Türkiye'nin açtığı çığır

Hakan Albayrak

Irak ve Suriye ile yüksek düzeyli stratejik işbirliği anlaşmaları imzalayan, İran'la safları sıklaştıran, Irak Kürdistanı Bölge Yönetimi'yle gerginliğe son verip Erbil'de konsolosluk açmak için kolları sıvayan ve Suriye, Ürdün, Lübnan, Libya, Katar ile vizeleri kaldıran Türkiye'nin "komşularla sıfır sorun, azami işbirliği, tam entegrasyon" siyaseti diğer Ortadoğu ülkelerine örnek oluyor.

Lübnan'ın Suriye yönetimiyle kan davalı başbakanı Saad Hariri geçen Aralık ayında Ankara'nın tavsiye ve ısrarı üzerine Şam'ı ziyaret ederek Lübnan'la Suriye arasındaki buzları eritti ve ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açıldı.

Geçen hafta da İran ve Suriye arasındaki vize uygulamalarına son verildi, bu vesile ile 'kader birliği'ne bir kere daha vurgu yapıldı.

Sıra, Bağdat-Şam gerginliğini sona erdirmeye geldi.

Irak ve Suriye ile imzaladığımız yüksek düzeyli stratejik işbirliği anlaşmalarının bir benzerinin Irak ve Suriye arasında da imzalanmasını ve ardından üçlü bir mekanizmanın kurulmasını isteyen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu konu üzerinde canla başla çalışıyor.

Müjdeyi bekliyoruz.

Bağdat-Şam gerginliğinin yerini dostluk ve işbirliği aldığında, Dicle-Fırat havzasının "tam entegrasyon"una giden yol iyice açılmış olacak.

Bir de, Iraklı Sünnilerle İran arasındaki gerilim var.

Bağdat'ta bir bomba patladığında Irak hükümeti ve genel olarak Iraklı Şiiler nasıl 'otomatikman' Suriye'yi suçluyorlarsa, Iraklı Sünniler de 'otomatikman' İran'ı suçluyorlar.

Bu sorunun çözümü, Tahran'ın atacağı 'güven arttırıcı' adımlara (ama önce güven oluşturucu adımlara) ve Türkiye'nin arabuluculuğuna bakıyor.

İran'ın Iraklı Sünniler nezdindeki imajı düzeldiğinde (en azından 'katlanılabilir' hale geldiğinde), Dicle-Fırat havzası ile İran'ın entegrasyonunu da rahatlıkla konuşabileceğiz.

yenişafak