Yaz mevsimi, yaz kursları, çocuklar ve babaları

Abdullah Büyük

Okulların tatiliyle, ülke genelinde sevinç verici ve ümit dolu "yaz kursları", bu sene daha coşkulu, daha duyarlı ve daha bereketli geçiyor. Bu konuda, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde görev yapan tüm imamlarımızı, sivil toplum kuruluşlarımızı, vakıf ve derneklerimizi ve isimsiz, şöhretsiz hizmet kadrolarımızı cidden tebrik ediyoruz. Bu tebrik ve teşekküre daha layık olan anne ve babalar ise fedakârlığın zirvesini üstlenmiş durumdalar. Çünkü kalplerinin meyveleri olan çocuklarını, Rabbimizin kitabına ve Resulünün hadislerine öğrenci yapıyorlar. Şimdi sırada duran ise babalar. Şu veya bu sebeple, imkân veya şartlardan kaynaklanan olumsuzluklarla Allah"ın kitabını öğrenme fırsatı bulamamış babalar, bir fedakârlık daha yapmalılar. Haftanın belli akşam saatlerinde Kur"an okumuş ve öğrenmiş olan çocuklarıyla bir araya gelip, çocuklarından Kur"an eğitimi almalarına ne dersiniz? Ne şerefli ve ne onurlu bir eğitim ve babaların çocukları ile bir araya gelerek Allah"ın sözlerini, kelamını öğrenmek, ne güzel bir tavır. Belki de nice aileler için bir ilk olacaktır. Bu konular bizlere tuhaf gelmemeli, biz babaları onurlandırmalıdır. İnanıyorum ki Kur"an-ı Kerim"i okumayı bilen birçok çocuğun, gencin baba veya annesi bilmemektedir. İşte büyük bir nimet ve fırsat. Bu anlamlı tavır ve bir araya geliş, bir taraftan anne ve babaların Allah"ın huzurunda, mahkemede kurtuluşa vesile olurken, diğer taraftan aile içi iletişimi sağlayacak, dolayısıyla mutlu, mesut bir aile ortamı meydana gelecektir.
Şimdi bu yazdıklarımızın ne kadar isabetli ve önemli olduğunu ispatlayacak bazı sözlerle sizi baş başa bırakıyor ve tekrar rica ediyoruz: Kur"an-ı Kerim okumasını bilmeyen baba ve anneler! Lütfen bu fırsatı kaçırmayınız. Mübarek ayların içinde bulunduğunuzu hesap ediniz. Kur"an"ı öğrenmiş olan kız ve erkek çocuklarınızın dilinden Allah"ın kitabını öğrenmeyi ihmal etmeyiniz.
Kalplerimizin atışını değiştirecek şu hakikate önce hep birlikte kulak verelim. Bir asırdır toplumun sorumluluğunu üzerine almış olan insanların ahret hayatındaki sorgulanmalarının nasıl geçebileceğini tahmin etmeye çalışalım: Kur"an iki grup insanı ele alır ve karşılaştırır. Bunlardan biri önderleri (uyarıcıları) olmayan, geleneklerin ezdiği ve batıl inançların egemenliği altında kalan sınıf:
"Babaları-ataları uyarılmadığından ötürü bilgisiz kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir." (Yasin Sûresi/6)
Diğeri ise, İlahi mesajlara eğilimli ve hazır durumda olanlar. Bu grubu Kur"an şöyle dile getiriyor:
"Sen ancak söz dinleyen ve görmeden Rahman"a bilinçli saygı duyan kimseyi uyarabilirsin. Artık o kimseyi yargılama ve onurlu bir ödülle müjdele." (Yasin Sûresi/11)
Şimdi elimizi vicdanımıza koyalım ve düşünelim. Yaz tatilinde çocuklarının imansız ve kitapsız olarak ilahi huzura çıkmamasını isteyen anne ve babalar, hangi grubu temsil ettiğinize siz karar verin. Belli ki ikinci gruptansınız. Yani söz dinleyenlerdensiniz. Eğer sözünüzü çocuklarınıza geçirebiliyor, kendinize geçiremiyor ve Kur"an"dan uzak yaşıyorsanız, bu sefer siz de birinci gruptan olursunuz. Ahirette, çocuklarınızla yollarınız Allah göstermesin ayrılır.
Sevgili Peygamberimizi şimdi can kulağı ile dinlemeye çalışalım:
"Muhakkak ki bu Kur"an"ın bir tarafı Allah"ın kudret elinde, diğer tarafı da sizin elinizdedir. Ona sımsıkı sarılın. Böyle yaparsanız ondan sonra hiçbir zaman helak olmaz ve sapıklığa düşmezsiniz." (Taberani. Mucem es Sağir: 2/470)
Hz. Mevlana bu konuyu bir başka şekliyle dile getiriyor ve şöyle sesleniyor: "Ey insan, sen güzellik Yusuf"usun, bu alem de kuyu. Seni bu alemden kurtaracak yegane ip Allah"ın habl-i metini olan Kur"an"dır. Ey vaktin Yusuf"u olan Müslüman, ip uzatıldı. Elini uzat ve iyi tutun ki, bu kuyudan çıkabilesin."
Biz yine her zaman olduğu gibi son sözümüzü, Peygamberimizin sözleri ile bitirelim. Ricam şu olacak: Sunacağım bu hadisi, lütfen karı-koca yan yana, gönül gönüle olarak ve sanki karşınızda Hz. Peygamberimiz size bakarak konuşuyormuş gibi bir atmosfere girerek okuyunuz;
"Sizden birinin, çarşı-pazardan veya ihtiyaçlarını görmesinden(eve) dönüp de döşeğinin üzerinde yaslanarak oturduğunda Kur"an"dan üç ayet okumasına ne mani olur?" (Darimi. Sünen. Türkçesi.6/405)
Hadisin verdiği mesaj çok açık ve dikkat çekici. Çalıştık, çabaladık ve yorulduk... Evlerimize geldik, yemeğimizi yedik. Koltuğumuza rahat bir şekilde oturduk ve aldık elimize Kur"an"ı ve başladık okumaya. Hem de birkaç ayeti öğrenmek için. Konu bu kadar kolayken, hangi mazeretimizi ileri süreceğiz? "Ey Allah"ın Resulü! Çok yorgundum" mu diyeceğiz? O zaman elimizde TV düğmesi bir iki saat televizyonun başında oturduğumuzun hesabını nasıl vereceğiz? Uzun lafa gerek yok. Her şey açık, berrak ve net olarak önümüzde...

Vakit