Yaşattığımız “hayal kırıklığı”ndan dolayı özür dileriz!

Hasan Karakaya

Perşembe günü, saat 18.00’den az önce... Yani, “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Yeni Başbakan’ı açıklayacağı” saatten az önce...

Ulaştırma eski Bakanı Binali Yıldırım’ın Cuma günü bir “basın toplantısı” düzenleyeceği haberi ulaştı haber merkezlerine...

Bazı televizyonlar ve özellikle de internet siteleri, haberi “son dakika” duyurusuyla verdiler... 

“Paralel Medya’nın lokomotifi ve sözcüsü Zaman gazetesi”nin internet sitesi ise, “büyük bir heyecan” yaşamaya, “heyecandan titremeye” başladı.

l “Acaba ne diyecek?”

l “Acaba aykırı çıkış yapıp, partisinden istifa ettiğini mi açıklayacak?”

l “Yoksa, Tuzluk’lar kervanına Binali Yıldırım da mı katılacak?”

“Ohh... Oh...” dediler...

Ellerini ovuşturmaya başladılar.

Olabilir miydi;

Meselâ, İçişleri eski Bakanı İdris Naim Şahin gibi, Binali Yıldırım da “küsebilir” ve partisini terk edebilir miydi?..

İDRİS BAL’DAN ZEHİRLİ SÖZLER!

Ya da;

Hakan Şükür ve İdris Bal gibi, “AK Parti’yi yerden yere vuran” açıklamalar yapıp, “ayrılıyorum” diyebilir miydi?..

Hatta; “17 Aralık darbe girişimi sonrası” AK Parti’den istifa eden İdris Bal gibi, “daha ayrılmadan 4 ay önce” bazı STK temsilcileriyle darbe çalışmalarında bulunup, meselâ Ensar Vakfı Çorum Şube Başkanı Halil İbrahim Aşgın’a dediği gibi;

l “Hükümet çok iyi gitmiyor. Kuruluşunda olduğu gibi, AK Parti herkesi kucaklamıyor, bazı kesimleri dışlıyor. Özellikle dış politikada büyük yanlışlıklar yaptı, Suriye’de yanlış bir politika izledi, bu yüzden binlerce insan öldü. Mısır’da tüm dünya bir şekilde gizli veya açıktan darbeyi desteklerken Türkiye neredeyse tek başına Mursi’den yana tavır koydu. Bu ve benzeri politikalar neticesinde uluslararası birtakım güçler artık Erdoğan ile çalışmak istemiyorlar.”

l “Bu uluslararası güçler Erdoğan’ı görevinden mutlaka uzaklaştıracaklar. Türkiye’de çok kötü gelişmeler olacak... 2013 yılı sonuna doğru Başbakan Erdoğan’ın görevini bırakması yönündeki baskılar artacak ve Erdoğan bu baskılara dayanamayarak kesinlikle bırakacak. Bırakmaz ise uluslararası güçler tarafından öldürülebilir.”

l “Bizim gibi vatanını, milletini, devletini ve dinini seven mütedeyyin muhafazakar insanlar bu süreçte etkin olmayacak. Ya da Erdoğan mutlaka gidecek... Mütedeyyin insanlar hazırlık yaparak Erdoğan sonrasında daha etkili olacaklar... Bu nedenle Erdoğan sonrası için birtakım hazırlıklar yapılması gerekiyor. Bu konuda bizler birtakım çalışmalar, görüşmeler yapıyoruz. Sizlerle de bu konuda sürekli irtibatlı olalım, biz buna benzer görüşmeler yapıyoruz. Çorum’a geldiğimizde bize yardımcı olun.”

Diyebilir miydi!..

İSTİFA BEKLENTİSİ!

Binali Yıldırım’ın, “Cuma günü öğleye doğru basın toplantısı yapacağını” duyurmasından sonra, “Paralel Cenah”ta bir “telaş” başladı.

“Heyecan”ları zirveye çıktı...

“Beklenti” içine girdiler!..

Son zamanlarda, herkes “Paralel’den kaçıyor ve herkes Pensilvanya’ya meydan okuyor”du ama, belki Binali Yıldırım kendi saflarına geçebilir, “Hükümet’i bombalayabilir” ve böylece yeniden güç kazanabilirlerdi...

Tek düşünceleri şuydu:

Siyasi literatüre “Tuzluk”lar olarak geçen İdris Naim Şahin, Hakan Şükür ve İdris Bal gibi, Binali Yıldırım da; isyanını acaba, “buzluk”ta saklayan bir “gizli tuzluk” muydu?

Sabaha kadar uyuyamadılar...

Yataklarında sağa döndüler, sola döndüler ama gözlerine uyku girmedi...

Binali Yıldırım’ın yapacağı basın toplantısını iple çektiler...

“Acaba ne diyecek?.. 

Acaba aykırı bir çıkış mı yapacak?.. Temayüllerde Binali Yıldırım’ın da ismi öne çıktığı halde, Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan ilân edilmesine isyan edip, AK Parti ile yollarını ayıracak mı?”

Beklediler!.. Beklediler!.. Beklediler!..

KUSURA BAKMAYIN!

Nihayet, “Basın toplantısı saati” geldi, çattı... Binali Yıldırım, kameraların karşısına geçti ve “Paralelci hayalperestleri” hayâl kırıklığına uğratan şu sözleri sarf etti:

l “Bazılarının ümit ettiği, ellerini ovuşturduğu gibi herkesi şaşırtacak açıklama yapamıyorum... Bu beklentide olanlar kusura  bakmasın... Farklı amaç ve niyet aramak isteyenler, AK Parti içine nifak sokmak  isteyenler, bu kez de elleri boş döndü... AK Parti bugün olduğu gibi yarın da  ülkenin daha ileriye gitmesi, halkın refahının artırılması için, güven ve  istikrarın devamının kalıcı hale getirilmesi için var gücüyle çalışacaktır.

l AK Parti içinde bugüne kadar görevlere talip olmadım, verilen  görevleri layıkıyla yerine getirmenin gayreti içinde oldum... Başbakanlık çok onurlu görevdir, partinin neferi olmak da aynı  derecede onurlu görevdir... Bu süreçte beni genel başkan  adaylığına layık gören milletvekillerine, AK Parti MKYK ve MYK üyelerine, il  başkanlarına, belediye başkanlarına, kadın örgütlerine, gençlik örgütlerine  teşekkür ediyorum.

l Genel Başkan adayı Davutoğlu’nu kutluyorum... Partinin bir milletvekili, bir mensubu olarak bugüne kadar olduğu gibi hiçbir görev beklentisi içinde olmadan tüm desteğimi 62. hükümetin başarısı için hasredeceğim.” 

Nokta...

BİZDE BENLİK KAVGASI OLMAZ!

Binali Yıldırım, diyeceği her şeyi demiş ve “Fitne-Fesat odakları”nın beklentilerini boşa çıkarmış, onlara büyük bir hayâl kırıklığı yaşatmıştı!..

Hele şu sözleri:

“Kesinlikle bir kırgınlığım yok... 

AK Parti Grubu olarak 313 milletvekilimiz var, bütün arkadaşlarımız Genel Başkan olabilecek kalite ve kapasiteye sahiptir... Bizde liderlik ve benlik kavgası olmaz!.. Biz; yapılacak istişareler ve parti içi temayüller neticesinde en uygun sonucu elde ederiz...

AK Parti, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da ülke ve millet için, 2023 hedeflerinin gerçekleşmesi için, istikrar ve güvenin devamı için çalışmaya devam edecektir.

AK Parti içinde “yeni nesil-eski nesil” diye bir sorun olmaz... Tabii ki partinin kurucuları biziz... Bizim de bir dönemimiz  var, bizden sonra bayrağı devralacak genç kardeşlerimiz var. Onları kendimize rakip görmedik, tecrübe kazanmaları için her türlü desteği verdik, vermeye devam edeceğiz.

Kurucularından biri olduğum AK Parti’nin neferi olarak, her zaman partimle gurur duydum... Bundan sonra da, partimin başarısı için çalışacağım...”

Daha ne desin ki?..

