Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Ermeni ve ABD konusundan tasavvufa kadar.. Okuyucularla Hasbihal.. -8-

Önce bir not: Geçen Cuma ve Cumartesi günleri, Özgür-der’in ’Üniversiteliler Buluşması’ proğramında konuşmacı olarak bulunmak üzere Kastamonu’daydım ve Kastamonu üzerine bir yazı ile izlenimlerimi de aktardım. Ama, oradaki genç kardeşler kendi toplantılarından hiçbir değerlendirme yapmadığımı belirterek serzenişte bulunuyorlar.. Doğrudur ki, onlarla ilgili konulara değinemedim. Ama, esasen benim 2 saati aşan konuşmam dışında, onlarla uzun boylu bir sohbetim ve onların dünyasını değerlendirebilecek bir müşahedem olmadı.. Daha çok, şehri dolaştım.. Yine de onlardan gelen bazı sorular vardı ki, genç insanların adâlet arayışlarını göstermesi bakımından ilginçtir. Onlara kısaca değinmeliyim..
*
Mesela, bir genç arkadaş ’Almanya’ın yahudilere ve İsrail’i savaş suçu tazminatı vermesi gibi, ermenilerin de tazminat istemesi sözkonusu olur deniliyor. Bu durumda o talebler doğru mu olur, yanlış mı?’ diye soruyor..

Bir diğeri, ’Rusya ile savaşlarda, bazı ermenici örgütlerin de rus ordularıyla işbirliği yapmalarının meydana getirdiği olumsuz durumlar yüzünden ermeni halkının da baskılara maruz kaldığını siz de kabul ediyorsunuz.. İnsanların suçsuz iken suçlu gibi baskılara ve zulümlere mâruz kalması ve bir hak talebinde bulunması normal değil midir?’ diyordu.

Bir diğer soruda da, ’Osmanlı zamanında Anadolu’da ve bütün Osmanlı ülkelerinde birçok halklar yaşıyorlardı.. Ama, bunlardan rumlar göçe zorlandı, ermeniler katledildi, kürdler de asimile edilmeye çalışıldı.. Vs.. Bu siyaset cumhuriyet dönemi boyunca da devam etti. Bu durumu nasıl değerlendirmek gerekir?’ diyordu.

Bir diğeri de, Ermeni Mes’elesi ile ilgili olarak sunları soruyordu: ’Ermenilerin çoğu Anadolu Kürdistanı’nda yaşıyorlardı,. Ermenistan Türkiye’den toprak talebinde bulunacak olursa, ermenilerin geçmişte yaşadığı topraklar kürd halkının da yaşadığı topraklardır. Ve HDP ise, ermenilerin soykırım iddiasını destekliyor, burada bir çelişki yok mu?’

Görüldüğü gibi, Ermeni Mes’elesi’nin 100. yılı dolayısiyle, dünya çapında yapılan yayınlandan niceleri gibi bu genç insanlar da bazıları ve etkilenmişlerdi.

Bu tabiîdir de..
Ancak, bu konulara dair, topluca ve kısaca şu kadarını söylemek gerekiyor: ’Kardeşler, 1913’lerdeki resmî kayıdlara göre Anadolu sınırları içinde nüfus 13 milyon iken, ermenilerin Anadolu’daki nüfusu, 1 milyon 200 bin kadardı. Yani onda bir.. Şimdi 1,5 milyon ermeninin öldürüldüğünden sözediliyor. Halbuki, bütün ermenilerin sayısı o kadar değildi. Esasen, ermeni meselesinin 5. yılında, 1965’lerde ermeni kayıplarının sayısı 500 bin kadar ifade ediliyordu, şimdi 1,5 milyondan.. Yani ölüler de çoğalıyor..

