Eski FBI Başkanı, 11 Eylül‘ün ABD Hükümeti tarafından en üst düzeyde organize edildiğini doğruladı. Oklahoma City bombalaması, JFK, RFK suikastları, Dünya Ticaret Merkezi ve Ordu, CIA ve Politikacılar tarafından Çocuk Seks Ticareti hepsi ABD derin devletinin bilinen pis işleriydi.
FBI’nin 11 Eylül saldırıları hakkında önceden bilgisi vardı ve bunun gerçekleşmesini engellemek için FBI’ın hiçbir şey yapmadığı belgelenmiş kanıtlarla doğrulandı. Bu iş bir CIA/MOSSAD ortak yapımıydı. Bu işin üst düzeyindeki yetkililer tarafından planlandı ve hayata geçirildi. 11 Eylül tam bir artırılmış sanal gerçeklik operasyonu idi. Uçak kuleye çarpmadı, ama insanlara öyle gösterildi. Siyaset, Ordu, Bürokrasi, İstibarat ve Media ortak çalıştı ve bu olay Irakın işgali, Afganistanın işgali için bahane olarak kullanıldı. IŞID’de böyle bir projeydi aslında.
Kuleye uçak çarpmadı da, olmayan uçağın pilot kabinindeki Suudi korsan’ın cebindeki pasaport, yıkıntıların enkazı içinden toz toprak içinde sapasağlam bulundu ama, Kuleye çarpan yolcu uçağının metal külçesine dönmüş olması gereken gövdesi bulunamadı. Trump da o pasaportun sahibinin Suudi vatandaşı olmasından yola çıkarak Suudilerin ABD bankasındaki bir Trilyon dolara yakın parasına el koydu, tazminat olarak. Dahası, binanın yıkımı sebebiyle sigortadan da büyük bir para aldılar.
Peki Trump bu parayı şimdi Suudlara iade edecek mi, ya da Suudi Arabistan Lahey Adalet Divanına gidip parasını isteyecek mi? Tanrı’nın görevlendirdiği dünyaya nizam verecek Trump bu mu? Yeni dünya düzenini, dünyayı terörize edeni darbeler yapan ABD’mi inşa edecek!
ABD’nin günahlarını yazmak için makale yetmez, ansiklopedi yazmak gerek. Sadece ABD değil, Batının tarihi böyle.. Kızılderilileri, yok eden, kara derilileri köleştirenler, sarı ırkın sömürenler, dünya savaşlarını, soğuk savaş yapanlar bunlar değil mi? Terörün ve darbelerin arkasında bunlar yok mu. Fuhuş, uyuşturucu ve kumar mafyasının arkasında bunlar yok mu? Yeni dünya düzeni maskesi arkasına saklanarak 7,5 milyar insanı öldürüp, 500 bin nufusla yeni bir dünya kurmaktan söz edenler kim?
Eski bir FBI çalışanı; Ağustos 1979’da, Şubat 1970’te Ordu Özel Kuvvetleri’nde doktor olarak görev yaparken hamile karısını ve 2 kızını öldürmekle suçlanan ABD’li bir tıp doktoru ve ABD Ordusu yüzbaşısı olan Jeffrey Robert MacDonald’ın davasını üstlendi. Ama bu davanın bir şekilde üstü örtüldü. Bu süreçte Uyuşturucu, fuhuş ve çocuklarla ilgili önemli bilgilere ulaştı ise de bunların üstü de bir şekilde örtüldü!?.
ABD’liler Güneydoğu Asya’dan gelen kendi şehidlerinin (!?) vücut boşluklarına plastik torbalarda uyuşturucu taşıyorlardı. Olaya karışan askeri generaller, diğer askeri personel memurları, polis memurları ve ordu için soruşturmacılar vardı. Ayrıca bu maksatla çalışan “Şeytani tarikatlar” ve hedef ülkelerdeki muteber ideolojik örgütlerin arka bahçelerinde de örgütlendiler.
