5 bin 180 İş ve Meslek Danışmanı Bayram Müjdesi bekliyor

 

Bugün bayram... Kurban Bayramı...Mısır’da darbe, Suriye’de katliam, Afganistan’da işgal, Filistin’de  kuşatma, Myanmar’da zulüm olsa da, Müslümanlar bu bayramı da “buruk” geçirse de, bayram, yine bayram...

Öncelikle tüm “İslâm Âlemi”nin ve “Akit okurları”nın Kurban Bayramı’nı tebrik ediyor, bu bayramın mutluluk, huzur ve “gerçek kurtuluş”a vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum...
Gerçek kurtuluş...
İslâm dünyasının buna gerçekten ihtiyacı var... Çünkü Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in dün Arafat’ta yaptığı Vakfe Duası’nda dediği gibi;
“Rabbimiz, yeryüzü fesat içinde. Yeryüzünde kan dökülüyor. Çocuklar ölüyor, çocuklar yetim kalıyor, bebekler katlediliyor, anneler evlatsız kalıyor, babalar çaresiz ağlıyor. 
Kadınlar zulüm görüyor. Gençlerin hayalleri çalınıyor. 
Göz göre göre hiçbir kudreti tanımadan, hesaba çekileceğini zannetmeden İslam diyarında Firavunlar, Nemrudlar kol geziyor. Zalimce cinayetler işleniyor. İnsanın insana yaptığından utanıyoruz ey Rabbimiz. 
Müslümanın Müslümana ettikleriyle kahroluyoruz. Rahmet dininin korku dini olarak görülmesine biz sebep olduk, bizleri affeyle.”

İŞ VE MESLEK DANIŞMANLARI

Herkes bir “beklenti” içinde...
Kimi insanlar “zulümler son bulsun” istiyor, kimi “işgal ve tecavüz”lerin son bulmasını... Kimi “eş” istiyor, kimi “aş ve iş.”
Tıpkı, bir “bayram hediyesi” olarak sıkıntılarını yazmaya söz verdiğim “İş ve Meslek Danışmanları” gibi...
Dile kolay;
Bugün tam 5  bin 180 İş ve Meslek Danışmanı genç var ki, maalesef “işsiz” durumdalar.
Hayli “aktif” bir grup...
Bana da ulaştılar ve ben “Demokratikleşme Paketi”nin açıklandığı 30 Eylül’de, “İş ve Meslek Danışmanları’nın talepleri”ni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı sayın Fatma Şahin hanımefendiye ilettim...
Sayın Bakan, “Mevzuyu biliyorum” deyip ekledi: “Onlarla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Biraz daha sabretsinler.”
Gelin, görün ki;
“İşsiz” danışmanlar, daha sonraki günlerde bir olumsuz haber almışlar... Sayın Bakan, güya “İş ve Meslek Danışmanları”nı proje kapsamının dışına atmış!..
Hangisi doğru, anlayamadım...
Bana söyledikleri mi, bir başka toplantıda söyledikleri mi?..

SIKINTILI BİR SÜREÇ

Efendim, yazının başında da ifade ettiğim gibi, sayıları 5 bin 180’i bulan ve “işsiz” olan İş ve Meslek Danışmanı gençler, son derece “aktif” bir grup...
Peki, kim bu gençler?..
Kendilerini şöyle tanıtıyorlar:
“Bizler işsiz, İş ve Meslek Danışmanı’yız. En az lisans mezunu olan birçoğumuz, yüksek lisans sahibi işsiz dolaşan bu ülkenin evlatlarıyız.
Biz Nisan 2013’te Sakarya Üniversitesi’nde yaklaşık 13-14 bin lisans mezunu olarak İş ve Meslek Danışmanlığı sınavına girdik. Bu sınavı 5180 kişi kazandık. Bu sınav yaklaşık 3-4 gün süren zor ve iki aşamalı bir sınavdı...
Sınav ücreti, sertifikaları, 3 yazılı aşama 2 sözlü aşama olarak yaklaşık 1000 TL gibi bir meblağa malolan bir sınav. Yılda iki kere sadece Eskişehir ve Sakarya’da yapılan bir sınav.
Bizler sağdan soldan borç bularak bu sınavlara girdik ve Allah’a hamdolsun kazandık. Kazandığımızı öğrendiğimiz günden bu yana geçen yaklaşık 5 aydır o kadar büyük bir mücadele içerisine girdik ki, anlatılmaz... Tek gayemiz alnımzıın teri, bileğimizin hakkı ile ekmeğimizi elimize almak.
Fakat bu arada biz işsiz İş ve Meslek Danışmanı olarak atama beklerken geçen 5 aylık sürede atama yapılmadı ama 9-15 Eylül tarihleri arasında Sakarya ve Eskişehir’de yeni bir İş ve Meslek Danışmanlığı sınavı daha yapıldı...
Ve bu sınavlara yaklaşık 7000 aday girdi. Nisan döneminde başarı oranı yüzde 40 idi. Bu dönemde de öyle olduğunu varsaydığımızda Ekim ayı sonu itibarı ile bizim sayımız 6500-7000 olacak...”

MÜCADELE YÖNTEMLERİ

Yaptıkları “mücadele”yi de kalem kalem şöyle anlatıyorlar:
l “İlk önce memurlar.net sitesinde 22 Temmuz’da sayın Başbakanımıza hitaben bir mektup yayınladık. Mektup 344 bin okunma sayısına ulaştı.”
l “Ardından mücadelemize devam ettik. 28 Temmuz’da Bursa’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız sayın Faruk Çelik bizleri temsilen Ersin Karakaya isimli bir tekstil mühendisi arkadaşımızla yüz yüze görüştü. Derdimizi anlattı. ASDEP ve İŞKUR noktasında yardım talep etti. Kendisine bir mektup daha verdi.
l 3 Eylül’de İş ve Meslek Danışmanı olarak arkadaşlarımızdan Türkiye’nin dört bir yanında video çekmelerini istedik. O videoları birleştirip kendi klibimizi yayına verdik. 
Ayrıca sosyal medyada birçok sanatçı, gazeteci ve yazar bizlerin sesini tivitlerimizi RT ederek takipçilerine duyurdu... Hepimiz kendi çapımızda illerimizin vekillerine ulaşıp, sorunlarımızı anlattık. Hepsinden olumlu sözler aldık. Ama, henüz icraat göremedik.
Tabiî, tüm bu haberlerin dışında daha yüzlerce ulusal ve yerel gazete ve haber sitesinde mağduriyetlerimizi duyuran haberler yapıldı.
Bunun dışında Çalışma Bakanlığı ve Aile Bakanlığı bazında hem bakanlıklara hem bakanlara günlük ortalama “15 binden fazla tivit” atarak sesimizi duyurmaya çalıştık.
Özellikle sayın Fatma Şahin bakanımız ile 29 Ağustos’ta İstanbul’da KASEV ziyareti sırasında görüştük. Kendisine, bizim durumumuzu anlatan 16 sayfalık bir dosya sunduk... Kendisi bizimle yakından ilgilendi... Bize karşı bakışı ve sözleri adeta biz işsiz üniversite mezunlarına umut oldu.
Tutunacak tek dal oldu.
Aile olma yolunda son şans oldu.
Aile Bakanımız Fatma Şahin’e bizzat Gaziantep, Aksaray ve İstanbul’da elden mektup verdik.
Sayın Başbakanımız’ın Bursa Kentsel Dönüşüm Mitingi’nde pankartlarımızı açıp sesimizi duyurmak istedik... Yine Sayın Başbakanımızın Trabzon/Rize seyahatlerinde hem muhterem eşleri Emine Erdoğan Hanımefendi’ye, hem de Sayın Başbakanımız’a bizleri temsil eden arkadaşlarımız tarafından mektuplar vermeyi başardık.
Geldiğimiz noktada artık hayattan ve hayatla uğraşmaktan yorulduk... Kimsenin adamı olmadan babadan aldığımız ahlâk ve terbiye ile emek olsun, dürüst olsun ama alın teri olsun diye diye kaybetmekten de yorulduk. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Yardımcısı Halil Etyemez, Bakan Danışmanı Kayhan İnan, İş-Kur Genel Müdürü Nusret Yazıcı, Aile Bakanı Fatma Şahin, birçok milletvekili ve bürokrat sorundan haberdardır. Hepsinde, gittikleri her ilde verilen bir mektubumuz vardır.
Bu projeden ekmek yemeyi ve kaybolan yıllarımızı, ertelenmiş hayatlarımızı artık kurtarmak istiyoruz. Biz ya bu proje ile hayatımızı kurtaracağız ya da işsiz işsiz dolaşacağız... Çünkü yapacak hiçbir şeyimiz kalmadı.”