İkincisi, ermeniler öldürülmek için saldırıya uğramadılar.. Savaş alanlarından içerlere en azından can güvenliklerinin daha çok sağlanabileceği ümidiyle’tehcir’ edilirken.. Yollarda o günkü şartlarda birçok kayıp, zulüm ve hattâ alçaklıklarla karşılaştıkları da anlaşılıyor.

Ama, aynı durum, sadece onlar için değil, müslüman halklar için de sözkonusu idi, o savaş şartlarında.. Ve o savaş sırasında en azından 5 milyon müslüman da hayatını kaybetti. Bir savaşın faturasının böyle tek taraflı uluslararası baskılarla çarpıtalarak Türkiye’ye ve müslüman halkımıza ödettirilmek istenmesinin mantığı varsa; bu, ne kadar insanîdir?

O müslüman kitlelerin de hakkı, hukuku, insanî bir değeri yok muydu?

Gayri müslim olanlar topraklarını da kaybetti.. Doğru.. Savaşa direkt olarak katılmayan insanların, kitlelerin mallarına el konulamaz ve savaş sonunda eski hukukî duruma dönülmesi gerekir.

İslam hukuku açısından da böyle olduğu genelde kabul edilmiştir.

Ayrıca, Ermeniler kadar da rum vardı, Anadolu’da ve onlar sürgün edilmediler, Lozan Andlaşmasının gereği olarak mübadele edildiler, değiştirildiler ve Anadolu’daki hristiyan rumlar

Yunanistan’a, Yunanistan’daki yüzbinlerce müslüman da Anadolu’ya getirildiler.

Bu arada, asırlarca kendi tebaından korkmayan Osmanlı’nın idare geleneğine aykırı olarak, kürd, arab, çerkez, arnavud, gürcü vs. gibi etnik açıdan daha küçük olan gruplardan asimile edilmeye çalışıldığı doğrudur. Hele de daha büyük bir kitle olması hasebiyle, kürd halkından da korkulmuş ve onlar türkleştirilmeye çalışılmış ve netice fiyasko olmuştur. Ermeni Mes’elesi’nde ’soykırım suçu işlenmiştir’ diyen HDP’nin neyi-niçin savunduğunu ve çelişkilerini ise, onlara ve onların tarafdarlığını yapanlara sormak gerek..
*

-yunus:04 Mayıs, (Kastamonu ile ilgili yazı üzerine) Kastamonu değerlendirmesi güzel olmuş.. Kalemine sağlık abi..

-Berk ŞİMŞEK: 04 Mayıs, Ağabey, bizim hakkımızdaki görüşlerinizi merak ediyorum. Kendimize bi yol haritası çizmek için önemli idi..

-Mustafa Yılmaz: 04 Mayıs,
Abi, gençlerden bahsetmemişsiniz, bahsedeğer bir şey göremediniz mi yoksa?

-FATİH ŞİMŞEK: 04 Mayıs, Biz özgürder üniversite gençliği hakkındaki izlenimlerinizi merak ediyorduk.

-turan yaman: 04 Mayıs, Kastamonu ile ilgili değerlendirmeniz güzel olmuş abi.. Kaleminize sağlık. Programı hazırlayan özgür-der üniversite gençliğiyle ilgili izlenimlerinizi de muhtemelen bir sonraki yazınızda kaleme alırsınız.

*SEÇ: Bir çok mesajdaki değerlendirme konusuna bu yazının giriş bölümünde değinildi.

-Hakan kılıç : May 2, Ağabey üniversiteliler buluşuyor programı için kastamonuda sizlerle hasbihal etmiştik. süre yetmediği için size sorumu soramamistim. ’Ermeni Mes’elesi’ne de değinmiştiniz. Baktığımızda ermeni etnisitesinden olan Etyen Mahçupyan başbakanın danışmanlığına getirilmişti. yaş haddinden emekli oldu.. Şimdi de Markar Eseyan İstanbul 2.bölge’den AK Parti’den aday gösterildi. Hükümetin bu hamlelerini nasıl değerlendirmeli?

