Ziya Selçuk ne demek istemişti!

Abdurrahman Dilipak

Kabataş Lisesi’nde düzenlenen 2018-2019 eğitim öğretim yılı açılış töreninde, eski Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Bizim orijinal ve özgün eğitim sistemi kurma ihtiyacımız var. Sizi çok farklı bir gelecek bekliyor. Dijital, fiziksel, biyolojik olanın aynı bedenle bütünleşeceği bir çağa doğru gidiyoruz. Singularity çağı. Yani 20 sene sonra hepinizin vücutlarında çiplerin olacağı, herkesin düşüncesinin uzaydan okunacağı bir çağa doğru gidiyoruz. Bizim bu konularda mesafe almamız şart. Bugün ilkokula başlayanlar 2040 yılında iş hayatına atılacak. Büyük ölçüde yapay zeka marifetiyle robotların hakim olduğu, işlerin yüzde 80’ine yakın robotların yaptığı bir çağ olacak. Bu çağ aynı zamanda bir müjdeyi de taşıyor. Bizim daha fazla insanlaşmamıza yol açacak. Çünkü eğitim beşeri, insan yapan süreçtir. Biz daha fazla insanlaşmak için daha fazla bilime, sanata ihtiyaç duyuyoruz. Bu sebeple gelecek o kadar da karamsar olmamızı gerektiren bir muhteva taşımıyor” diye konuştu.

Orada Erdoğan, Zehra Zümrüt Selçuk, İstanbul valisi, İbrahim Selçuk ve daha birçok zevat var. Selçuk’un konuşmasını cümle cümle ele alalım mı?

“Bizim orijinal ve özgün eğitim sistemi kurma ihtiyacımız var” diyor Selçuk. O “yeni bir eğitim sistemi” kurma işi nasıl olacak. Önce “Maarif”le “Eğitim” aynı şey değil. “Aydın” ile “Arif” ve “Münevver” de aynı değil, “Gerçek” ile “Hakikat”in, “Yaratılış”la “Varoluş”un aynı şey olmadığı gibi. Bu cümlenin devamında “Sizi çok farklı bir gelecek bekliyor. Dijital, fiziksel, biyolojik olanın aynı bedenle bütünleşeceği bir çağa doğru gidiyoruz” diyor. O farklı gelecekte, eğitim de maarif de yok. Çünkü o kadar bilgiye gerek yok, öğrenmeniz gereken bilgi yüklenecek ve gereksiz bilgiler de silinecek. Çünkü “Dijital, fiziksel, biyolojik olanın aynı bedenle bütünleşeceği” bir dünyadan söz ediyoruz. Yani NeuraLink ve TransHumanizm’den. Bunun 5G ve Starlink ile ilgisinden söz ediyorum sürekli, ama kimse bu konunun üzerinde durmuyor. Bakan açıkça “Nesnelerarası İletişim”den söz ediyor. İnsanın “nesne”leşmesinden, Dijitalize olmuş biyolojik bir bedende fiziki müdahaleden söz ediyor. Peki bu işin din, hukuk, ahlakı var mı? Siyasi meşruiyeti, ekonomik ve toplumsal faydası ne?

O dünyada bilgi toplumu yok, beynine Chip takılmış, din, ahlak, gelecek ve biyolojik cinsiyet aidiyetinden bağımsız, izole BİREY’ler var. Dolayısı ile okul da, bilgi de, gerçek de, hakikat de yük. Yeryüzü tanrısı “Pragma” GPT3 üzerinden yönetecek. Elon Musk gibi Maymununuzla birlikte bilgisayarınızda oyun oynayabileceksiniz.

Ziya Selçuk, Singularty çağından söz ediyor ve 20 yıl sonrasına tarih veriyor. Hayır, Chipleriniz, 2022’ye hazır. Piyasada Chip sıkıntısı olması bunda dolayı. Ve zaten, şimdiden Kangal köpeklerine ve yarış atlarına bu Chip’lerin beta versiyonlarını takmaya başladılar bile. Uzayın işgali ile Starlinkler artık aktif, 5G ise bütün hızı ile devam ediyor. Siz, Sinovac, mRNA, TurkoVac diye, Grafen ve E-Water’lerle altyapısı hazırlanan TransHumanizm çağının ilk Siborgları olmaya hazırlanıyorsunuz. Daha sonra Klonoid çağına geçeceğiz! (Allah korusun).

Sahi “Singularty” ne demekti? Bu kelime, farklılık, eşsizlik, tek olma anlamına geliyor. Aslında Allah (cc) bizi parmak uçlarımız gibi farklı yarattı, ama bunlar insanı kendi iddialarına göre yeniden yaratacaklar ve Tanrıyı kıskandıracaklar. Hani şu BİREY var ya, işte aslında bunun karşılığı olarak kullanılıyor. Din, ahlak, gelenek ve cinsiyetten bağımsız bir “Genom”. Yani “Gender!” Artık bu projeye göre, siz organik pazarında dolaşırken, insan bile “Organik” olmayacak.

Teknolojik Tekillik (Technological singularity) Wikipedia’da şöyle açıklanıyor: (Hani biz söyleyince komplo oluyor da!) “Singularity veya teknolojik tekillik, gelecekte yapay zekanın insan zekasının ötesine geçerek, medeniyeti ve insan doğasını radikal bir biçimde değiştireceğine inanılan hipotezsel nokta. Böyle bir zeka, insanlığın tasavvur edebileceğinden daha üstün kabiliyetli olacağından, insanlığın geleceğini öngörülemez bir hale getireceği düşünülmektedir.”

Selçuk diyor ki, “Bugün ilkokula başlayanlar 2040 yılında iş hayatına atılacak. Büyük ölçüde yapay zeka marifetiyle robotların hakim olduğu, işlerin yüzde 80’ine yakın robotların yaptığı bir çağ olacak.” 2040’da, bu proje gerçekleşirse bugünkü insanların birçoğu hayatta olmayacak. Bu tarih “Tarihin sonu”. GreatReset’in “Ölümsüzlük projesi” ile insanların çoğunun beyni ve geni kopyalanıp arşivlendikten sonra ya uyutulacak ya da kompoza dönüştürülecek. Selçuk’un ifade ettiği gibi işlerin %80’ini robotlar yapacaksa, o insanlara ne gerek var. O gün öğretmen, öğrenci, asker, polis olmayacak. Dünya Humanoidler, Siborglar, Avatar’lar ve Klonoid’lere kalacak! Enerji ve emek maliyeti yok. Ülke sınırları, rejim ve iktidar yapıları, bürokrasi de yok. “Şeytanın Hz. Havva’ya söylediği “yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat yalanı bugün, ahir zaman fitnesi olarak tekrarlanıyor. O Şeytan bugün o yalanlarını kimler üzerinden servis ediyor aceba!

Bu çağ müjde taşımıyor. 4 kutsal kitabın da haber verdiği ahir zaman fitnesinin büyük alametleri ile karşılaşıyoruz. Biz ahir zaman Peygamberinin ümmetiyiz. “Bizim daha fazla insanlaşmamıza” yol açmayacak, aksine Deizm, Satanizm, İrtidat, Agnostizm fitnesi ile mücadele edeceğiz. Çünkü bu eğitim insanı efendilerinin kölesi yapan süreçtir!. Bu süreç insan, hal ve geleceğin tahrif edildiği, yalanın hakikatin yerine ikame edilmeye çalışıldığı bir çağdır. “Checking”ler, “Monitoring” sistemleri, Media bunun için çalışıyor. Biz daha fazla insanlaşmak için daha fazla hakikate muhtacı, tefekküre ve merhamete, daha fazla manevi değerlere, hakikatin bilgisine, ilime ve sanata muhtacız. “Ebu Cehiller” ya da “kitap yüklü eşekler”in, Bilimsel Deepfake’leri ile desteklenen (CoVID görseli örneğinde olduğu gibi) “artırılmış gerçekler”i ve yalan cennetlerinden kurtulmamız için, akıl ve bilgi yanında hikmet ve ferasete de sahip olmamız gerekmektedir.

Bir Müslüman, korku ile umud arasında bir yerde durur. Ama umudu korkusuna, merhameti gazabına, sevgisi nefretine baskındır. Ülkemiz, bölgemiz, dünya için şu halimizle durumun hiç de içaçıcı olmadığını söylemek gerek. Böyle giderse, gelecek günler geçen günleri aratabilir. O zaman “Tarihin sonu”nu getirecek bir “Medeniyetlerarası çatışma”ya hazır olun. Bir müjde, iman edenler, iyi işler yapanlar, Hakkı ve sabrı tavsiye edenler ve sabredenler mahzun olmayacaklar. Aman efendim aman, galiba ahir zaman! Selâm ve dua ile.