Yalçın Akdoğan: 'Bu Tamamen Bir Kandırmaca'

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, terör örgütünün "sözde ateşkes" çağrısının kandırmaca olduğunu belirterek, "Bunlar sıkıştıkları zaman hep bu yola başvuruyor. Şu an bunların hiç bir kıymeti harbiyesi, inandırıcılığı yok" dedi.

Akdoğan, "A haber" kanalının canlı yayınında terörle mücadele ve Çözüm Süreci'ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, "(Ben savaştan yanayım, bu iş silahla çözülür) diyen bize oy vermesin, biz şiddet istemiyoruz" sözlerinin anımsatılması üzerine Akdoğan, "Artık onların sözlerinin çok bir anlamı yok. Onun uzantısı olduğu örgütün ne yaptığının, yaptığı eylemlerin şu anda bir anlamı var" değerlendirmesinde bulundu.

"Herhangi bir siyasi partinin söyleyeceği sözün kıymeti olacaktır ama bu yapı karşılıklı olarak birbirini besleyecek şekilde hareket ediyorsa, yani parti örgütün amaçlarına hizmet ediyor, örgüt partinin amaçlarına hizmet ediyorsa, böyle bir iç içe geçmiş ilişki varsa, bu, demokrasiye zarar veren durumdur" ifadelerini kullanan Yalçın Akdoğan, terör örgütünün 7 Haziran seçiminden önce HDP'nin daha fazla oy alabilmesi için adeta silahlı kampanya yürüttüğünü belirtti.

Silahlı unsurların HDP'nin daha fazla oy alabilmesi için köy köy gezdiğini, tehdit ettiğini, işkence yaptığını anlatan Akdoğan, "HDP de örgütün amaçlarına hizmet ediyor, ön açıyor, onun açtığı alanı gelip örgüt dolduruyor ve orada ceberut bir yapı tesis etmeye çalışıyor. HDP belediyeleri kazanıyor ve orada tamamen örgütün sözü geçiyor. Örgütün adamları belediyeleri yönetmeye başlıyor" diye konuştu.

Devletin bunlara karşı gerekli mücadeleyi yürütmek durumunda olduğunu ve de yürüttüğünü belirten Akdoğan, şöyle konuştu: "Son dönemde çok başarılı olduğumuzu da söylememiz lazım. Bu operasyonlar sebep değil, sonuçtu. Terör örgütü 7 Haziran'dan sonra devrimci halk savaşı başlattığını ilan etti, eylemsizliği bitirdiğini açıkladı. Bunun üzerine devlet de güvenlik operasyonlarına başladı. 3 terör örgütü eş zamanlı olarak Türkiye'ye karşı savaş açmıştır. Eğer devlet operasyon başlatmasaydı, büyük bir kaos planlanıyordu. Bu operasyonlar 1990'lı yıllardaki operasyonlarla karıştırılmamalıdır. Bugün hukuk içinde mücadele yapılmaktadır, bölge halkının ihtiyaç ve talebi üzerine bu operasyonlar yapılmaktadır. Terör örgütünün ileri sürdüğü bütün tezler çökmüştür. Devrimci halk savaşı başlatmak istediler çöktü, birtakım yerlerde demokratik özerklik ilan etmeye çalıştılar çöktü, şehirlerde milis güçleri, yeni birtakım illegal silahlı yapılanmalar, kurtarılmış bölgeler oluşturma çabaları çöktü. Büyük gruplarla saldırıp vur-kal eylemleri yapma stratejisi çöktü."

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Terör örgütü büyük bir bozgun yaşıyor. Bundan dolayı, onların ateşkes dediği, bizim eylemsizlik dediğimiz böyle bir çağrı... 'Çatışmalar olmasın, seçim güvenliği etkilenmesin...' Bu tamamen kandırmaca ve numara. Bunlar, bu örgüt sıkıştıkları zaman hep bu yola başvuruyor. Ya bir bozguna uğradılar ve sıkıştılarsa, kış üslenmesine geçiyorlarsa veya siyaseten HDP'nin işine yarasın diye, bu tür taktik açıklamalar geçmişten bu yana yapıyorlar ama bunların kıymeti harbiyesi, inandırıcılığı yok. Devlet, operasyonlara netice alıncaya kadar devam edecek, yaz, kış fark etmez, terör faaliyetleri olduğu sürece, elinde silah olan insanlar birilerine zulüm etmeye devam ettiği sürece güvenlik tedbirleri, operasyonlar devam edecek."

 

Akdoğan, "Kan gövdeyi götürürken İmralı'nın durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz, devlet bu aşamada Öcalan'la görüşmeye devam ediyor mu?" sorusu üzerine, şu anda terör faaliyetlerini tasfiyeye yönelik güvenlik operasyonlarına konsantre olduklarını kaydetti.

"Bazı arkadaşlar iyi niyetli olarak, 'epey bir şey yapıldı, Çözüm Süreci'ne geri dönülemez mi? gibi şeyler söylüyorlar" diyen Akdoğan, Çözüm Süreci'nin sürdürülemez hale geldiğini ifade etti.

Terör örgütünün sadece terör saldırılarının değil, yol kesme, adam kaçırma, haraç alma gibi diğer şiddet faaliyetlerinin süreci sürdürülemez hale getirdiğini belirten Akdoğan, "Bunlar ortadan kalkmadığı sürece, siz isteseniz dahi süreci devam ettiremiyorsunuz. Bu yüzden bu güvenlik açığının ortadan kaldırılması gerekiyor ki Çözüm Süreci de devam edebilsin" dedi.

Yalçın Akdoğan, Kobani olaylarından sonra isyan, kalkışma denemesi yapıldığını ve sürecin koptuğunu belirtti.

- "HDP seçim sürecinde makas değiştirdi"

HDP'nin seçim sürecinde makas değiştirdiğini, Çözüm Süreci'nin düşmanlarıyla, Çözüm Süreci'ne inanmayan çevrelerle iş birliği yaptığını, oy için, barajı geçmek için sürece ihanet ettiğini ifade eden Akdoğan, silah bırakmak istemeyen örgütün, ondan sonra terör saldırılarına başladığını ve bugünkü noktaya gelindiğini vurguladı.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Biz, bir çok şeyi iyi niyetle çok zorladık, denedik. Kobani olaylarından sonra da 'süreç devam etsin' dedik ama karşımızda 'çözüm nihai sonuca ulaşmasın' diye silah bırakmak istemeyen terör örgütü her türlü olumsuzluğu yaptı, süreci bitirecek eylemler içine girdi" dedi.

Akdoğan, "Öcalan bir şeyler yapamaz mıydı?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Öcalan üzerinden birtakım şeyler yapıldı biliyorsunuz ama örgüt bunların hepsini boşa çıkardı. En son Nevruz açıklaması, ondan önce yaşananlar, Dolmabahçe'den sonra bir çok olay. Dolmabahçe açıklamasını bile örgüt 3 hafta geciktirdi. Öcalan çağrı yaptı, bunlar açıklamayı yapmadılar. O süreçte sürekli sözünde durmayan ve Öcalan'ı da boşa düşürecek şekilde hareket eden bir durum söz konusuydu. Bizim konsantrasyonumuz, terör saldırlarını ve silahlı unsurları bir şekilde tasfiye etmeye yönelik güvenlik operasyonlarıdır. Onun ötesinde 'Kandil ne diyor, HDP ne diyor, öbürü, beriki ne diyor?' Kimin ne dediğinin artık kıymeti harbiyesi yok. Kim ne yapıyor ona bakıyoruz ve buna karşı da gereken tedbirler alınıyor."

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'nün "Basın özgürlüğüne saygı duyulması lazım" şeklindeki açıklaması ile Sabah Gazetesi'nde yer alan Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan'ın gazeteci ve yazarlara çok sayıda dava açtığı yönündeki haberle ilgili soruyu yanıtlayan Akdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: "O sözcü herhalde Sabah'ın bugünkü manşetini görmüş. Onu herhalde yorumluyor. Çünkü bir medya grubunun patronu yüzlerce kişiye, yüzlerce dava açıyor. Basın özgürlüğüne karşı bir şeydir bu. Siz o zaman tamamen susturmaya çalışıyorsunuz bir medya grubunu, bir medya kesimini demektir. Veya paralel yapıyla ilgili. 'P' deseniz hemen onlarca dava açılıyor. Kim köşe yazısı yazsa, konuşsa, bir şey yazıp çizse anında o yapının unsurları tarafından yüzlerce dava açılıyor. Bu ne demektir? O konularda kimse konuşmasın, eleştirmesin demektir. Farklı ülkelerden açıklama yapanlar herhalde bunları görerek, 'burada böyle bir susturma girişimi var' diye düşünüyor olsalar gerek."

Hükümete yakın gibi duran basın kuruluşları ile hükümeti eleştirenlerin sayıları ve etkileri açısından karşılaştırılmalarını isteyen Akdoğan, "Bunlar sadece hükümeti eleştirmek değil, sabah kalkıyor, 'Ben bugün hükümete, Ahmet Davutoğlu'na, Tayyip Erdoğan'a nasıl zarar verebilirim' diye hasmane bir şekilde, gazetecilik refleksiyle değil, düşmanca bir şekilde yerden yere vuruyor. Bunları kimse görmüyor. Bir ülkede basın özgürlüğü konusunda baskı ve engelleme olsa bu kadar gazete, televizyon bunları nasıl yapabilir? Bu yüzden tam tersi bir durum olduğu kanaatindeyim" diye konuştu.

-"Algı operasyonlarının altında paralel yapı var"

Basın kuruluşlarına yönelik saldırılar konusunda da çifte standart içeren bir bakış açısı içinde olunduğunu söyleyen Akdoğan, bu konuda ilkeli bir duruş sergilemenin şiddete, kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun karşı çıkmak gerektiğinin altını çizdi.

Algı operasyonlarının uzun zamandır uluslararası zeminde devam ettiğini belirten Akdoğan, "Bunun altında da paralel yapı, Türkiye karşıtı lobiler var. Bunlar işbirliği halinde epey bir zamandır Türkiye'yi karalamaya yönelik bir kampanya yürütüyorlar" dedi. Akdoğan, şöyle devam etti: "Otoriterleşme meselesi, basın özgürlüğü konusundaki birtakım ithamlar vesaireler, bunlar hep aynı kaynaklardan çıkıyor, pompalanıyor, besleniyor, sürekli köpürtülüyor. Onun sonucunda da Türkiye'de başka birtakım hadiseler... Bu yapı hep bir işbirliği içinde. Bu yüzden ben bunu birkaç defa söyledim; terörle mücadelede de başarılı olabilmek için paralelle de eşzamanlı mücadele yapmak gerekiyor. Çünkü bunlar Çözüm Süreci'ni sabote etmek için her şeyi yaptılar. Şimdi terörle mücadeleyi de akamete uğratmak için her türlü kirli yola başvuruyorlar. Bunlar iş birliği içinde, kol kola girmiş durumdalar. Medya destekleri ile de öyle."

-"Hukuken hakkınızı aradığınızda basın özgürlüğü yaygarası koparılıyor"

Dünyanın hiçbir yerinde basın yayın kuruluşlarının terörü övemeyeceğini, açıktan destekleyemeyeceğini, onun bir propaganda birimi gibi faaliyet gösteremeyeceğini vurgulayan Akdoğan, "Ama Türkiye'de bu oluyor. Ve siz hukuken hakkınızı aradığınızda hemen basın özgürlüğü yaygarası koparılıyor. Peki kardeşim senin ülkende terör örgütlerine, terör eylemlerine bu kadar açıktan destek verilebiliyor mu? Bu suç değil mi?" ifadelerini kullandı.

Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un, Ergenekon davasının temyiz duruşmasındaki "Cemaat işlenen hukuk cinayetlerinin asli failidir" şeklindeki sözlerinin sorulduğu Akdoğan, "Bunu duymayan kalmadı. Sağır sultan bile duydu, herkes biliyor. Türkiye'de böyle bir faaliyet varsa, dinleme, izleme, komplo, yalan, iftira, kirli, pis bir iş varsa, bunun arkasında paralel yapı vardır; bu genel kanaat zaten şu anda. Hiç araştırmadan herkes zaten hüküm veriyor" değerlendirmesinde bulundu.

-"Bir ihanet şebekesine dönüşmüştür"

Darbeci ve vesayetçi anlayışların AK Parti ile çok uğraştığını belirten Akdoğan, "AK Parti bunların mağduru olmuştur, başına gelmeyen kalmamıştır" dedi. Akdoğan, şöyle konuştu: "AK Parti darbeci, vesayetçi odaklara hep karşı çıkmıştır. Bir noktadan sonra bakıldığında bu paralel yapı, farklı amaçlarla devletin güç ve imkanlarını kullanarak devlete operasyon yapmaya başlamıştır. Bu bir ihanet şebekesine dönüşmüştür. İstihbarat teşkilatına, güvenlik birimlerine, hükümetine sıradan vatandaşına kadar herkese her türlü kötülüğü yapmıştır, komployu, kumpası kurmuştur. İnsanların hayatını karartmıştır, toplumsal vicdan yara almıştır. Sapla saman birbirine karıştırılmıştır. Bir adalet mücadelesi, bir hukuk mücadelesi vermek yerine başka bir amaca, devletin hukuk ve güvenlik mekanizmasını hizmet ettirir halde, başka amaçlar için operasyonlar yapmışlardır. Türkiye'nin düşmanı olacak şekilde. Bu amaç sadece kendi varlıklarını geliştirmek değil, başka ülkelerin de amaçlarına hizmet eder şekilde bir takım kirli işlerin içine girmişlerdir. Bundan da toplum rahatsız olmuştur."

-"Esed rejimini tekrar hayata döndürmeye dönük bir operasyon süreci"

Dış politikaya ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Akdoğan, NATO ve Rusya'dan gelen açıklamalarla ilgili sorular üzerine şunları kaydetti: "İki şey önemli. Birincisi; NATO'nun yaşanan olayı çok üst düzeyde, şiddetle kınamış olması, Türkiye'nin yanında olduğunu deklare etmiş olması önemlidir. 'Türkiye'nin sınırları, NATO'nun sınırlarıdır. Türkiye'ye karşı biri hasmane tavır takınırsa, bu NATO ittifakına karşı hasmane tutum anlamına gelir'. Bu şekildeki açıklamaları önemli. İkincisi de ihtiyaç duyulması halinde Türkiye'ye askere desteği olacağı, bir askeri dayanışma içinde bulunacağını açıklamış olması."

Akdoğan, Rusya'nın Suriye'ye yönelik operasyonlarında amacının ne olduğunun iyi irdelenmesi gerektiğine işaret ederek, "Benim gördüğüm kadarıyla Esed rejimi çökmek üzereydi. Bir çok şehri kaybediyordu. Ilımlı muhalefet epey bir mesafe katetmişti. Burada Esed rejimini tekrar hayata döndürme ve koruma, ömrünü uzatmaya dönük bir operasyon süreci olduğunu görüyorum ben" diye konuştu. Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Onun ötesinde operasyonların yoğunlaştığı alan DAEŞ değil, ılımlı muhalefet. Yani operasyonlardan murad edilen şey; DAEŞ'i etkisizleştirmek değil. Uluslararası toplum DAEŞ konusunda hassas olduğu için bu biraz perdelemek maksadıyla gündeme gelen bir şey. Yapılan operasyonların da nereye yapıldığını herkes görüyor.