*SEÇ: Seçilme şartlarını haiz her TC. vatandaşı aday olur ve seçilirse seçilir..

Ömer Güre: Ağabey, biz üniversite öğrencilerine, ailelerimizin tenbihleri, ’Sakın siyasetle meşgul olmayın.’ demek oluyor. Bu doğru mu ve nasıl olmalı?

SEÇ: Ailelerinizin tenbihleri, siyasetin entrikacı, kavgalı ve kanlı çehresinden sizleri korumak içindir. Ama, sizler de, müslüman olarak, halkımıza, müslümanlara ve bütün insanlığa karşı sorumluluğumuzun şuûunda olarak, dünya mes’elelerine dair kafa yormalıyız. Biz yormazsak, başkaları bizim yerimize kafa yorar ve bizi bizim istemediğimiz şekilde güderler.

-Ebu Abdullah, 04 Mayıs, (Rusya ile balayı sona mı eriyor? konulu yazı üzerine..) Guzeltespitler,uluslararasi arenada, dengeyi saglamak icin,elastik olmak durumunda birakiliyor.aksi halde,tikanma kapida.. Bu, seytan ucgeni gibidir,mayinli tarlaya benzetebiliriz. Boks yapan,boksorlar gibi hem kendini korumaya calisacaksin, hem de rakibine vurmaya.. iblislerin hakim oldugu bir dunyada, menfaat ugruna herturlu gayri mesru yollarin mesrulastirildigi bir dunyadayız.. bu konuda,satranci iyi oynamak gerekiyor, oyunun kuralini da iyi bilmek lazim. ya, şahmat,yapacaksin, ya da mat olursun.

-Mizgîna Baranî: 03 Mayıs, (3 Mayıs tarihli yazıdaki ikinci bölümde siyasî liderlerle ilgili bölümde Davudoğulu ile ilgili olarak yapılan değerlendirme üzerine) ’Ayrıca gittiği her şehirde bir yatır, bir türbe keşfederek, onların o yörenin aydınlığını sağladığını söylemekten nasıl bir hedef güdüyor bilinmez,…..’ tespiti çok önemli!!! Teşekkürler

-mustafa dilara erhan: May 3, 3 mayıs tarihli yazınızda Davudoğlu’nun, ’F.G’nin Türkiyeye dönüşü Humeyni nin İran a dönüşü gbi olacaktı’ şeklindeki görüşünü eleştiriyor, Türkiyede şah kim diyorsunuz.. F.G’nin humeyni gibi karsılanması için iktidarda ille şah’ın mı olması gerekir? F. G’ciler parti kurup hükümet olsalardı ve F.G de cumhurbaşk adayı olsaydı Humeyni gbi karsılanmaz mı idi? yazılarnzı zevkle okuyorum.. böyle basit bir mantık hatası yapmanıza sasırıyorum.. aynı yazıda Davutoğlunu sehırlerde bir türbe keşfederek onlardan bahsedılmesnı yanlış gordügünüzü soyluyorsnz..Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Mevlana gbi isimlerden rahatszlık duymanızı da anlayamadım!

*SEÇ: Kim nasıl karşılanır, değinilen konu o değil.. kıyas ve benzetmelerde mantıkî unsurların yerli yerine konulmasına riayet edilmezse yanlış çağrışımlar olur dedim; hepsi bu..
Mezarların gündeme getirilmesi konusunda ise, asıl konu, verdiğiniz isimlerden rahatsız olmak değil, hattâ ismi bile bilinmeyen kimselerin mezarlarına sık sık vurgu yapılması.. O zaman, başkalarının da kendi mezarlarına gitmeleri ve vurgu yapmalarına karşı olmamalı..