Hani, bir “inşaat çalışması” olduğunda, Belediyeler; “Verdiğimiz geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” diye tabela asarlar ya; Binali Yıldırım’ın basın toplantısında sarf ettiği “kusura bakmayın” sözleri de ona benzedi.

“Verdiğimiz geçici heyecandan dolayı özür dileriz!”

Aslında; bu açıklamayı yapan Binali Yıldırım değil de, “Merhum Turgut Özal” olsaydı, herhalde şöyle derdi:

“Kıçlarının üzerine oturdular!”

Gerçekten de, olan budur...

Binali Yıldırım’ın “duyurusu” üzerine “beklenti” içine giren “Paralelci”ler, basın toplantısındaki açıklamalar üzerine, herhalde “kıçlarının üzerine” oturmuşlardır!..

Ama, onlarda;

“Numara” bitmez!..

Mutlaka “yeni numaralar” bulacaklar, “yeni fitne”ler icat edecekler, “yeni fesat”lar deneyeceklerdir.

KİBRİN SONU KUBUR!

İşte bunun içindir ki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki günkü konuşmasında “Paralel’le mücadele”ye özel vurgu yapmış, yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu da, bu mesajı almış; “İster paralel yapı adı altında, ister başka ad altında, kimler bu kutlu yürüyüşü durdurmak isterse, AK Parti kadroları onların karşısında kaya gibi duracaktır, durmaya da devam edecektir” demiştir...

Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki;

Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da “Paralel Yapı ile mücadele” kararlılıkla devam edecektir.

Bunun, başka yolu yok!..

“Yönü kıblede, alnı secdede Müslümanlar başta olmak üzere, kendilerinden başka hiç kimseye hayat hakkı tanımayan” bir “yapı”nın, bir “çete”nin, bir “ihanet şebekesi”nin, herhalde “ortalıkta, özgürce elini-kolunu sallaya sallaya dolaşmaya” hakkı olmamalıdır.

Bunca “kibir”in sonu,

Herhalde “kubur” olacaktır!..

“Sifonu çekilecek” bir kubur!

 ************************************************************************

Fetullah Gülen, şöyle bir “yemin” yapabilir mi?

Pensilvanya mukimi Fetullah Gülen, adeta bir “makineli tüfek” gibi!.. “Seri sohbetler”ini otomatiğe bağlamış, hemen her gün “Seri atış”larda bulunuyor!.. 

Kâh “ekonomi uzmanı” gibi konuşuyor, kâh “siyaset mühendisliği”ne soyunuyor!

Son konuşmasında, yine “Erdoğan ve kurmayları”nı hedef alıp, onları “yeminleşmeye” çağırmış... 

“Hırsızlık yoksa, yolsuzluk yoksa, rüşvet yoksa, eşlerinizi ebediyyen boşamaya var mısınız?” demiş!..

Eee, kendisi “bekâr” olduğu için; “Bekâra karı boşamak kolay”dır...  Onun için de, “düello teklifi”ne şöyle bir madde eklemiş: “Bana da hangi yemini uygun görürseniz, onu yaparım!”

“Erdoğan ve kurmayları” bu “yeminleşme” çağrısını, herhalde “ciddiye almaz”lar.

Ama ben merak ediyorum;

“Fetullah Gülen, toplanan himmet paralarıyla İsrail’e yardım edilmediğine yemin edebilir mi?.. O paralarla, bazı Abi’lerin Boğaz kıyısında milyonlarca dolarlık yalılarda oturmadığına yemin edebilir mi?.. Havuz Medyası’ndan dem vurduğuna göre; Zaman gazetesinin kuruluşunda Cemaat’ten toplanan paraların kullanılmadığına yemin edebilir mi?.. Tutuklanan polislerden bir tekini bile tanımadığına yemin edebilir mi?.. 

Devlet erkânını dinletmediğine yemin edebilir mi?.. Siyasetin tam göbeğinde olmadığına yemin edebilir mi?.. Kısacası; devleti ele geçirmek gibi bir hedefinin olmadığına yemin edebilir mi?”

Önce “yemin” etsin, sonrasına bakarız!..

yeniakit