Türkiye-Suriye kaynaşmasında tam yol ileri!

Hakan Albayrak

Türkiye-Suriye kaynaşmasında tam yol ileri!
Rahman ve Rahîm Allah'a şükürler olsun ki, Birinci Cihan Harbi'nden 20. yüzyıl sonlarına kadar türlü çeşit fitnelere maruz kalan 1000 yıllık Suriye-Anadolu kardeşliği yeniden ihya oluyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Şam'daki Türkiye-Suriye Ekonomi Forumu'nda yaptığı muhteşem konuşma, bir gün birleşeceğini umduğumuz iki ülkenin kaynaşma sürecinde bir kilometre taşı olarak tarihe geçecek mahiyettedir.

Şöyle dedi Başbakan:

"Suriye ve Türk halkları et ile tırnak gibi birbirinden ayrılmayacak, birbirinden ayrı düşünülmeyecek iki kardeş halktır. Birbirimizi aslında gönülleri ile anlayabilecek kadar, duygularımızla, yüreğimizle anlayacak kadar yakınız. Açıkçası dostluk kelimesi, akrabalık kelimesi bile bizi tanımlamakta yetersiz kalır. İki ülkenin halkları, yani Türkiye ile Suriye halkları hiç tartışmasız kardeştirler. Sizler İstanbul'a Ankara veya Gaziantep'e geldiğinizde duyduğunuz müzikle, yediğiniz yemekle, gördüğünüz misafirperverlikle nasıl kendinizi evinizde hissediyorsanız, biz de Şam'a Halep'e geldiğimizde kendimizi asla yabancı hissetmiyor, kendimizi evimizde hissediyoruz."

Tabii ki öyle hissedeceğiz; Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in hanımı Esma Esed'in dediği gibi: "Suriye ile Türkiye büyük bir aile."

Günümüz Türkiye'sinde maalesef yeterince idrak edilemeyen, yeterince hissedilemeyen bu hakikat, Suriye'de bir avuç şovenist hariç herkesin dilinde.

Suriye'nin Türkiye sınırındaki bir Türkmen köyünde yaşayan Ali Beşir, 2005 yılında Hilal Televizyonu için çektiğimiz "Şam-İstanbul Köprüsü" adlı belgesel filmde, eliyle Türkiye tarafını işaret ederek şöyle diyor:

"Şu gördüğünüz vilayet Kilis vilayetidir. 15 kilometre buraya. Sınır, sekiz kilometre. Bu köylerde 1950'lerin sonuna kadar bizim insanlar pasaportsuz geçerlerdi, pasavan denen bir kağıtla geçer giderdik. Sonra tatsızlıklar oldu Suriye ile Türkiye arasında. Biz de buna çok üzüldük. Hemen karşıda, görüyoruz, Türkiye; ama gidemiyoruz, gelemiyoruz, konuşamıyoruz. Akrabalar gelince problem oluyordu. Biz gidersek problem oluyordu. Şükür Allah'a, son iki yıldır ilişkiler çok iyi. Daha da eskisi gibi yaklaşalım, sınır kalksın. Tamamen kalkmasını istiyoruz sınırın, çünkü sınırın iki tarafında akrabalar var, kardeşler var. Arap-Türkmen, biriz.. Bu memleketin ikiye ayrılmasını istemiyoruz. Batılıların koyduğu sınır kalksın. Zaten ne biz Suriyeliler ne de Türkiyeliler bu sınırı koydu. Gelmiş Fransızlar bunu yapmış. Birçok köyü ikiye bölmüş. Tabii bunlar herkesi üzer, ama bunları koyan üzülmez. Zaten böyle bir problem için yapmışlardır. Suriye ile Türkiye arasında ileride problem çıksın diye yapmışlardır."

Halepli bir lokantacı konuşuyor:

"Suriye'ye gelen Türk bakanlardan birini ziyaret ettim. Çok mutlu oldu. Ayrılırken ben tokalaşmak istedim, bakan ise bana sarıldı ve beni öptü. Dedi ki: 'Aramızda çok eski ve tarihi bir tanışıklık var.' Yani Türk halkı samimi, çok sıcak bir halk. Türkiye Suriye'yi, Suriye de Türkiye'yi seviyor. Çünkü biz Müslüman'ız ve tek bir halkız. Komşu olmamız hasebiyle de birbirimizin bekçisiyiz."

Birleşik Arap Cumhuriyeti (1958-61 yıllarındaki Mısır-Suriye birliği) döneminin ekonomi bakanlarından Muhammed Tahir Hatib'in dul eşi Kevser Hatib konuşuyor:

"Ben şahsen Türkleri çok severim ve tek bir el olmamızı isterim. Biz tek bir ülkeyiz. Aramızda bu sınırları istemiyoruz. Hepimiz Müslüman'ız. İster Arap olalım ister Türk, sonuçta tek bir halkız."

Turizmci Abdurrahman Hatib konuşuyor:

"Bir Türk vatandaşla evlendim ve şu anda iki tane çocuğum var. İkisi de çifte vatandaş. Hem Arap hem de Türk vatandaşlığı taşıyorlar. Bu bizim için hakikaten gurur verici bir olay. Çünkü bu iki halkı bu tel örgüden başka ayıran bir şey yok. Aynı yemekler, aynı mutfak, aynı gelenekler, aynı din ve hatta aynı dil. Şu anda Türkiye'de sizin bir çok Arapça kelime kullandığınızı biliyorum. Burada da halk dilinde Osmanlı'dan kalma Türkçe kelimeler kullanılmaktadır. Bazı yemeklerin adı bile aynı. Onun için bizi birbirimize düşürmek isteyen Batılılar bence hedeflerini gerçekleştiremeyecekler. Çünkü bin iki yüz senelik bir ortak yaşam bozulmaz bir yüz yıllık operasyonla. Benim temennim; hakikaten Türkiye Cumhuriyeti Arap devletleriyle ilişkileri en üst düzeyde tutmalı. Hatta ben birleşmeden yanayım. Tek halk çünkü bu."

Amin, velhamdu lillahi rabbi'l âlemîn.

yenişafak