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Fiili ve Kavli Duaya Devam

İnsanın yeryüzü misafirhanesinde ve sonsuzluklar diyarındaki saadeti kendisini yoktan var eden Rabbiyle arasındaki samimiyet ve sevgiye bağlıdır. Bunun dışındaki bütün mutluluk arayışları beyhude bir çabadan başka bir şey değildir. Bir ömür aranan mutluluk bir yudum dahi tadılamadan hayat sermayesi tükenip biter. Peşinde koşulan, hırsla elde edilmek istenen hiçbir dünyalık meta ve haz insana gerçek anlamda mutluluk getiremez. Olsa olsa insanın mutsuzluğunu derinleştirir. Eşrefi mahlûkat olan insanı sonu olmayan girdaplara çeker. Efendimiz bu tehlikeyi “dünyevileşme” hastalığı olarak isimlendirmiş ve İsrailoğullarını helake sürükleyen bu hastalığa karşı ümmetine defaatle uyarılarda bulunmuştur. Bütün ibadetler insanın dünyevileşmesini engellemek ve Allah ile irtibatını sürekli kılmak için emredilmiştir. Çünkü insanın dünyevileşmesi Allah ile ilişkisini zayıflatmasıyla başlar. Yani kul, Allah’tan uzaklaştıkça dünyevileşir. İbadetler ise kulun Rabbiyle arasındaki samimiyet ve sevgiyi artırır. 

Dua, Efendimizin dilinde bütün ibadetlerin beyni olarak nitelendirilmiştir. Dua, bütün ibadetlerin beyni mesabesinde olduğu gibi, müstakil olarak da zaman ve mekân şartı taşımayan tek ibadettir. Mü’minin  uykusundan uyandığı anda ağzından dökülen ilk sözleri duadır. Daha sonra gün içerisinde yemesi, içmesi, konuşması, işi, güler yüzü, lavaboyu dahi kullanması dua ile başlar ve dua ile sonuçlanır. Çünkü muhtaç olarak yaratılan insan bütün ihtiyaçlarını Rabbine arz eder. Dua eden insan, kendi kendisine yetmediğinin farkına varan insandır. Dua etmeyen kimse ise, kendi kendisine yettiğini zanneden ve kendisine tapınan bir müşriktir. Bunun için Rabbimiz bizleri yaratılış amacımıza ulaşmak için terbiye etmeye bizlere istemeyi öğreterek başlamıştır. Mushaf’ın ilk suresi olan Fatiha, insana Rabbinden isteme usul ve yöntemini öğretir. İsteme yetisini bizlere bahşeden Rabbimiz Fatiha ile bize nasıl isteyeceğimizi ve neleri isteyeceğimizi talim ettirir. Yapmış olduğumuz duaların Allah katında icabet bulmasını istiyorsak duadaki usulümüz Fatiha’da öğretildiği gibi olmalıdır. Aksi bir yol vusulsüzlüğe sebep olacaktır.  

Namaz ibadeti, Kur’an’da bildiğimiz anlamda dua ile aynı anlama gelen “salat” kelimesi ile ifade edilmiştir. Namaz, tekbirinden selamına kadar birçok duayı içinde barındırır. Malumunuz namaz, dilimize Farsça’dan nakledilmiş bir kelimedir. Kur’ani literatürde “salat” olarak ifade edilir. Salat kelimesi bünyesinde üç anlamı ihtiva eder; 1- Allah’a istek ve arzularımızı ifade etme yöntemi olan dua, 2- Bildiğimiz anlamda, belirli zamanlarda, belirli hareketleri yaparak yerine getirmiş olduğumuz namaz,3- İnsanın dik durmasını sağlayan sırt kısmındaki omurga.