Burada İran ve Rusya, son dönemde benzer tavırlar sergiliyor, Çin de zaman zaman onlarla benzer duruşlar sergiliyor. Bunun ötesinde Suriye'de daha ciddi dayanışma ve iş birliği içerisine girdiklerini görüyoruz. Birisi havadan birisi karadan farklı şekilde bir siyasi nüfuz elde etme, nüfuzunu kaybetmeme, yeni bir arayış içerisine girdiklerini görüyoruz. Küresel satranç oyunu gibi güç çekişmelerine kurban edilen bir konu Suriye. Batılı ülkeler maalesef buna dirayetsiz davrandılar, gereken zamanda gereken refleksi gösteremediler, bu sorun giderek derinleşti ve DAEŞ diye bir örgüt ortaya çıktı. Şimdi onunla mücadele etmek sorunu çözmekten daha da önemliymiş gibi takdim edilmeye başlandı. Esed arka plana düştü. Bir dizi zincirleme hatalar yapıldı ve Rusya burada tekrar sahaya çıktı, oyuna döndü ve fiili müdahaleyle, güç kullanarak, Ukrayna'da bunu gördük daha önce Gürcistan'da gördük, bugün Suriye'de görüyoruz."

-"Sen ne kadar elini taşın altına koydun? "

Yeni bir tablo oluştuğunu, buna karşı çok etkisiz ve dirayetsiz durup sürekli geri çekilmeye çalışan bir batılı yapı olduğunu kaydeden Akdoğan, bunun sorunları daha da içinden çıkılamaz hale getirdiğini kaydetti.

Akdoğan, "Oradaki operasyonlar, sadece Suriye'nin geleceğini ilgilendirmiyor. Türkiye'yi de etkiliyor. Senin yaptığın bir operasyon beni etkiliyorsa ben buna lakayt kalabilir miyim? O operasyon sonucunda diyelim ki yeni bir göç dalgası oluştu, insanlar geldi, kapımıza dayandı. Bu beni etkiliyor ve orada sürekli ben fatura ödüyorum. 2,5 milyona yakın insan geldi. Sen ne kadar elini taşın altına koydun? Mesele sadece siyasi nüfuz, güç çekişmesi melesi değil ki insani bir mesele var ve bu insani meselede ben bedel ödüyorum, ben uğraşıyorum. O insanlar Türkiye'ye geliyor. Onun ötesinde ulusal güvenlik meselesi zaten apayrı bir konu. Türkiye, ulusal güvenliğini, egemenlik haklarını korumaya dönük her türlü tedbiri alır" diye konuştu.

-"Rusya'nın da bunu doğru anlaması lazım"

Bu konuda hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hem de Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun gerekli hassasiyeti gösterdiğini, tepkiyi ortaya koyduğunu belirten Akdoğan, şunları söyledi: "Rusya'nın da bunu doğru anlaması lazım. Rusya bizim komşumuz, dost bir ülke. Çok boyutlu çok ilişkilerimiz var. Sayın Cumhurbaşkanı da bu ilişkilerin gelişmesi için çok çaba gösterdi. Başka ülkeler soğuk bakarken, bu ilişiklerin gelişmesinden de rahatsızlık duyarken, Türkiye, öyle davranmadı. İran konusunda da... Bütün dünya sırt çevirdi, Türkiye çevirmedi. Rusya konusunda da. Herkes seninle ilişkisini keserken veya ilişki kurulmasından rahatsız olurken, Türkiye burada çok samimi bir gayret içerisinde oldu ve bunun da bozulmaması lazım. Çok boyutlu ilişkilerimiz var her alanda, bu konuda da hassasiyetle yaklaşılması lazım. Türkiye'nin ulusal güvenlik hassasiyetlerini nazara alacak şekilde daha sorumlu şekilde Türkiye'ye başka sorunlar, yükler getirmeyecek şekilde daha duyarlı bir yaklaşım içinde olmaları lazım."

 

Güncel Haberleri

Ekrem İmamoğlu: Hamas terör örgütüdür
Perinçek: ABD, Türkiye'yi AK Parti-CHP koalisyonuna hazırlıyor
KDV Oranları Arttı! Karar Resmi Gazetede Yayımlandı
Turgut Özal'a Sunulan “Gizli” Damgalı Belge Hurdacıdan Çıktı
Suudi Arabistan, 15 aydır hukuksuzca alıkoyduğu akademisyen Muhammed Ali Çağlar'ı serbest bıraktı