Tuhaf şeyler

Merve Kavakçı

Referandum sonrası batı basınının arama haftasıydı, İngilizlerin BBC, Almanların Deutsche Welle ve Der Spiegel’i benzer cümlelerle röportaj istedi. Konu referandum sonrası gelecek projeksiyonları. Ama asıl ilginç olan bilmek istedikleri konular arasında özellikle kadınların Türkiye’deki durumu ile ilgili olan soruların bulunmasıydı. BBC’nin bir başka zamandaki röportajında yaptığı terbiyesizlik sebebiyle kendime verdiğim çıkmama sözüm vardı. Daha doğrusu yapmadığı röportajından dolayı. Geçtiğimiz aylarda gecenin sabaha yakın bir vaktinde benden röportaj isteyip bulunduğum yer itibariyle teknik imkânların hazırlanması saatler almış, bu arada beni üç defa sıkboğaz etmiş, sonra da sabaha doğru röportajı iptal etmiş, daha doğrusu hiç aramamayı tercih etmişlerdi. Çok kızmıştım, ama anlaşılabilir bir durumdu bu. Müslüman kadınların lafı sözü belli, kendi duruşlarını savunabilecek konumdakilerine pek alışkın değil, onların saldırılarına onlar gibi değil de, takır takır argümanları bilimsel olarak koyacaklarına tahammül edemezlerdi. Arayan da onlardı sonra aramayan da. Belli ki ezip parçalara ayırabileceklerini düşündükleri başka birini bulmuşlardı. Bizdeki batıcı medya, batılı medyadan biraz farklıdır. Tabii ikisi de aynı hedefe hizmet eder, yani ikincinin hakimiyetidir. Öyle olunca aslında birinci, yani bizdeki batıcı medya diğerinin kuklası, kötü bir kopyası niteliğindedir. Bizdekiler, ülkenin Müslümanları ile uğraşırken siyasi doğruluk arkasına sığınma gereği duymazlar. Pata küte saldırırlar. Bakmayın bugünlerde, bu yıllarda böyle çok demokratmışçasına süzüm süzüm süzülmelerine, arz-ı endam edişlerine, biz onların on sene önceki hallerini de, yirmi sene önceki zelilliklerini de hatırlarız. Asıl sahipleri bu işleri böyle yapmazlar, bizdekiler derslerini iyi çalışmazlar, sonra da bugünkü hallerine düşerler, bükemedikleri eli zaman içinde öper hale geliverirler. İğneli laflar, imalı bakışlar, çabası, alttan alta darbe çağırmaklar, şimdilerde NATO güçlerine göz kırpmaklar… Efendileri, bu işi siyasi doğruluğa bulamaç ederek yaparlar. Medya tarafsız gözükecek ya, aslında öyle değil ya, olamaz ya, o zaman ne olacak, sanki öyleymişçesine bakın biz Türkiye’deki iktidarı devirmek için var gücümüzle size destek olacağız ama bunu sanki tarafsızmışızcasına yapacağız derler. Ondandır ki usulde tarafların hepsinin bakış açılarını yansıtıyormuş gibi gözükürler dört bir taraftan Türkiye karşıtı tarafa destek verirler. Olmadı, baktılar ki çetin cevize çattılar, 15 Temmuz gecesi bana yaptıkları gibi, size daha fazla dinleyemeyeceğiz deyip canlı yayında keserler, Müslüman alerjisi birini hemen devreye sokarlar, o da darbenin başarılı olmaması halinde, Türkiye’yi nasıl da otoriter bir rejimin beklediğinin karalarını bağlar. Bizim tarafa da, benim o gece yaptığım gibi, ağzınızdan çıkanı kulaklarınız duyuyor mu demek düşer…

Bugüne geleyim. Şimdilerde tuhaf şeyler oluyor. ABC’sinden, BBC’sine, CNN’inden, Der Spiegel’ine post referandum Türkiye’de kadınlar için dizlerini dövüyorlar. Bi dakka! Bi dakka! Kadınlara no’luyor diye sorunca da anlıyoruz ki, 1994 mahalli idareler seçimlerine dönüvermişler. Gerici bunlar! Gerici! Teybi geriye sarmışlar! Kadınlara çarşafa sokacak bir rejimin korkusunu kaplamış içleri. Yok yok! O kadar basit değil bu iş! Açıklayayım. Olan şu: Referandumda Hayır’a çalışan Batı, Türkiye karalamasının ellerindeki tezlerle artık mümkün olmadığını anlamış, yeni bir şeyler üretme mecburiyetinde olduklarını kabullenmiş durumdalar. E ne olacak!? Kendi dillerinde Türkiye laiktir laik kalacak! diye çığıracaklar. Var mı başka yolu?

yeniakit