Salat kelimesinin bünyesinde ihtiva etmiş olduğu bu anlamların tamamını namaz ibadetini ikame ederken yaşarız. Namaz, hakkı verilerek ikame edildiğinde insanın Allah’a yapmış olduğu en güzel duadır. Bedeni ayakta tutan omurga gibi ruhu ve şahsiyeti ayakta tutan da namazdır. Kim ruhunu ve şahsiyetini ayakta tutmak istiyorsa yapması gereken namazı ikame etmektir. Namazlarımızı diriltmeden ruh ve şahsiyetlerimizi diriltme imkânımız yoktur. Ruhunu ve şahsiyetini terbiye etmeyen bireyin, beşeriyetten insanlığa yükselme imkân ve ihtimali de yoktur. Böylesi bir bireye dünya hayatında tatmış olduğu hiçbir haz, gerçek anlamda mutmainliği ve huzuru yaşatamaz.  

Namazlarımızdan sonra boynumuzu büküp, içten ve samimi bir dille, bağırıp çağırmadan Rabbimize halimizi ve ihtiyaçlarımızı O’nun bizlere öğrettiği usul ile arz edelim. Çünkü Rabbimizin katındaki değerimiz dualarımıza bağlıdır. (Mü’minlere) de ki: Eğer duanız olmasaydı Rabbim size niçin değer verecekti ki?” (Furkan, 77)

İçinden geçmekte olduğumuz olağanüstü günler, bize bir kez daha fiili duamız olan salih amelin önemini hatırlattı. O gece, bu millet fiili duaya sarıldı ve Musa, Firavuna galip geldi. Kur’an’ın bizlere “eyyamullah” “Allah’ın günleri” olarak tanıttığı zafer ve mağlubiyet günlerinden, Allah bu millete zaferi nasib etti. Amerika ve Avrupa’nın bu milleti diz çöktürmek, bu vatanı parçalamak için maşa olarak kullandığı FETÖ, milletin fiili ve kavli duasıyla mağlup oldu.

15 Temmuz gibi acı günleri bir daha yaşamamak için rahat günlerimizde rehavete kapılmadan mücadeleye devam edeceğiz. Ölüm bize gelinceye kadar Allah’ın dinine hizmet mücadelemizi en önemli vazifemiz bileceğiz. Gevşemenin, rehavete kapılmanın, birbirimizle uğraşmaya başlamanın, toplumun birliği olan vahdet’i parçalamanın ne kadar ağır faturalar ödememize sebep olabileceğini net bir şekilde gördük. Şunu da unutmayalım ki bu acı günleri bir daha yaşamamak için yaptığımız-yapacağımız duaların kabulü fiili duamız olan amellerimize bağlıdır. Cumanız mübarek, dualarınız makbul olsun…

ÇOK ÖNEMLİ NOT: 10 TEMMUZ 2016 ÇARŞAMBA GÜNÜ, FETÖ BAĞLANTILI FİRARİ İŞADAMI ABDULLAH BÜYÜK’ÜN  BULGARİSTAN TARAFINDAN ÜLKEMİZE İADE EDİLMESİ  HABER YAPILIRKEN ÇEŞİTLİ HABER KANALLARI VE SİTELERİNDE ŞAHSIMIN FOTOĞRAFLARI VE ŞAHSİ İNTERNET SİTEMDEN ALINAN KİŞİSEL BİLGİLERİM YANLIŞLIKLA KULLANILMIŞTI. BU YANLIŞLIĞI YAPAN BÜTÜN HABER KANAL VE SİTELERİNE GEREKLİ BİLGİLER AKTARILMIŞ VE DÜZELTMELER YAPTIRILMIŞTI. DÜN BAZI GAZETELERDE AYNI YANLIŞLIK TEKRARLANMIŞ VE KONUYLA İLGİLİ HABERDE FOTOĞRAFLARIM KULLANILMIŞTIR.. BU GAZETELER DE BUGÜN TEKZİB VE DÜZELTME YAYINLADILAR. BU KONUNUN ŞAHSIMLA HİÇBİR İLGİSİ OLMADIĞINI KAMUOYUNA DUYURUR, ANLAYIŞINIZA TEŞEKKÜR EDERİM.

yeniakit

 

Bu yazı toplam 890 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar