Yeni Dünya Düzeni ve CoVID rezaleti

Abdurrahman Dilipak

Biz dün “gazetecilerin genişletilmiş eleştiri özgürlüğü, kamu otoritelerinin artırılmış tahammül yükümlüğü vardır” diyorduk. “Yeni normal dönem”de yani CS (CoVID sonrası) “Yeni Milad” da DSÖ’nün buyruklarına uymak ve eleştirinin yasak olduğunu yeni öğrendik.

Nasıl insanlık yargısız bir infazla ev hapsine mahkûm edilebiliyor ya DSÖ’nün, FDA’nın tetikçisi malum global media da onların yargısız bir infazla sizi “reset”leyebiliyor. Sanal ortamda “soykırım” benzeri “fikri bir kırım”a tabii tutulabiliyorsunuz! Adım adım siber diktatörlüğe doğru ilerliyoruz.

Cumartesiyi pazara bağlayan gece BBN Tv’de ABD’nin CoVID 19 dediği Çin’in bize sattığı aşıda SARS CoV-2 yazan aşıyı konuşmuştuk.

Dün Sabah’ta Altınok’un yazısına değinmiştim, bugün Sözcü’de Onkolog Dr. Yavuz Dizdar’ın Hayy yayınlarından çıkan “Olmak ya da olmamak” adlı yeni kitabı üzerine Nazan Doğaner Halıcı’nın röportajından yola çıkarak, bugün bu konuya devam etmek istiyorum.

Evet “Birilerinin aklındaki hedef gerçekleşinceye kadar pandemi devam edecek.” Ya da hep birlikte bu oyunu bozacak, bu tüm insanlığa karşı bir soykırım tehdidi oluşturan bu cinayet şebekesini, onların işbirlikçilerini yakalayıp sanık sandalyesine oturtacağız. Yani bu Global tehdide karşı Global bir 15 Temmuz direnişine ihtiyaç var!

Evet “Rakamlara baktığınızda sürecin başından bu yana 40 bin can kaybı var, 14 aylık bir dönemden bahsediyoruz ama öte yandan da kanserden ülkemizde her yıl 80 binin üzerinde can kaybı var ve sürekli artıyor. Mesele can kaybıysa diğer alanlardaki duyarsızlaşma hali CoVID-19 için de gerçekleşti.” Kaldı ki CoVID’den ölüm rakamı gerçek değil. Aşı, ilaç, maske, psikolojik baskı, kapanma, başka hastalıklar, mesela kanserden, astım, şeker, alzaymır ya da kalpten ölenlerin ölüm sebebi olarak CoVID gösterildi.

Bakın bütün sağlık personelini, bürokratları uyarıyorum. Yarın bu iş mahkemelik olacak. Suçu size yıkmasınlar. Sizi günah keçisi yapmasınlar. 

Üstünüzü yanlışlıklar konusunda uyarın. Size gelen şikayetleri üstünüze iletin. Yarın işler tersine dönünce, “kertenkele kuyruğunu bırakıp kaçmasın”. Gümrükten gemi dolu mal kaçıranlara dokunulmazken, baklava çalan çocuklara operasyon yapmasınlar. O çocuklar öyle giderlerse sonunda onlar da abilerine bezerler elbette. Ama asıl gerçek fırından ekmek çalan ya da manavdan muz çalan çocukların çaldıkları ekmekte ya da muzda gizli. Ama o sanıldığı gibi asıl suçlu o çocuklar değil, aynı zamanda onları bu hale getirenlerde olsa gerek.

FETÖ örneğinde olduğu gibi “eşek arıları zayıflatılan yargı engeli delip geçerken, zayıf uçarlar bu ağlara takılmasın. O politikacı, bürokrat, akademisyen üçgeninde iş çıkaran işadamlarının ve onlara övgüler düzen Media’nın kiralık kalemlerinin vay haline.

 

Dizdar, “Covid-19’un dünyadaki değişikliklerin kalıcı olması amacıyla ortaya çıkarılmış olduğu açıklık kazandı” görüşünde. Ona göre “Koronavirüs kuş gribi ya da domuz gribi gibi gerçek bir virüs ama özellikle hasar bırakmak için planlanmış görünüyor” “SARS-CoV-2 ise Corona ailesinden üretilmiş bir virüs”. Daha doğrusu bir biyolojik ajan. “Nitekim pandeminin ortaya çıkışı Paris İklim Anlaşması’na da paralel bir seyir izliyor.” Chip takmalarına bile gerek yok, cep telefonları da aynı işi görüyor.

Amerikalılar CoVID 19 diyor, Çinliler SARS CoV-2! Aslında aynı şey. SARS, MERS, Kuş, Domuz Gribi hepsi Corona grubunda İnfluenza, yani grib. Bize bunun ne olduğuna dair sağlıklı bir bilgi vermiyorlar. H1N1 olarak kodlanan İspanyol gribinin geliş(tiril)miş, mutasyona uğra(tıl)mış şekli olduğunu söylüyorlar. Biz bu süreçte 5G ve RF etkisinin perdelenmeye çalışıldığını gözlemliyoruz. Bu “biyolojik ajan”ı üretenlerin aynı gaye için aşı ve ilacı, önlemleri planladıklarını düşünüyoruz. Yani “minareyi çalma”ya karar verdiklerinde kılıfını hazırlamışlar!

Artık, basında, sosyal media’da bu konu farklı bir açıdan sorgulanmaya başladı. Alınan kararlar, mantıksız, tutarsız, çelişkili ve hukuksuz. Özellikle kapanma sonrası geçiş dönemine ilişkin, erken açıklanan tedbir genelgesi toplumda ciddi tepkilere sebeb oldu. Bir yandan Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulunda konuyu görüşeceklerini söylüyor ama, bir el Bilim kurulundan aldığı görüşü, Sağlık Bakanlığından İçişleri ve Milli Eğitim Bakanlığına gönderiyor, bu iki bakanlıkta buna dayalı bir genelge ile 81 il valisine talimat veriyor. Çık şimdi işin içinden çıkabilirsen.

İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünün 16.5.2021 tarih ve 89780865-153 sayılı “Kademeli normalleşme tedbirleri” esasen hukuken malul olan bir genelge. Bunun uygulanması için İl Hıfzıssıhha kurulunun toplanıp karar alması gerek. Hukuksuz bir genelge, hukuksuz bir kararla hayata geçirilemez. İnşallah valiler ve kurul üyeleri böyle bir hukuksuzluğa alet olmazlar. Bu iş mahkemelik olur. Bu konuda Kemal Gözler’in Koronavirüs salgını ile mücadele için alınan tedbirlerin hukuka uygunluğunu kaleme aldığı 6 Haziran 2020’de www.anayasa.gen.tr’de yayınlanan önemli bir makalesi var. Bu iş, yönetimle halkı karşı karşıya getirecek bir konu. On binlerce kişi yönetimle mahkemelik olabilir. Bu kararları verenler bu işin hukukiliğini hiç mi düşünmezler. Adalet Bakanlığına hiç mi sormazlar. “Ben yaptım oldu” diye bir şey olabilir mi, hukuk devletinde.

Pazartesi madem Bakanlar Kurulu toplanacaktı, aceleniz neydi? Valilere yetki verirsin, bir gün için genel kararlar ve tavsiye, ihtiyaç duyulacak düzenlemeler konusunda gereken işlemleri yaparlardı..

Şimdi ne olacak! Zaten bu iş insanları bunalttı.

Pedefolist Bill GatesSatanist Elon Musk ve adeta Global çetenin tetikçiliğini üstlenen DSÖ ve FDA’nın adamları ile kol kola girerek adalet, barış ve özgürlük yolunda ilerlenmez. Yeni dünya düzenine geçiş yapalım derken gelecek günler geçen günleri aratır o zaman. CoVID rezaleti ile ülke ekonomisi de, siyaseti de, sosyal hayatı da, sağlığı da tepe takla edilir.

 

Gazete baskıya girene kadar sanırım Bakanlar Kurulu toplantısı ile ilgili bir açıklama olmayacak. 

Dilerim konu Bakanlar Kurulunda efradına cami, ağyarına mani bir şekilde ele alınır ve doğru bir karar verilir.

Selâm ve dua ile.