-Ebu abdullah: 03 Mayıs (İğne kendilerine dokununca, nasıl da makul oluyorlar.. başlıklı yazı üzerine..) ABD,emperyalist bir güc olarak,dunya ağasi konumunda.. yaptikları,vahsilikleri,mesru olarak gorüyor ve başkalarının kendilerini elestiri hakki olmadigi dusuncesi taşıyor. firavunlar ile ABD arasinda sadece, modernlik farki var. Modern arac- gereclerle daha, buyuk capli katliamlari yapıyorlar. Ama, gecmiste eceli gelen nice imparatorluklar yaptiklari zalimliklerden dolayi nasil tarihten silindilerse,icinde bulundugumuz zamanin,canavarlari da aynı akıbetle karşılaşacaklardır, sünnetullah böyledir..

-umut: 03 Mayıs, ABD sorgulanamaz çünkü o baş tanrı zeusu oynuyor! o yüzden kibirli,o yüzden başına buyruk,o yüzden sorumsuz! ABD ilahlık iddiasında bulunuyor. ABD’yi her şeye muktedir,o istemedikçe biz bir şey yapamayız şeklinde düşünenler de onun ilahlık iddiasını kabul etmektedirler!

-Mustafa Doğan, 03 Mayıs, Amerikan zulmü ile ilgili yazınızla Hislerimize tercüman oldunuz.. Allah razı olsun

-yunus:03 Mayıs, Allah razı olsun abi, çok güzel noktalara değinmişsiniz

-bilal sürgeç, 17 Nisan (12 Nisan günü yayınlanan yazıda, İ. Başbuğ’a verilen cevab icin teşekkürler ve eklemeler) Selahaddin Abi, Başbuğ’un, Isparta’da (hemşehriniz Demirel, Cumhuriyet olmasa başbakanv e cumhurbaşkanı olabilir miydi..) şeklindeki sözlerine nazire olarak, ’saltanat öyle bir güzel rejimdi ki Isparta’nın Gelendost köyünden çıkan Hüseyin Avni Paşa koca imparatorluğun başbakanı (Sadrazamı)olabiliyordu.’ da denilebilir..

*SEÇ: Bilal kardeş, iki kitabınız ulaştı, ilk fırsatta değineceğim, inş..

-Salih: 30 Nisan, (İslam Birliği bir ütopya mı, bir ideal mi.. başlıklı yazı üzerine..) „tasavvuf terbiyesi olmadan, İslam Birliği idealinin bir hayal olduğu“ ibaresinin kendisi başından sonuna kadar problemli. Allah Rasulü Kur’an’la terbiye olmuş iken ve Kur’an’la müslümanları inşa olmaya çağırıyorken, ortada tasavvufun ”t” si bile yoktu. Tasavvuf üzerinden birlik çağrısı ancak tasavvufa çağrıdır. (…) Allah bize Kur’an da Rasulünü örnek ve model sunmaktadır. Müslümanların ölçüsü tasavvuf değil, Kur’an’dır.

-cengiz: 29 Nisan, 1400 sene once olmuslerden medet dileyen,muhammed ile allah ayni seydir diyenlerle,hasa allahin seyhinin alninda tecelli ettigini iddia edecek adamlarla ne uzerinde birlik saglayacagiz!

-M.A.Yazar: 29 Nisan, insanlar kavramlara farkli anlamlar yüklüyorlar. Bir kısmı için tasavvuf aynen hadis, tefsir, fikih ilimleri gibi, nefsi terbiye etme ve ahlaki güzellestirme ilmiyken, diger bir kisma göre, insanı pasiflestiren, cihadi sadece nefisle cihada indirgeyen, içinde sirk unsurlarınin olduğu bir kavram olarak görüyor. Hiçbir müslüman diğerini dislamamali ve alimlerimiz oturup ihtilaflı konuları munazara ve mütalaa etmeli..

-Ramazan, 29 Nisan, İslam terbiyesi eyvallah, ama tasavvuf terbiyesi de neyin nesi?
*

dirilişpostası

Bu yazı toplam 884 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar