Deniz Feneri ve TÜRGEV... Paralel’i bu “hırs” öldürür!

Dün, İstanbul’da hem “önemli” hem de “ilginç” iki gelişme yaşandı.

İlki, “Deniz Feneri Dâvâsı”  ile ilgili son derece önemli gelişmeydi...

Almanya’daki “Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturma” sonucunda, “20 sanık” hakkında açılan dâvâda; esas hakkındaki “mütalaa”sını açıklayanCumhuriyet Savcısı İbrahim Kayapınar özetle dedi ki;

“Mehmet Gürhan’ın da aralarında bulunduğu 3 sanık hakkında dâvânın düşmesini, diğer 17 sanığın ise bu suçlardan beraatine karar verilmesini talep ediyorum.”

Bu gerçekten önemli bir gelişme...

Çünkü, “Deniz Feneri” Dâvâsı; “Laboratuvarda üretilmiş bir dâvâ”dır!.. 

Bir “Kumpas”tır, bir “Algı Operasyonu”dur...

Bu “kumpas”ı kuran, bu “algı operasyonu”nu yürüten de, başta “Almanya”olmak üzere, “Türkiye’deki işbirlikçileri” olan “CHP”dir, “Paralel Örgüt”tür!..

İLK KUMPAS MÜSİAD’A!

Kim, ne derse desin;

“Bu, kesinlikle böyle”dir!..

Niye böyledir?..

Her zaman söyleyip yazdığımı, yine söyleyeyim, yine yazayım: “Paralel İhanet Çetesi, kendi kuruluşlarına ortak ve rakip istememekte, onları tehdit olarak görmektedir!”

Bu konuyu biraz açalım:

1998 yılında, “MÜSİAD üyesi işadamlar”na, hem de Nuh Mete Yüksel eliyle bir “operasyon” yapıldı ve “16 işadamı” gözaltına alınıp tutuklandı!..

Operasyon, “Kara Para Aklama” iddiasıyla yapılmış, işadamları aylarca tutuklu kalmışlardı!.. 

Oysa, “fotoğrafın arkası”nda bambaşka bir görüntü vardı!..

Buyrun, “fotoğrafın arkası”na bir bakalım:

l Tarih, 21 Nisan 1998...

O tarihli gazetelerde; “MÜSİAD üyelerine gözaltı” başlıklı haberler vardı ve özetle şöyle deniliyordu:

“Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’in verdiği talimatla dün sabah RP’ye yakınlığı ile tanınan MÜSİAD üyelerinin kurduğu Dost Sigorta A.Ş’nin ortakları ve iki şirketin yöneticisi 16 kişi gözaltına alındı. Gözaltındaki işadamlarının DGM Savcılığı’nca ‘Dost Sigorta şirketi üzerinden kara para aklanması’ iddiasıyla sorgulanacağı, İstanbul polisinin de, 16 ortaklı Dost Sigorta şirketi merkezindeki tüm evrak, bilgisayar ve Maliye kayıtlarına el koyduğu öğrenildi.”

Hemen herkes gibi, biz de o günlerde, bu “gözaltı”ların “28 Şubatçılardan MÜSİAD’a gözdağı” olduğunu düşünmüş, “altında neler yattığını” hiç araştırmamıştık!.. Öyle ya, operasyonu yapan Nuh Mete Yüksel’di!.. 

Ondan da, her şey beklenirdi.

Ondan her şey beklerdik de; “Paralel Yapı’nın böyle bir operasyon yaptıracağı” aklımızın ucundan geçmezdi!..

Ama öyleymiş...

Uzun süre “tutuklu” kalan “MÜSİAD üyeleri”ne cezaevinde denilmiş ki;“Eğer Dost Sigorta’yı kurmaktan vazgeçerseniz, hakkınızdaki yargılama tavsatılır ve serbest bırakılırsınız... Paralarınız da, bir süre sonra mahkeme kararı ile size iade edilir.”

Diyeceksiniz ki;

“Dost Sigorta’yı niye istemiyorlar?”

İstemezler... Çünkü, MÜSİAD üyesi sanayici ve tüccarların “ticari sigortaları”, 3 yıl önce, yani 1995 yılında, Paralel Yapı’nın kurduğu Işık Sigorta kasalarında bulunmaktadır!.. Dahası, o paralar “diğer sigorta şirketlerinde” iken, oralardan çekilmiş, Işık Sigorta’ya yatırılmıştır!..

3 yıl sonra ise, aynı MÜSİAD üyeleri, bu defa “Dost Sigorta”yı kurmaya yeltenmişler(!) ve Ticaret Bakanlığı’ndan da gerekli izni almışlardır... 

İş, sadece “BDDK’nın oluru”na kalmış ama oradan da bir türlü izin çıkmamaktadır...

İşte, tam da bugünlerde;

DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, 15 Nisan 1998 gün ve “1998/143 sayılı talimat”la düğmeye basmış ve 20 Nisan 1998’de “16 MÜSİAD üyesini gözaltına aldırmıştır!”

Peki, bu “gözdağı”nın anlamı nedir?

