Vakit"in iftarı ve gündem olan haberlerimiz

Hasan Karakaya

Çünkü bayram yapmaya "9 gün" kaldı... Cenab-ı Allah; başı "rahmet", ortası "mağfiret" ve sonu "kurtuluş" olan bu mübarek aydan, inşallah tüm müminleri nasiplendirmiş ve ibadetlerimizi katında makbul eylemiştir... İnşallah, kıldığımız "namaz"lar, tuttuğumuz "oruç"lardan "razı" olur da, bizleri cennetinde Cemali ile şereflendirir... Evet, "Ramazan"ın son günleri"ni yaşıyoruz... Bir yandan da "iftar sofraları" dolup boşalıyor... "Dost"lar ve "arkadaş"lar, kısacası birbirini seven ve sayan insanlar "iftar sofraları"nda buluşup, birbirleriyle kucaklaşabiliyor.
"Vakit"in iftarı" da öyle oldu...
Hemen her "görüş"ten, hemen her yaştan ve hemen her "meslek"ten insan, "Vakit"in iftarı"nda bir araya geldi...
Geçen hafta Perşembe günü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Florya Sosyal Tesisleri"nde verdiğimiz iftara katılan bütün dost, arkadaş ve okurlarımıza teşekkür ediyoruz... Geldiler ve soframıza şeref verdiler... Bu arada; kendilerine ulaşma imkânı bulamayıp da davet edemediğimiz dostlar olmuşsa, onlardan da özür diliyoruz...
Güzel bir iftar oldu... Hem "tanışma"lara, hem "kucaklaşma"lara ve hem de "sohbet"lere vesile oldu... Cenab-ı Allah; yeni "Ramazan"lara, yeni "oruç"lara ve yeni "iftar"lara bizleri de kavuşturur inşallah.
İnşallah "rıza"sına da kavuşturur...
Bizleri, "razı olduğun kullar"dan eyle ya Rabbi!..
KEREM"İN SİGORTA İŞİ SAKAT!
Bu ne güzel atmosfer, bu ne güzel medeniyet... Ahh, bir de "bazı politikacılar" olmasa!..
Malûm, geçen hafta boyu, yine Kemal Kılıçdaroğlu ile uğraşmak zorunda kaldık... Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu, miting meydanlarında "doğruyu" söylemiyor... "Ortada kuyu var, yandan geç" misali, "işine gelmeyen" konuları ya görmezden geliyor ve dolayısıyla cevapsız bırakıyor, ya da çarpıtıyor...
Oğlu Kerem"le ilgili söylediklerini herhalde hatırlarsınız...
"Oğlum yasadışı bir iş mi yaptı? Oğlum çalıştı. Büyük bir şirket olduğu için sigortasını yaptılar. Daha önce Didim"de çalışmış fakat sigortası yapılmamıştı."
Neymiş, neymiş?..
"Ça-lış-mış!"
İyi de, "nerede" çalışmış, "ne zaman" çalışmış!.. Çalışmadığı halde "sigortalı" hâle getirilmesi "yasal" mıdır, yoksa "yasadışı" mı?..
Bunun kararını elbette biz verecek değiliz... Bunun kararını Sosyal Güvenlik Kurumu verecek!
Kemal Kılıçdaroğlu"nun oğlu Kerem"in, henüz "14 yaşında" iken, üstelik "okullar açık" iken, yani "derste" olması gereken bir saatte nasıl "işte çalışıyor" olduğunu herhalde SGK ortaya çıkaracaktır...
Kerem Kılıçdaroğlu nasıl "sigortalı" olmuştur, "kim" yapmıştır, "hangi yasaya" göre yapmıştır, bunu "SGK"nın incelemesi" sonrasında öğreneceğiz...
Ama, bu "iş"in takipçisiyiz!..
Kerem Kılıçdaroğlu"nun "çalışıyor gösterildiği" şirkette "etkin" olan isim kimdir, onun "Kılıçdaroğlu ile yakınlığı" nedir, Kerem"in sigorta işinde bu yakınlığın rolü var mıdır?..
İncelemenin takipçisiyiz!..
Sonucunu merakla bekliyoruz...
Kerem efendi ve babası; bu "iş"ten kolay kolay yakalarını sıyıramayacaklar!
DİNİME DAHLEDEN BARİ MÜSELMAN OLSA
Bu "mübarek gün ve geceler"de ibadet etmek varken, ne lüzum var başka işlerle uğraşmaya?..
Ama öyle değil... Bazı olaylar var ki, kendisi geliyor ayağımıza...
Yani, aramamıza gerek yok!..
Geçen hafta Cuma günü, birinci sayfamızda bir haber vardı;
"İP"liler oruç yiyip
Hayır oyu istediler."
Ayrıntısı, özetle şöyleydi:
Yaklaşık 500 kişilik İşçi Partili, Ramazan ayında İstanbul"un göbeğinde öğle vakti piknik yaptı; bir yandan da yanlarından geçen vatandaşlardan referandumda "hayır" oyu kullanmalarını istedi. İP"lilerin tavrı vatandaşın tepkisini çekti.
İşte bu haberimiz üzerine fena halde öfkelenen ve acayip sinirlenen İşçi Partisi Genel Merkezi, öyle bir açıklama yapmış ki; "gülelim" mi, "ağlayalım" mı diye, hayli düşündük!..
Hadi, bizler "oruçlu"yuz ve "öfkeli" insanlar için bazen "oruç başına vurmuş" deriz... Peki, İşçi Partililer "oruçlu" olmadıkları halde, acaba "başlarına vuran" ne?!?..
Neymiş; Vakit"in o haberi yapması, "Haçlı irtica faşizminin ayak sesleri"ymiş!..
Tamam, bu adamların "slogan"dan başka bir "halt" bilmediklerini çok iyi biliyoruz da, "slogan" denilen kavramın da onuru, namusu ve haysiyeti vardır!.. Sen kalkar, "Haçlı" ve "Faşizm" kavramını Vakit"e yamamaya kalkarsan, gülerler adama... Hem de "münasip yerleriyle" gülerler!..
Sizi gidi "Kızıl faşistler" sizi!..
Buyrun, gönderdikleri açıklamadan gülünecek birkaç satır:
_ "15 ayrı güzergâhtan gerçekleştirilen bu büyük özgürlük yürüyüşünün bir kolunu da İstanbul-Silivri hattı oluşturmuştur. Galatasaray"dan başlayan ve Silivri"de tamamlanan bu bölüme binlerce yurttaş katılmış, aşırı sıcağa karşın İstanbul merkezinde yaklaşık 20 kilometre yol yürünmüştür.
Sözde haberde işte bu yürüyüş sırasında yürüyüşçülerin su içip yemek yemeleri konu edilerek, İşçi Partililerin oruca saygı göstermedikleri, yurttaşların da buna tepki gösterdikleri yalanı yazılmıştır.
Bu zorlu, insanüstü direnç gerektiren yürüyüş sırasında, aralarında çok sayıda yaşlı insanın da yer aldığı katılımcıların su içmeleri, gıda almaları son derece doğal ve insanidir ve de tıbbi zorunluluktur."
_ "Haberi yayımlayanlar, İslam"ın kutsal kitabı Kur"an-ı Kerim"den de habersizdir. Bilseler ve doğru anlasalardı; seferi olmanın ne olduğunu, insanların inanç ve ibadetine karışılamayacağını, dinin kişisel çıkarlara alet edilemeyeceğini, vicdanlı, ahlaklı ve dürüst olma erdemini bilirlerdi."
BUNLAR, "CAHİL"DEN DE CAHİL!
Atalarımız, "cahil, cesur olur" diye boşuna söylememiş... Bunlar da o kadar "cahil" ki, Vakit"e "din öğretmeye" yelteniyorlar!
Neymiş, İslâm"da "seferilik" kavramı varmış ve biz bunu bilmiyormuşuz...
Eğer bilseymişiz, "seferi olanların oruç tutmamasını" anlayışla karşılarmışız!..
Kim diyor bunları?..
"Dinime dahledenler" diyor...
Keşke onlar "Müselman" olsaydı!..
Be adamlar; madem "seferîlik" diye bir kavramdan haberiniz var... O zaman açıp baksaydınız, "seferîlik" nedir, "kaç kilometrede" başlar?..
Neymiş; adamlar ve madamlar "yaklaşık 20 kilometre" yol yürümüşler de, "seferî" olmuşlar!..
Madem bilmiyorsunuz bu işleri, oturun oturduğunuz yerde de, kendinize güldürmeyin insanları!..
Hemen ifade edelim ki; bu cevabı İşçi Partisi"ni ciddiye aldığımız için veriyor değiliz... Tam aksine, hiç ciddiye almıyoruz.
Bu cevabı verme ihtiyacı hissettik ki;
"Kızım sana söylüyorum,
Gelirim sen anla!"
Selam, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

 

 

vakit