Bu Pedefolik Satanistler, bebekleri anlaşmalı hastahanelerden gayrimeşru çocukları sahiplenmek için alırlarken, sahipsiz çocukları da sahipleniyorlardı. Çocukları yetimhanelerden ve koruyucu ailelerden alıp özel olarak Washington DC’ye uçuruyorlardı ve ABD Kongre Üyeleri ve Senatörleriyle seks partileri düzenliyorlardı. Bu şantaj kontrolü için filme alınıyor ve fotoğraflar çekiliyordu. “Franklin davası”nda bu kirli oyun deşifre edildi. CIA’in çocukları kaçırıp dünya çapında insan ticaretini yapan gizli bir operasyonu olan “The Finders” adlı Washington DC’deki Satanist, Siyonist, Pedefolik, dini bir kurum gibi gözüken bir örgüte götürdü. Bu çocuklar şeytani törenlerde kurban edilmek, organları çalınmak, tehlikeli deneylerde kobay olarak kullanılmak ve seks köleleri olarak kullanılıyordu.
Dünyada sahipsiz çocuk sayısı 150 Milyon cıvarında. Bu toplama hergün 10.000 yeni çocuk katılıyor. Her yıl ABD ve Kanada’da 450.000 çocuk kayboluyor. AB ülkelerinde bu sayı 250.000.
120.000 Meksika, 43.000 Rusya, 40.000 Brezilya, Hindistan gibi ülkelerde bu rakam tahmin bile edilemiyor. Ve gerçek rakamın bunların çok üstünde olduğu tahmin ediliyor. TÜİK verilerine göre, 2008-2016 yılları arasında Türkiye’de 104.531 çocuk kayıp olarak bildirilmiş. Bir kısmı ölü bir kısmı sağ olarak bulunmuş. Bu çocuk ticareti sadece Asya’da değil Afrika’da, Latin Amerika’da, Avrupa’da, her yerdeler. Bu Satanist, Pedefolik Siyonistlerin kanlı ve kirli işleri sadece bugünle ilgili değil. Tarihleri de böyle, FBI 1997’de bir havayolu çalışanından 210 çocuğun Denver’dan New York’a ve ardından Paris’e uçtuğu yönünde bir ihbar aldı. Havayolu çalışanı çocuklarla birlikte olan 1 kadın ve 2 erkek görevliye bu çocukların kim olduklarını ve nereye götürüldüklerini sordu. Kadın görevli “bu iş Çocuk Koruma Hizmetleri ile ilgili, kendi işinize bakın ve üstünüze vazife olmayan konulara burnunuzu sokmayın” dedi. Bu işi takip eden bazı yetkililer Bu çocukların bazılarının açık artırmayla satıldığını öğrendiler. Kimi organ mafyası, kimi kurye, kimi fuhuş ve uyuşturucu çeteleri tarafından alınıyormuş, kiminin Andrenokrom için kanı sağılıyormuş. Duyumlarına göre 2 ile 20 yaşları arasındaki bu çocuklar 50.000 dolara kadar alıcı bulabiliyormuş..
Bu gün aynı gaye ile kurulmuş “insanat bahçeleri”, Andrenokrom üretimi için “çocuk çiftlikleri” kurulduğunu öğreniyoruz. Bunların hepsi ABD’de yıllardır oluyor, ama hep üstü örtülüyor. Hep yalan söylediler ve toplumu terörize ettiler. İnsanlar ve insanlık öldürülüyor, masum çocuklara tecavüz ediliyor VIP ve CIP elitlerin hiç yüzü kızarmıyor.. Bu işler, herkesin bildiği bir sır. CoVID, mRNA filan derken, LGBT, Toplumsal cinsiyet, Trans Humanizm tartışmaları içinde bu kirli oyun da deşifre oldu. CHABAT ile, AGARTHA ile tanıştık!? Bizim kadın dernekler, aralarına İlahiyatçıları, Akademisyenleri de alıp, Toplumsal cinsiyet adaleti mi, eşitliği mi diye tartıştırılıp oyalanırken, meğer o sırada atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Bu derin oyalanmadan başımızı kaldırıp oynanan oyunun farkına varıp uyandığımızda gördüğümüz gerçek PEDEFOLİ, Uyuşturucu ve Kumar’ın her köşebaşlarını tuttuğunu görmek oldu. O gün bize yutturulan İstanbul sözleşmesi ve Lanzarote oltası boğazımıza takılı kaldı. Evet, sonra öğrendik ki, “Oltaya takılan balık yem istemezmiş”.
Bir ülkede sahil koruma gemisi, uyuşturucu yüklü gemiye eskortluk eder, bir başka ülkede NATO tatbikatına giden denizaltında uyuşturucu taşınır. Bir başka ülkede polis aracı ile suçlu kaçırılır. Sabancı’yı bir solcu kız, Kapitalist diye öldürür. Onu Sabancı Center’e bir sağcı yerleştirir. Cinayete karışan 3 kişiden biri Suriye’de infaz edilir, biri cezaevinde intihar eder, Fehriye Erdal ise NATO karargahının bulunduğu Brüksel’e gider. NATO Sosyalist bloka karşı Kapitalist bloğu temsil eder. Bir Kapitalisti öldüren solcu kız sığınmak için niçin Brüksele gider ki! Hem de Monarşi ile idare edilen eski bir sömürgeci ülkeye. Sahi Uğur Mumcu, Eroin ve terör ilişkisini araştırırken Bulgaristan’da neyi görmüştü. Apo’yu Amerikan destekliyordu ama onu bir yandan solcu/sosyalist Suriye’deki kamplarda korudular. Türkiye’den kaçan PKK ve THKP-C, ki o da Suriye’deki kamplarda eğitilip donatılıyordu. ABD ve İngiltere’nin garantörü olduğu bir ülke Sovyetik bir rejim sözkonusu idi. Asya’dan gelen uyuşturucu parası Bulgaristan’da silaha dönüştürülüyor. ABD’nin örgütlediği bu solcu örgüt, Rus silahları ile bir NATO üyesi ülkeye karşı, NATO ülkelerinin himayesinde terör eylemleri gerçekleştirebiliyordu. Ve bu örgüt müttefikimiz, stratejik ortağımız AB, ABD ve İngiltere ile işbirliği içinde olabiliyordu. Apo’nun ortaya çıkışını araştırırsanız, Türkiye’deki derin yapılarla ve İsrail’le derin bağlarına ulaşmak da mümkün. Bu işler böyledir. Bu konuya hakim olmadan bakanlar için, ilk bakışta görülecek, anlaşılacak konular değil bunlar.
Niye Filistin direnişi, İsrail’in kuruluşundan hemen sonra, sol, sosyalist örgütlerin muhalefetine terkedildi, hiç düşündünüz mü? Müslümanlar bu işi sahiplenmesin diye. Zaten sınır bölgesinde hem sol kamplar vardı. Böylece konu Arap milliyetçilerinin ulusal bağımsızlık hareketi, Laik demokratik Filistin devleti için bir direniş hareketi olmak gibi bir anlamı vardır ve bölgedeki sol paramiliter toplulukların da kendi aralarında ciddi ideolojik, politik ihtilaflar vardı. Düşünsenize İngiltere ve Fransa’nın garantörü olduğu bir ülkede, İsraile karşı sosyalist bir takım paramiliter örgütler kuruluyor, İsrail ve batılı ülkeler, ABD bu konuda harekete geçmiyor. Saddam’da öyle idi, Libya da, Nasır da Rusya’ya yakındı. Aslında Suriye ve Mısır, Türkiye ile Arap yarımadası arasında siyasi bir bariyer oluşturuyordu. “Filistin cephesinde Sosyalistler var” diye Müslümanlar Filistin davasına uzak duruyordu. Müslümanlar, İhvan sayesinde konuyla ilgilenmeye başlayınca adları “Yeşil Kom unist”e çıktı. Dünü anlamadan bugünü anlayamayız. Bugünü anlamadan da geleceği doğru bir şekilde ön göremeyiz. Batı, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden, çalınan alınterleri üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretmeye devam ediyor. Dini, mezhebi, ideolojik, politik, felsefi ve vijdani kanaat farklılıklarına dayalı çatışma zemini oluşturarak, buradan kendilerine iktisadi ve siyasi bir gelecek damıtıyorlar.
Aslında “Doğu’da, batı da Allah’ındır”. Doğuda da batıda ilim, iman, edep, irfan, haya, ahlak, cesaret sahibi insanlar olduğu gibi, kafir, münafık, fasık, müstekbir, müfsid korkak, mübtezel, rezil insanlar vardır. Biz erdemli, alim ve arif, (irfan sahibi), bilen, yalan söylemeyen ve söz verdiklerinde sözlerinde duran insanlarla birlikte olalım. Bu anlamda çevremize güzel örnek olalım, yaşadığımız zamana ve mekana, olaylara adil şahidlik edelim. İyi, doğru, güzel faydalı işler yapalım, sabredenler, sabrı tavsiye edenlerden, haksızlıklara, zulme ve sömürüye karşı direnenlerden olalım inşallah. Selam ve dua ile.
mirathaber