Anlamı şudur:

MÜSİAD üyeleri gözaltına alınmalı ve tutuklanmalı ki, “Dost Sigorta”yı kurmaktan vazgeçsinler!..

“Dost Sigorta kurulmasın”ki; “Işık Sigorta’ya rakip olmasın” ve kasalarındaki primler çekilip de Dost Sigorta’ya yatırılmasın!.. 

Aksi halde, Işık Sigorta zor durumda kalır!..

Görüyor musunuz “entrika”yı?..

Böylesi bir “entrika”ya Bizans’ta bile rastlanmaz... 

Şu hâle bakın; adamlar, Işık Sigorta’yı yaşatmak için, Dost Sigorta’yı ortadan kaldırmışlar!..

Hem de, “Nuh Mete eliyle!”

Uzun lâfın kısası;

“Yap bir operasyon!..

Kaldır rakibi ortadan!”

Olay budur!..

DENİZ FENERİ TEHDİTTİ, ÇÜNKÜ!

Savcının, dün “beraat”lerini istediği “Deniz Feneri’ne kurulan kumpas” da böyledir...

Çok yazdım, yine yazayım:

Tıpkı, MÜSİAD’ın kurmak istediği “Dost Sigorta’nın Işık Sigorta’ya rakip olması” gibi, Deniz Feneri de “Kimse Yok Mu Derneği”ne rakip durumundaydı... “İHH’ya yapılan operasyonları” da böyle okumak gerekir!..

Bunlar ortadan kaldırılmalıydı...

“Bunlar ortadan kaldırılmadıkça, Paralel Yapı’nın dal-budak salması ve devlet kadrolarının kılcal damarlarına sızması” mümkün değildi!..

Bunlar “ortadan kaldırılmalı”ydı ki; meydan Paralel Yapı’ya kalsın ve istedikleri gibi at oynatabilsinler!..

Deniz Feneri’ni, kendi yardım kuruluşlarına “rakip” ve “tehdit” olarak gören Paralel Yapı; Alman Hükümeti ve CHP ile işbirliğine girip, Deniz Feneri’ni ortadan kaldırmaya ve toplum nezdinde itibarını sıfırlamayaçalışmıştır!..

Bu, MÜSİAD’dan sonra, ikinci kalkışmalarıdır!..

Çünkü, Paralel Yapı; kendisine rakip ve önünde engel istememektedir!.. 

Rakip ve engel olması muhtemel kişi ve kuruluşları, tek tek safdışı etmek gibi bir strateji izlemektedirler!..

Bereket ki;

Savcı İbrahim Kayapınar, dün açıkladığı mütalaasında “Deniz Feneri’ne beraat talebi”nde bulundu da, “kumpası bozmak” için ilk adımı attı...

Dilerim, talebine uyulur.

ERDOĞAN’IN AÇTIĞI TÜRGEV YURTLARI

Ve dün... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı “TÜRGEV Toplu Yurt Açılış Töreni” aslında “Paralel Yapı’ya çok önemli bir darbe”dir!..

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dünkü tören esnasında, “son derece önemli tesbitler”de bulundu ve“Paralel Yapı” için özetle dedi ki;

l “17-25 Aralık darbe teşebbüsünün en önemli hedeflerinden biri de TÜRGEV’di!..

Böylesine güzel, önemli, böylesine hayırlı hizmetler yapan bir kurum niçin hedef alınır? Bu soruyu sormak ve cevabını aramak durumdayız. Bu kurumun hizmetleri niçin iftiralarla engellenmek istenir? Bu kurumun hizmetlerine destek veren insanlar özel olarak tespit edilip niçin saldırıya uğrar? Yetimin, öksüzün, fakir fukaranın evlatlarının sığındığı bu kapıya niçin kilit vurulmaya çalışılır? Üstelik de tüm bunlar, yolsuzluk gibi gerçekten alçakça, gerçekten ahlaksızca bir kılıfla niçin yürütülür? 

Aslında cevap kendi içinde gizli. Dikkat ederseniz, Türkiye’nin ne kadar milli kurumu, milli projesi varsa hepsiyle birlikte TÜRGEV de hedef alınmıştı. Halkbank’tan ne istedilerse, Türkiye’nin küresel projelerinden niçin rahatsız oldularsa TÜRGEV’in üzerine de aynı sebeple gittiler.”

l “Kendi kurdukları ankebut sistem için; güneydeki sevdikleri ülkenin, özellikle de ikamet ettikleri yerdeki destekçilerinin çıkarları için TÜRGEV’i bir tehdit olarak gördüler. Gerçekten de TÜRGEV onlar için bir tehditti. Çünkü TÜRGEV; inancını, tarihini, kültürünü bilen, araştıran, sorgulayan, öğrenen, üreten şuurlu gençler yetiştirmek istiyor. Vatanına bağlı, milletine sevdalı gençler yetiştirmek istiyor. Bunu hazmedemediler. Halbuki onlar kayıtsız şartsız kendilerine tabi olacak, mankurtlaştırılmış, bu vasıfların tam tersi mahiyette bir nesil istiyorlar.”

l “Yardım diyerek ve kurban, zekat diyerek topladıkları paraları götürdüler, Türkiye aleyhindeki lobilere, milletin değerleriyle hiçbir zaman barışamamış partilere aktardılar, yurtiçinde ve yurtdışında... Sadece yurtiçinde değil, aynı şeyi yurtdışında da yaptılar... Ülkemiz aleyhine oralarda lobiler oluşturmak için bu paraları harcadılar.”

l “Allah rızası için diyerek; adeta karın tokluğuna çalıştırdıkları insanların emeklerini, karanlık güçler adına oynadıkları oyunların malzemesi yaptılar. Sonunda kendi elleriyle kendi kuyularını kazdılar.”

