‘Tilki vaaza başlayınca’, kümes sahipleri daha bir uyanık olmalı

Selâhaddin Çakırgil

Amerikan Başkanı Trump ‘Suriye’de biraz da başkaları savaşsın’ diye çekilme sinyalleri vermekteydi ama beklenmeyen bir anda açıklayıverdi geri çekileceğini ve Başkan Erdoğan’ı da övmeye başladı! 

‘Başkan Erdoğan, sözüne güvenilen ve dediğini yapan bir liderdir. DEAŞ’ı Türkiye temizler’ vs. 

Bayram değil seyran değilken..

Halbuki, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırı boyunca hem Esed ve müttefikleri ve hem de B. Amerika tarafından, -güyâ IŞİD /DEAŞ terör örgütüne karşı koyacakları iddiasıyla-, PKK/YPG güçlerine binlerce TIR dolusu -ve NATO’da müttefiki olan Türkiye’ye parasıyla bile verilmeyen- silahlar verilirken, Erdoğan’ın ikazlarına kulak tıkamıştı, USA emperyalizminin şefleri. Ve sadece Münbiç’te ‘USA- TC ortak devriye ekipleri’nin kontrol yapacakları açıklanmıştı. Ama uygulamaya gelince, yine Türkiye’nin oyalanmakta olduğu sırıtıyordu.  

*** 

Dahası, bu kandırmacayı sadece Amerikan emperyalizmi sergilemiyordu. Kuzey Suriye’de Fırat’ın doğusundaki Türkiye sınırları boyunca uzanan şerit üzerinde ‘kürd kavmi’ adına denilerek Amerika, İsrail, Batılı diğer devletler, Rusya ve sairlerince, yeni bir ‘devlet’ daha oluşturulması planına hız verildiği görülüyordu. 

Öyle ya, Osmanlı’nın haritadan silindiği 100 sene öncelerde o bölgede, arap ve türk vs. etnisiteleri adına irili-ufaklı yığınla devlet oluşturulmuştu. Öyleyse, 100 yıldır dışlanan ‘kürd kavmi’ne mensup olanların da kendi kavimleri adına bir devletleri olmalıydı. Bu durum, emperial güçlerin, Müslüman toplumlar arasındaki sosyal farklılıkların daha bir ‘derinleştirilmesi’ planına da uygundu. 

Ancaaak, devletlerin ortaya çıkması, genelde oluk gibi insan kanı akmasıyla olabiliyordu. Bunun için de, Erdoğan Türkiyesi, Ocak-1992’de, ‘Batı, bir Kürt Devleti kurmaya karar vermişse, yapacak bir şeyimiz olamaz’ diyen o dönemin başbakanı S. Demirel gibi teslimiyetçi bir siyaset izleyemezdi. Çünkü böyle bir ‘bekle-gör’ politikasıyla yarınlarda daha büyük gailelerle karşılaşmak kaçınılmazdı.  Nitekim Erdoğan’ın, kendilerini uyutmaya çalışan Amerika ve diğerlerine rağmen harekete geçmekte kararlı olduğunu Trump da görünce. 

*** 

NATO üyesi iki ülkenin karşı karşıya gelmesinin kaçınılmaz olduğunu, bunun NATO’yu bütünüyle parçalayabileceğini, Rusya’nın da bu durumdan faydalanmakta gecikmeyeceğini ve İsrail’in güvenliğini, asıl bu durumun daha bir tehlikeye atacağını anlayan Trump, -sionist İsrail rejiminin medyasına göre ve hiç de inandırıcı olmayan bir şekilde- Netenyahu’ya haber bile vermeden, Erdoğan’a, ‘Suriye sizindir’ deyiverdi; 24 Aralık tarihli Washington Post gazetesinin yüksek USA makamlarına dayandırarak verdiği haberine göre.  

Ne büyük lûtuf! 

*** 

Ama bu sözler üzerine Erdoğan hemen topa dalmadı. Çünkü Trump ‘Amerika’nın B. Elçiliği’ni Tel-Aviv’den Kudüs’e taşımak kararını daha önceden aldığını ama bir tepki oluşmaması için, dünya kamuoyunu aylarca başka tartışmalarla oyaladığını’ daha sonra itiraf eden kişidir. Nitekim ‘Amerikan emperyalizminin Doğu Akdeniz şubesi’ durumundaki İsrail rejimi de şimdilerde daha net olarak ‘Bir Kürt Devleti’nin kurulması vaktinin geldiğini’ söylüyor. 100 yıla yakın zamandır, Filistin halkına kan kusturan sionist İsrail rejimi, silahlı liderlerince kandırılan kadınlı-erkekli- çocuklu binlerce kürt insanının, ‘Amerika n’olur, bizi terk etme!’ diye ağlayışlarına dayanamıyor; zâhir! 

*** 

Hatırlayalım, 1975’lerde de İran Şahı ile Saddam Irak’ı arasında yüzüstü bırakılan Molla Mustafa Barzanî, Amerikan Dışbakanı Kissinger’a bir mektupla, ‘siyasî ve ahlâkî sorumluluklarını’ hatırlatınca, Kissinger’dan, ‘Bizim diplomasimiz bir hayır kurumu değildir’ karşılığını almıştı. 

*** 

Evet, ‘tilki vaaz vermeye başlayınca, kümes sahiplerinin daha bir uyanık olması gerektiği’ni tekrara hâcet bile yok.