Türk Sovyeti!

Abdurrahman Dilipak

DERİN GERÇEKLER

Bakü, Doğu Halkları Konferansında kürsünün arkasında, bizim ilk Mecliste olduğu gibi “Ve emruhum şura beynehüm” yazıyordu. Bunun anlamı şu: Aranızda ‘’şura’’ ile (müşavere ederek/konuşarak) karar verin. Bunu Rusçaya, Türkçe karşılığı ile yani “Aranızda sovyetle ile hükmedin(!!!)” diye tercüme edebilirsiniz. O zaman buradan yola çıkarak, oradaki hocalar arasında “Sovyetlerin kurulması Kur’anın mehdiyetidir!” şeklinde konuşanlar da vardı. Menşevikler, Bolşevikler, Sovyet, bunlar aslında Komunist’lerin, “Komün”ler halinde yaşamak isteyen insanların bir sistem arayışının ürünü idi.

Mesela “Komün” Wikipedia’da “Komün, kapalı toplum” demektir. Bir grup insanın, kendi arasında, ortaklaşa üretmesine ve tüketmesine dayanır. Kapalı cemaatler ve tarikatlar komündür. Komünün karşıtı sosyete'dir. Sosyete, açık toplum demektir. Gizli Mason Cemiyetleri de komün toplumlarıdır şeklinde tanımlanır. Mesela tarım toplumunda halkın komünal yaşamda temel iktisadi faaliyeti olarak Kolhozlar vardır. “Kolhoz”, ‘kollektivnoyehozyaystvo’ kelimelerinin kısaltılmış hâlidir. SSCB'de tarım sektöründe örgütlenen "kolektif tarımla" uğraşan birlikler olarak tanımlanırlar. Toprağın mülkiyeti devlete ait olmakla beraber, 99 yıllığına sembolik bir rakamla köylüye kiraya verilir demektir. Bunun İbrani toplumundaki bir benzeri Kibbutz’dur. Ortaklaşa kullanılan yerleşim bölgelerine denir. Sosyalizm ve Siyonizm’i pratik bir şekilde bir araya getiren Kibbutizm, İsrail'e mahsus bir deneydir.

Menşevikler Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin 1903 yılında yapılan 2. Konferansında Lenin ile Julius Martov arasında yaşanan fikir ayrılıkları sonucu partinin bölünmesi sonucu ortaya çıkan iki gruptan birisidir. Parti üyeliğinin tartışıldığı birleşimde fikir ayrılığı yaşanmasının ardından çoğunlukta olan Lenin taraftarlarına Rusça çoğunluk anlamına gelen Bolşevikler, azınlıkta kalan Martov taraftarlarına da azınlık anlamına gelen Menşevikler denilecektir.

Sovyet” Rusça’da "danışma kurulu" anlamına kullanılır. Bizlerde de darbelerden sonra darbecilerin (Prezidyum’un) danışması için ara rejim döneminde onlar tarafından atanan kişilerden oluşan bir “Sovyet” yani “Danışma Meclisi” kurulur. İşte Türk Sovyeti bu “Encümen-i Daniş”dir. Aynı zamanda Sovyet, Çarlık Rusyası'nda 1905 Devrimi sırasında kurulan ve Ekim Devrimi'nden sonra Sovyetler Birliği'nin siyasal yönetim temelini oluşturan konseylerin her birine verilen addır. Yani bizim de geçmişte yerli ve milli “Sovyetimiz” vardı aslında!? Bu Sovyet üyeleri “Tanrısal güc”e sahip olduklarını düşünen politik oligarklardan oluşur. Politik oligarklar, kendi iktisadi oligarklarını da iktidarları içinde oluştururlar. İzmir İktisad Kongresi aslında yerli ve “milli bir Burjuvazi” hareketi idi. Mesela “Kadro Dergisiyerli ve milli, politik oligarkların güdümünde, örgütlenen, Eğit-Donatı yapılan ve yöneltilen bir “aydın” hareketi idi.

Ankara’da yaşayan Mustafa E. Sürat çok sık “Türk Sovyeti”nden sözeder. O Sovyetin dağılmasını ekmek ve mide ile ilişkilendirir. Akıl ve ahlak olmayınca ideolojinin de, dinin de toplumu sağduyuya yönlendirecek bir etkisi kalmıyor.

Farkında mısınız, bu “Bankamatik danışmanlar”, bilim kurulu üyeleri, bu yerli ve milli zamane “Kadroları”, hani şu mediadaki kalem sahipleri, zamane Burjuvası malum iş adamları kendi Sovyetlerini oluşturmaya çalışırken, dünden bugüne sessiz ve derinden ilerleyen derin yapılar birbirinin ayağına basmaya başladılar sanki. Bunlar, süt dişleri dökülüp köpek dişleri çıkınca yasama, yargı ve yürütmeyi de takmazlar. Ve kendi aralarında servet ve iktidar hesaplaşmasına girerlerse vay memleketin haline. Sokaktaki kalabalıklar, mayınlı tarlalarda birbiri ile uğraşırken, atı çalan Üsküdar’ı geçmez inşallah.

Dikkat, Türk Sovyeti, sizin kanlarınız ve gözyaşlarınız üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalışıyor. Birbirinize karşı kazanacak bir zaferiniz yok, birlikte kazanacağınız tek bir zafer var, o da emperyal hesaplar yapan global çeteler ve de onların yerli işbirlikçilerine karşı direnmekle mümkün. Bu nasıl mı mümkün olur? Hasbunallah! Vekil olarak Allah yeter! Onun kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur. Hele bir birlik olun, Hakk’ta toplanın! Onların gücü bizim dağınıklığımız, cahilliğimiz kadar büyüktür sadece!

Türkiye’deki bu “derin kabus”dan kurtulmadan kim kimdir, onu asla anlayamayacağız. Sabatay, Pakradun falan filan, konuşur dururuz, daha dün olan 15 Temmuz’un bir asıl gerçeğini anlamak mümkün değil.

Bakın, eğer bir yerde siyasetçi, bürokrat ve iş adamı meşru olmayan bir iş için bir araya gelmişlerse, şeytan orada bir üçgen kurar. İşte asıl Şeytan Üçgeni budur. Yapı zamanla derinlik kazanır, yeraltına doğru iner, o zaman 2. Bir üçgen oluşur orada Yargı, Stk ve Media bu üçgenin uçlarında yer alır. Artık bu yapıya kim yakalanır ya da girer ise sistemin bir parçası olur. O artık kendisi de değildir. Farklı bir boyuta geçer. Bu yapılara yaklaşmayın! Onlardan uzak durun, sonra onları yakacak olan ateş sizi de yakar.

SSCB’de Sovyet dağılsa da, bir çok ülkede “yeni Sovyet” rejimi dimdik ayakta. En büyük ve tehlikeli Sovyet’in Rusya’da değil, ABD’de olduğunu son pandemi(!) sürecinde görmedik mi?

Selam ve dua ile..