TÜRGEV NİYE HEDEF?

Gördüğünüz gibi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da “teşhis”i koymuş:

“TÜRGEV’i de tehdit gördüler!”

Sadece “tehdit”mi?.. Aynı zamanda“rakip” gördüler!..

Çünkü Cemaat, çünkü Paralel Yapı;

Kesinlikle “kendi okullarına alternatif” istememektedir... “Abi’lerin ve Abla’ların yetiştirildiği yurtlara alternatif” de istememektedir!..

“İmam Hatip”lere ve “TÜRGEV’in yurtları”na ilgi artınca; cemaat;“N’ooluyoruz?.. Altımızdan zemin kayıyor!” demiş ve gerek “dershane tartışması”nın, gerek “Kirli 17 Aralık Operasyonu”nun fitilini o zaman ateşlemiştir!..

Kim, ne derse desin;

“Olayın özü ve özeti” budur!..

“Kavga” bu yüzdendir,

“Savaş” bu yüzdendir!..

“Yolsuzluk”muş, “rüşvet”miş, “ihaleye fesat karıştırmak”mış, hepsi hikâye, hepsi palavra!..

Cemaat’in derdi, “Çöreklendiği zemini kaybetmemek”tir!..

YURTLAR, PARALEL’İN TARLASI!

TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Akalın’ın dün açıkladığı gibi; TÜRGEV, “İstanbul, Ankara, İzmir, Konya, Bursa ve Antalya’da açtığı yeni yurtlar”a ilâveten, “üniversite bulunan diğer şehirler”de, hele heleABD’de, Londra’da ve Almanya’da da yurtlar açarsa var ya; “Paralel’in bütün plân, hedef ve stratejileri” çöker!..

Malûm;

“Toprak” ve “tarla” olmayınca, “tohum”un yeşermesi, büyümesi ve ürün vermesi mümkün değildir!..

Peki, “dershane”ler olmayınca,“yurt”lar olmayınca, Paralel Yapı, “kayıtsız-şartsız kendilerine tabi olacak insanları” nasıl yetiştirecek?.. 

“Abi”ler ve“Abla”lar nereden yetişecek?.. 

TÜRGEV’i hedef almaları, onu bir“tehdit” olarak görmeleri bu yüzdendir!..

Sözün özü;

Kendilerine “ortak”da istemiyorlar, karşılarında “rakip”de!..

“Sırf ben!.. Sadece ben!..”

Öyle bir “hırs” içindeler, öyle bir “bencil”ler ve öyle “kibirli”ler ki; kendi kendilerini yok ettiklerinin farkında değiller!..

Onları, bu “hırs”ları öldürecek!.. İHL’ler, “Paralel’in dershaneleri”ne mi dönüştürülecek?

 ***************************************************************************************************************************

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bundan “23 gün önce” açıkladı:“Dershanelerde görev yapan öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı kurumları ve Halk Eğitim Merkezleri’nde görev yapacaklar... Tek şart; 6 yıl sigortalı çalışmalarıdır... Dershanedeki bir öğretmen; ister kesintisiz, ister aralıklarla 6 yıl sigortalı çalışmışsa, MEB bünyesine alınacak.”

Böylece, “dershane öğretmenlerinin haklarının sömürülmesi” son bulacak!.. Malûm; dershanelerde çalışan öğretmenlerin birçoğu; hele de“Paralel Yapı’nın dershaneleri”nde, çalışan öğretmenler, bir anlamda“karın tokluğuna” çalışıyorlar...  Büyükçe bir kısmına da sadece “asgari ücret” ödeniyor!..

Sayın Nabi Avcı’nın dediği gibi; bu “istismar” ve “sömürü”ye son verilecek.

Yalnız, Sayın Bakan’a bir “ikaz”ım olacak... “Paralel Yapı’nın dershaneleri”nde çalışan öğretmenler, daha şimdiden “plân” yapmaya başlamışlar... Hemen hepsi, “İmam Hatip Liseleri”ni gözlerine kestirmişler... “İmam Hatip’lerde görev almak” istiyorlarmış!..

Peki, niye?.. Çünkü, oradaki öğrencilere, “hazır öğrenci” gözüyle bakıyorlarmış! “Alt yapıları” var ya, onları “yönlendirmek” daha kolay olurmuş!..

Demem o ki; “dershane”leri kapatırken, “İHL’lerin, Paralel dershanelerine dönüştürülmesine” imkân verilmesin!..

Sayın Nabi Avcı’nın dikkate alacağı umuduyla!

yeniakit

Bu yazı toplam 462 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar