Yeni Bir Dünya Savaşına Doğru

Abdurrahman Dilipak

Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu / Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek / Siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek

Dertsiz” bir sürü insan, “dertsizlik derdi” ile malul. Onların dertlerinin devası da yok, şifası da! Ne dünya derdi var, ne ahiret derdi. “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyun’u, gelir adli ilahi sorar Ömer’den onu” diyen Ömer’ler yok artık aramızda. (Ara ki bulasın! Bulsak da zaten herhalde ‘kurulu düzene muhalefet’ edeceği için onu da sanık sandalyesine oturturduk!). Günümüzde insanların çoğunun “Dava”sı da yok, “Çile”si de, ama hem “davalı”, hem “davacı”! Okullar’dan büyük hapishanelerimiz, AVM’lerden büyük mahkemelerimiz var! Sanki hepsi birbirini besliyor gibi. “Hiç kimse dünyada olup bitenleri, görmezden, duymazdan bilmezden gelme hakkına sahip değildir”. Ama gözlerimiz ve görmüyoruz, kulaklarımız var duymuyoruz, kalplerimiz var hissetmiyoruz!. Hani, Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olacaktık! Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti idik hani!. Hani, Allah adına zalimleri cezalandıracak, mazlumlara yardım edecektik!. O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olacaktık.. Olmadı, olamadı..

Garib bir dünyada yaşıyoruz. Cennetten gelip, aşağıların aşağısı bir yere sürgüne gönderildik ama, burayı ne kadar çok sevdik!? Bedeni zevklerimizi, ruhumuzun neşesine tercih ettik. Yani zalimlerden olduk. Geldiğimiz noktada, ademoğulları dünyayı gidecekleri cehenneme döndürmeye başladılar!. Şeytan Cehennem’den çaldığı ateşle dünyamızı cehenneme çevirmeye çalışıyor.

İnsanların aklı ile vijdanı savaşta, insan insanla savaşta, insan fıtratla, tabiatla, hava, su, toprakla, bitki ile hayvanlarla savaşta. Oysa bir diğer adı “Selam” olan Allah (cc), insanları “Dar-us selam”a, “Barış yurdu”na, yani “barış”a çağırıyordu. Günde 5 kez okunan ezanlar, Hayyalessalah, Hayyalel felah derken insanları, selam’a, kurtuluşa çağırıyor. Ama camiden çıkıp evlerine işlerine dönen insanlar, “iman ettik” demelerine rağmen, bu insanların çoğu iman etmeyenler gibi bir hayata özeniyor sanki. Onlarla birlikte oluyor, onların peşinden gidiyor. CoVID günlerinde mRNA konusunda yaşananları hatırlayın, kaç doktor bu Şeytani tuzağa hayır diyebildi. Hani Hikmet sahibi ve feraset sahibiydiler. Hani bilmedikleri şeyin peşine düşmezlerdi. Hatta aşının Farz-ı Ayn olduğunu söyleyen ilahiyatçılar bile oldu!

Yediklerinizden, içtiklerinizden haberdar mısınız. Helal sertifikalı ürünler ne kadar helal. Helal ürünün niteliğinden ibaret bir konu değil, İşe Riba katılıyor mu, İşçisinin hakkını ödüyor mu? Zekatını veriyor mu? Yahudilerin koşerin de daha bir çok ölçü var. Bizde Helal-Haram var ama, ölçü, Haram olmaması. Buna “Mübahat” sistemi diyoruz. Haram olmayan herşey Mübahtır. Helaller de, haramlar da sınırlıdır. Helal-Haram, Mübah la birlikte şunu da konuşalım: Genetiği değiştirilmiş sebzeler, meyveler var artık raflarda. Bunlar mübah mı? Klonlanmış koyunlardan Kurban olur mu mesela? Ya da Mübah mı? Biz Riba / Enflasyon ve Devalüasyon ilişkini bile çözemedik daha, Kaime yani kağıt para ile ticaret vadeli işlemde nasıl olacak, hala bunu konuşuyoruz. Murabaha işi bir şekilde kitabına uydurmak hiç de zor değil. Bugün sadece hayvanları değil, İnsanların geni ile de oynuyorlar. “Ruhsuz insan üretme çiftlikleri” kuruluyor. Sizin, hatta ölmüş bir yakınınızın genini kopyalayıp, onu yeniden hayata döndürmek mümkün. Mevlanayı da, Yunus Emreyi de bu şekilde GENOM olarak hayata döndürebilirsiniz! O eskisinin ne aynı, ne gayrı olacak.. Ama tabi ruhsuz. Bir bakıma hayvan. Nesnelerarası iletişim’de, Trans Humanizm projesindeki yöntemlerle insan’ı nesneleştirip kafasına Chip takarsanız, yapay zeka ile nasıl konuşuyorsanız, herşeyi bilen, herkesi tanıyan, her dilde konuşan biriyle konuşabilirsiniz de. Gen bankaları, Yumurta ve Sperm bankaları var artık. Bu gidişle hayvanların başına gelenler şimdi bizim de başımıza gelecek, gelmekte.. Evet, Kelebeklerin, arıların, uğur böceklerinin başına gelenler bizim de başımıza gelecek. Kaç zaman oldu siz Baykuş, Kırlangıç, Yarasa, Hüdhüd kuşu görmeyeli. Bıldırcın’ları en son ne zaman görmüştünüz. Bahçenizde İbibikler ötüyor mu! Ya da toprağı eşelediğinizde solucan çıkıyor mu? “İbibikler öter öter ötmez ordayım” diyordu bir şiirde, korkarım artık o vuslat gerçekleşmeyecek. Hayvanat bahçelerinde bile göremeyeceğiz bu gidişle onları. Yeni kuşak hayvanat bahçelerinde, İnsanımsı hayvanlar, hayvanımsı insanalar göreceğiz. Bugün Gazze’de İnsan görünümlü, eli kanlı “Belhum adal”ler görüyoruz aslında. Domuz, sığır, koyun, keçi karışımı canlılar göreceğiz! Köpek-Koyun karışımı koyunlar yediriyor olabilirler mi? Nanenin genetiğini değiştirmişler, ondan uyuşturucu yapmışlar. Yasalarda tanımı yok. Ne olacak şimdi?.

Yarın Tohumların genetiği ile oynayıp, onların polenleri üzerinden diğer bitkiler ve böceklerin genetiği ile oynayabilirler ya da bu polenler arıları öldürebilir ya da balları kullanılmaz hale getirebilir. İnsanlar ve hayvanlarda alerjik reaksiyonlara sebeb olabilir. Arılar , kelebekler ve sinekler üzerinden bitkilerin tozlaşması ile azman böcek türleri ya da bitkilerle tanışabiliriz. Polenler bitkileri, bitkiler hayvanları, bitkiler ve hayvanlar insanları hasta edebilir. Artık asıl tehlike Nükleer savaş değil. Bir ilçeye Atom bombası atarsanız, o şehir halkını öldürürsünüz.. Laser ve RF silahları ile, 24 saatte tüm dünyadaki ormanları yakabilirsiniz. Tüm dünyayı elektriksiz bırakabilirsiniz. ChemTrails örneğinde olduğu gibi yarın Grafen püskürtüp onları Starlink uydularından gönderilen sinyallerle soluyacak canlılarda mRNA etkisi oluşturabilirsiniz. Meyveler, sebzeler, sular üzerinden tüm dünyada yüz milyonlarca insanı öldürebilirsiniz. Kimyasal silahlar, biyolojik silahlar RF silahları ile birlikte kullanıldığında insanlığın kaçacak yeri yok. Neyse Tarık ve Şira geliyor da, evet karanlıkta kalacağız da uzayda uçan cisim de kalmayacak, elektirik de, internet de, kripto para da, o akıllı evlerdeki, akıllı şehirlerdeki akılsız projeler de çöp olacak. Onlar da bunu biliyorlar ve onun için ellerini çabuk tutmak istiyorlar.

Bir yandan da Havayı toprağı suyu zehirlemeye devam ediyorlar. Chemtrails, zirai zehirler, endüstriyel atıklar, gazla, duman, kimyasal gübreler, deterjanlar canlı hayatı tehdit etmeye devam ediyor. Canlı hayatın korunması için Oksijen ve Karbon gerekli, ama Karbona savaşmış durumdalar, tüm dünyada herkes kenevir ekerken, en fazla oksijen salgılayan Kenevir bizde yasak. Oysa Kenevir dünyanın en değerli bitkileri arasında ilk beşte. Hava, su, toprak ve iklim olarak Kenevir tarımına dünyanın en uygun ülkesi Türkiye. Ama bu bitki “öz yurdunda garip, öz ülkesinde Parya” muamelesi görüyor. Oysa dünyanın en kaliteli liflerine, selülöz’üne, bio kütlesine, yağına, tıbbi droglara sahip, bitkiler, hayvanlar ve insan sağlığı için hayati öneme sahip, havayı suyu, toprağı canlandıran bu bitki ülkemizde prangalı bir ürün. “Taşları toprağa bağlayıp, köpekleri sokağa salan” akıl burada da benzer bir mantıkla hareket ediyor. “Medeniyyet denilen maskara mahluk” adeta insanlığa karı savaş açmış gibi. Islah ediciyiz diye gelip bozgunculuk yapıyorlar, içimizdeki beyinsizler de bunların peşine takılıp gidiyor. Artırılmış sanal gerçeklik, yapay zeka, nesnelerarası iletişim üzerinden, din, tarih, haya, gelecek tasavvuru konusunda insanlığın algılarını tersyüz etmeye çalışıyorlar. İnsanı din, tarih, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız bir nesneye dönüştürmeye çalışıyorlar.

Artık iş, canlıların ötesinde maddenin yapısını dönüştürmeye geldi. Uzay’ı fethetmeye çalışıyorlarmış gibi davranıyorlar. Artık hava manipülasyonları, bulut tohumlama sıradan bir işe dönüştürüldü. HAARP Teknolojisi ile yerin kilometrelerce altını görüntüleyebiliyorlar. İnternette denizaltı haritası yayınlanıyor artık. Eski antik şehirler, fay hatları, yeraltındaki su kaynakları, mineraller görüntüleniyor uzay’dan. Onun için gizli depoların yeraltına yapılması yetmez, üstüne Kenevir ekmeniz gerekir ki, RP dalgalarını yutsun. Sentetik hücre deneyleri yapıyorlar artık, X-eneboth örneğinde olduğu gibi canlı hücrelerden yeni canlı modelleri üretilmeye başlandı.

Mikro dalga fırınlar kullandık ama, mikro dalgaların bir silaha dönüştürüleceğini düşünmemiştik. akıllı ev, akıllı araba, akıllı işyeri, akıllı şehirler ve akıllı telefonların, mekanlardaki WiFilerin siber saldırılar için açık bir kapı olduğunun hala farkında değil birileri. HAARP’ın komplo olduğuna inanıyor bugün hala bir çok kişi. Oysa bu teknoloji üzerinden, bulutları tohumluyorlar, yeraltı haritalarını çıkartabiliyorlar, fay hatları, Plaka hareketlerini, volkanik bölgelerin risk haritalarını çıkartabiliyorlar. Göçmen kuşları, balık sürülerini, çekirge sürülerini, hayvanatı bulutları ve rüzgarı manipüle edebildikleri gibi manipüle edebilecekler.

Bio Rezonans ayrı bir konu. Bunu şifa içinde kullanabilirsiniz, Maddenin atomik yapısını manipüle etmek için de. Bu frekans cihazı ile uyuşturucu etkisi oluşturacak bir frekansta yayınlayabilirsiniz. Gökten ya da yerden olmayan sesler de duyabilir, görebilirsiniz. Bio Hackerler bu yöntemle bitkilerinizi, hayvanlarınızı, sizi öldürebilirler. Hasta edebilirler, saldırganlaştırabilirler ya da pasifize edebilirler. Hele bu cep telefonları elimizdeyken. Yediğimize içtiğimize dikkat edelim. Bunlar bedenimize dolaylı olarak akıl ve duygu, his dünyamızı etkileyebilir. Bunlar gelmekte olan kıyamet fitnesinden bazıları. Kuşkusuz onların bu teknolojileri ve planları varsa Allah’ın da bir hükmü var. Her sşey Onun iradesine bağlıdır. O rızasına uygun hareket edenleri bir şekilde koruyacak. Mekerallahu!

Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Şunu unutmayın, Çaresiz değilsiniz. Çünkü Çare siz’siniz! O zaman aklınızı, imanınızı, vijdanınızı, sezgilerinizi ve sorumluluklarınızı kuşanın. Hadi, “Allah’ın ipi”ne tutunalım ve Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırsın ve mazlumlara yardım etsin. Eğer bunu yapmazsak, kelebeklerin ve uğur böceklerinin, Gazze’li çocukların başına gelenler, bizim ve bizim çocuklarımızın da başına gelecek. Bu böyle olmasın diyorsanız haydi bir şeyler yapalım. Sesimizi yükseltelim, aklımızı kiraya vermeyelim, yüzümü Hakka dönelim. Bugün hep birlikte TransHumanizm’e, yeni mRNA planlarına, DSÖ anlaşmasına, İklim yasasına, ChemTrails’e HAYIR diyelim. Selam ve dua ile.

MİRATHABER