YÜZLERİNİ GÜLDÜRÜN

Halen “işsiz” olan 5 bin 180 İş ve Meslek Danışmanı kitle adına Tokat’tan Emre Bay ve Salihli’den Mehmet Ali Çakmak tarafından gönderilen mektuplar, gördüğünüz gibi “karamsarlık”larla dolu...
Koşmaktan, seslerini duyurmaya çalışmaktan, yani mücadele etmekten yorulmuşlar...
Ümitlerini kaybetmek üzereler.
Oysa, bugün Bayram...
Sevinç günü...
Paylaşma günü...
Hani diyorum ki;
Başbakan sayın Tayyip Erdoğan başta olmak üzere; gerek Aile Bakanı Fatma Şahin, gerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, ya da İş-Kur Genel Müdürü Nusret Yazıcı, birer açıklama yapsınlar da, “karamsarlık”tan kurtarsınlar bu gençleri...
Bugün “Kurban Bayramı” ya;
Bir “müjde” versinler, bir “Bayram Hediyesi” versinler de, 5 bin 180 işsiz gencin yüzlerini güldürsünler.
Bilmem faydası olur mu ama, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, dün yaptığı Vakfe Duası’nı şöyle bitiriyordu:
“Bizleri ağlatanlardan değil, gözyaşlarını silenlerden eyle, bizleri yaralayanlardan değil, yaralara merhem olanlardan eyle.”
Dilerim Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere sayın bakanlarımız Faruk Çelik ve Fatma Şahin de, “gözyaşlarını silen”lerden ve “yaralara merhem olan”lardan olurlar...
Bugün Kurban Bayramı...
5 bin 180 kişi müjde bekliyor.
Hadi, yeşertin onların umutlarını. Kurban için lâf söyleyen “mahlûk”lara!
Bugün “Kurban” Bayramı... Bugün İslâm’ın emri olan “Kurban”lar kesilecek, “et”lerinden fakir-fukaraya dağıtılacak ve böylece “dayanışma” sergilenecek.
Bu “şuur”dan yoksun olanlar; Kurban Bayramı için “Kavurma Bayramı” diyorlar, bazıları daha da ileri gidip, “cinayet” diyorlar... Herkes kalın kafasına şunu soksun ki; Kurban Bayramı bir “Kavurma Bayramı” ve hele hele bir “cinayet” değil, “ibadet”tir.
“Cinayet” diyenlerin dayanağı ne?.. “Hayvanların kesilmesi”ne karşı çıkıyorlar... İyi de, bu “tuzukuru”ların kendileri hiç mi “et” yemiyor?.. Ne yani, onların yedikleri “kıyma”lar, “bonfile”ler ve “pirzola”lar ağaçta mı yetişiyor?.. Unutmasınlar ki; “kıyma, bonfile, pirzola, kelle, paça ve işkembe”ler de, her gün kesilen binlerce-onbinlerce hayvandan elde ediliyor... Bu “cinayet” olmuyor da, “Kurban Bayramları”nda hayvan kesmek mi cinayet oluyor?..
“Biz et yemiyoruz... Biz sebze-meyve yiyoruz” diyenlere de bir sorum var: Sebze-meyve de birer “canlı” değil mi?.. Koparılırken, onlar da “acı” çekmiyor mu?.. Demek ki, o da bir cinayet!..
Diyeceğim şu: 
Herkes sesini kessin ve “kurban” kesenlere saygılı olsun... “Din”e karşı “kin” besleyen “mahlûk”lara zaten sözüm yok!..

yeniakit

 

Bu yazı toplam 668 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar