Türkiye, şehidlerin çağrısını duymuş ve karşılık vermiştir!

Mehmet GÖKTAŞ

Gündem artık Mavi Marmara gemisidir. Bu gidişle de yerini hiçbir şeye bırakmayacak. Sadece siyaset dünyasının değil, çok daha geniş bir kesimin gündemi olmayı sürdürecektir.
Bu geminin kime ne kazandırdığı, kimlere ne kaybettirdiği, kimlerin gerçek yüzünü açığa çıkarttığı, gündemde olan neleri silip süpürdüğü gerek medyada ve gerek toplumun kendi içinde daha uzun bir müddet tartışılacaktır.

Mavi Marmara gemisindeki dokuz kardeşimizin şehadetleri, insanımızın bu şehidleri sahipleniş biçimi ve şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde bağrına basması, onların şehadetine yakinen şahidlik eden gazilerini karşılama manzaraları, bize göre üzerinde en çok durulması gereken konulardır. İyice düşünürseniz, zaten olayı ayrıcalıklı kılan da budur.

31 Mayıs günü siyonist terör devleti tarafından şehid edilen kardeşlerimizin şahsında Al-i İmran sûresinin şu ayetlerinin canlı bir şekilde tecelli ettiğine inanıyorum.

"Ve sakın, Allah yolunda katledilenleri ölmüşler sanma! Hayır, onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında yaşarlar. Allah"ın lütfundan kendilerine verdiği saadetle sevinçlidirler. Arkalarından kendilerine (henüz şehid olarak) ulaşamayan kimselere de, hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelerler. Allah"ın bir nimetini ve keremini, Allah"ın müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelerler. (3/169-171)

Bununla birlikte Yasin Sûresinde şu ayetlerle şehadeti anlatılan Habib-i Neccar olayının bugün bir daha yaşandığına inanıyorum:

"(Şehid edildi de) denildi ki: "Haydi gir cennete! Ah! dedi; ne olurdu kavmim bir bilseydi, Rabbim bana ne mağfiret buyurdu, beni ikram olunan kullarından kıldı!" (36/26,27)

 

Bu ayetler ışığında; başta biricik Furkanımız ve diğer şehidlerimizin ve gazilerimizin memleketlerinde karşılanmalarını, Ankara Eğitim Hastanesinde ziyaret ettiğimiz yaralılarımızın "Biz şehid olamadık" diyerek üzülmelerini göz önüne alarak diyorum ki:

Türkiye"de yaşayan müslümanlar genel olarak şehadete böylesine tanıklık etmemiştir, şehidliğe bu kadar yakinen iman etmemiştir.

Mavi Marmara gemisinde katledilen Müslümanların Allah katında diri olduklarına, Rableri tarafından rızıklandırıldıklarına, ikram olunduklarına, hayatteyken işledikleri günahlarının Allah tarafından affedildiğine bu kadar yürekten inanmamışlardır.

Ve Türkiyeli Müslümanlar bu şehidlerin kendilerine yaptığı çağrıyı gerçekten duymuşlardır.

Henüz şehid olarak kendilerine katılmamış olan kardeşlerine verdikleri müjdeyi duymuşlar, duymakla kalmamışlar, aynı zamanda karşılık vermişlerdir.

Şehid cenazeleri defnedilirken Müslümanların gözlerinin içinden açık bir şekilde okunuyordu ki, şehadete hiç bu kadar gıpta etmemişlerdir,

Müslümanlar Rablerine kavuşmayı böylesine arzulamamıştır.

Mavi Marmara gemisinde olmadıklarından dolayı öylesine üzülmüşlerdir.

Kısacası, Türkiyeli Müslümanlar şehidlerinin çağrılarını duymuşlardır ve aynı zamanda onlara karşılık vermişler ve davetlerine icabet etmişlerdir.

Demek ki, şehadete giden yol şüphe ve tereddütlerden arınmış bir şekilde orta yerde görünürse, Allah"ın izniyle o yolun yolcusu olacak epeyce mümin var.

Bu arada ortaya çıkan bir başka hakikat ise; Hangi yolun Allah yolu olmadığı, hangi ölümlerin Allah yolunda ölmek olmadığıdır. Yani, merhum şehid Seyyid Kutup"un üzerinde titrediği ayetin bir daha tecellisi:

"İşte böyle âyetlerimizi açıklayacağız ki mücrimlerin yolu iyice belli olsun." (6/55)

Bu bağlamda, dokuz şehidimizin silip süpürdüğü gündem konularının en başında Sekizinci Türkçe Olimpiyatları gelmektedir. Çok önemli olduğu için burada hemen birkaç satırla geçiştirmek istemiyorum, inşaallah bu konuyu geniş bir şekilde ele almayı düşünüyorum. Bu arada sizler de düşünürsünüz.

doğruhabergazetesi