Yok edilemez bir mihenk taşı…

Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya'nın AK Parti'nin kapatma davasında yaptığı sözlü açıklama, Ergenekon gözaltılarıyla aynı güne denk düşünce gölgede kaldı.

Bu açıklamada Yalçınkaya sadece "Türk siyasi hayatı"yla değil, aynı zamanda "Türk siyasi tarihi"yle ilgili de kanaatlerini açıklamış görünüyor.

ANKA Haber Ajansı'nın geçtiği haberdeki şu cümle dikkat çekiciydi:

"Yalçınkaya Demokrat Parti'yi 'diktatörlük'le suçlarken, eski Başbakan Adnan Menderes ile iki bakanının asılmasıyla sonuçlanan 27 Mayıs darbesine atıfta bulunarak, iddianamesinde çok partili hayata geçişle 'karşı devrim'in başladığını öne sürdü"

Çok partili hayata geçişle karşı devrim sürecinin başladığını söylemek, söyleyebilmek, üstelik bunu bir iddianame çerçevesinde, bir hukuk sürecinde, kamu adına yapabilmek gerçekten üzerinde dikkatle durulması gereken bir meseledir.

Bir dönemler bir, iki "siyasi şirazesi bozuk" akademisyenin dile getirdiği bu "marjinal görüş"ün, bugün devletin en üst kademelerinde etkin hale gelmesi, Vural Savaş'tan Sabih Kanadoğlu'na ve Abdurrahman Yalçınkaya'ya arka arkaya Yargıtay Başavcılarının resmi görüşüne dönüşmesi, hem gelinen vahim noktaya işaret etmekte, hem içinde bulunduğumuz siyasi çatışmaları okumanın önemli araçlarından birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu görüşler ilk kez kimi kuvvet komutanları tarafından diploma törenlerinde dile getirilmiş, ardından iyice yaygınlık kazanmıştı.

Ergenekon operasyonunda gözaltına alınan kimi orgeneraller, kimi işadamları, kimi gazeteciler bu görüşün hemen her zaman keskin savunucuları olmuşlar, siyaset ile karşı devrim arasında "doğru bir orantı" kurmuşlardı.

Nitekim Ergenekon'u bu "orantı"nın tanımladığı her geçen gün ortaya çıkmaktadır.

Ergenekon bugün bir "iç çete faaliyeti"ni fersah fersah aşmıştır. Dün gördüğü istemeyen unsurları engelleme, yok etme işlevinin yanına, bugün siyasi düzeni yeniden inşa etme amacını ekleyen, bir kurucu ve vurucu yapıdır, dahası bir zihniyettir Ergenekon.

İlginç olan şudur:

"Bugün bu zihniyet bir yerde yargılamakta, diğer yerde yargılanmaktadır"

Bir taraftan sistem hukuk yoluyla, bir savcının kullandığı hukuki güçle bu zihniyetten arınmaya çalışırken, diğer taraftan bu zihniyet yine aynı yolla sistemin üzerine çöreklenmiş durumdadır. Siyasal alanın tüm kapılarını tutmuş, merkez medyaya hakim olmuş, siyasi daraltma ve siyasi dizayn girişimlerine soyunmuştur.

"Sistemin arınması" ile "sistemin pekişmesini" iç içe yaşıyoruz"

Belki de ne tam olarak bir pekişme yaşıyoruz ne de tam olarak bir arınma"

O zaman adını koyalım: "Değişime direnen merkeziyetçi ve içe kapanmacı otoriter bir anlayış"la, "siyasete, topluma, değişime ve demokrasiye el vermiş bir diğer anlayış" arasındaki ağır bir iktidar mücadelesinin en sert etaplarından birinde kıvrıla kıvrıla ilerliyoruz"

Yarın Ergenekon operasyonlarına tam zıt gelişmelerle karşı karşıya kalabiliriz"

Dokunulmazlara dokunulmasıyla ordunun içinin şu ya da bu şekilde kaynadığından eminiz"

Ergenekon'un emekliler dışındaki ucunun ortada kaldığını biliyoruz"

Yeni Şafak gazetesi istihbarat servisine dün gelen haber şöyleydi:

"Emekli orgeneral O.E'un çalışma ofisinde bulunan belgelere göre ikinci Yeşil olarak adlındırlan O.G yönettiği ordudan ayrılma 30 kişilik suikast timi bu hafta içinde en az üç dört yargı mensubuna yönelik suikast düzenleyecekti"

İddiası bile tüyler ürpertici"

Ancak inişler çıkışlar ne derin ve ne istikamette olursa olsun, değişim, siyaset ve demokrasi eninde sonunda galebe çalacaktır, buna hiç şüphe yok.

Değil mi ki, darbe girişimleri Türkiye'de ilk kez hukuki takibata uğramaktadır.

Bunu bilmek, bunu hissetmek bile şu aşamada fevkalede bir iştir"

İktidar kavgaları ne sonuç verirse versin, "bu, artık Türk siyasi tarihinde geri dönülmez, yok edilemez bir referans noktası oluşturacaktır"

Yol alındı.

Ama daha çok yol var"

Demokratlar ve demokratik sistem pür dikkat olmalıdır"

Hiçbir şey düz hat üzerinde ilerlemez"

Hele bu Osmanlı ülkesinde"