Tetikçi’nin derdi, Etikçi’leri niye gerdi?

Hasan Karakaya

 

Ben, bugüne kadar “Cemaat mensubu” arkadaşların “özel hayat”larıyla ilgili tek satır yazı yazmadım... Nerede otururlar, ne yerler, ne içerler?.. Bu, hiç kimseyi ilgilendirmez... Elbette beni de ilgilendirmez... Ben, bu arkadaşların “özel hayat”larından ziyade, “eylemleri ve söylemleri” ile ilgilendim, onları eleştirdim... Fethullah Hocaefendi’ye yönelttiğim eleştiriler de; “söyledikleri ve yaptıkları”na yönelik eleştirilerdir...

Gelin görün ki;

Cemaat mensubu bazı arkadaşlar, ellerinde “malzeme” ve verecekleri “cevap” kalmayınca; işi “çirkef”liğe, “şirret”liğe ve “edepsiz”liğe vurmaya başladı...

NEYİM VARSA, GAZETEMDEN!

En edepli olanları demiş ki;

“Sizin 5 yıl önceki takım elbiseniz ve gözlüklerinize bakıyorum da, nasıl modern olmuşsunuz maşallah!.. İktidarın havasından soluduğunuz belli oluyor!”

Bu satırların, yazdığım “eleştiri yazıları” ile ilgisi ne?.. Yazılarıma karşı, varsa bir cevabınız, onu yazın!.. Bu ifadeler bir “eleştiri” değil, “cevap” hiç değil!.. Bunlar, sadece ve sadece “çamur atmak”tır!..

Daha önce çok yazdım, yine yazayım: Başbakan Tayyip Erdoğan’la ilk birlikteliğim “1980’li yıllar”a dayanır... Tayyip Bey, o yıllarda Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı’ydı... Ben de, “Millî Gazete Yazı İşleri Müdürü”ydüm... Oturur, konuşur, “geleceğe dair hayaller” kurardık... Ki, bu “hayal”lerin çoğu, daha sonraları “gerçek” oldu...

Sonra, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” oldu... Çeşitli platformlarda karşılaştığımızda; “Gel bir yemek yiyelim... Gel bir çay içelim” dedi ama fırsat bulup da, davetine icabet edemedim...

Bu vesileyle söyleyeyim ki;

“Herhangi bir sebeple, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kapısından içeri adımımı atmadım... Ne Tayyip Bey zamanında, ne Ali Müfit Gürtuna zamanında, ne de Kadir Topbaş zamanında!.. Değil herhangi bir talepte bulunmak için, çay içmek için bile gitmedim!”

Daha sonra, Sayın Tayyip Erdoğan; şiir okuduğu için “hapis” yattı, çıktı... AK Parti’yi kurdu ve ilk seçimde de “tek başına iktidar” oldu...

Sorun kendisine;

Son 9-10 yıldır, bir tane “ihale” veya “kıyak” talebim olmuş mudur?..

Şunun için söylüyorum:

Bugün “oturduğum ev”, üzerimdeki “elbise” ve gözümdeki “gözlük” tamamen “kendi alın terim”le alınmıştır...

Gözümdeki gözlükten ayağımdaki çoraba kadar, üzerimde ne varsa, “gazetemin verdiği ücret”le alınmıştır... Başkaca da hiçbir kişi ve kuruluşun, tek kuruşluk katkısı yoktur...

ALIN, SADAKAM OLSUN!

Cemaatteki bazı arkadaşların; gözlerinde büyüttüğü ve “modernleşme” olarak gördüğü “elbise” ve “gözlük”lerime gelince...

2-3 takım elbisem var...

Bunların “en pahalı”sı da;

Sadece “150-200 lira”dır!..

“Gözlük”lere gelince;

Fiyatı, “65 lira”dır!..

Arkadaşların gözü kaldıysa;

Hemen çıkarıp vereyim...

Sadakam olsun!..

Ama, amaçları “Hasan Karakaya’ya çamur atmak” ise, derim ki; “Siz kendi abileriniz ve ablalarınıza bakın!..”

Bana bakmayın!..

Ben “marka” giymem!..

“Moda” nedir bilmem!..

Uzun lâfın kısası;

Bana ağzımı açtırmayın!..

Edebinizle oturun ve “yazılarım” üzerine bir şey söyleyecekseniz, buyrun erkekçe söyleyin!.. “Bel altı”na inerseniz, ben de “altını-üstüne” getiririm...

Konuşacaksak, adam gibi tartışalım!..

Tartışacaksak, “konunun dışına” çıkmayalım... “Minder dışı”na çıkmak, “kaçak güreş” yapmak isteyen olursa, alâsını yaparım da, bu erkekliğe sığmaz!..

Bilmem, anlatabildim mi?..

TARAF’A İLGİ NİYE?

Her neyse... Madem yazıyoruz, bu tür “saldırı”lara da tahammül edeceğiz... Önemli olan “kalleşlik” olmasın, “kancıklık” olmasın!.. Yoksa, veremeyecek hesabım, veremeyecek cevabım yok!..

Bugün, aslında; “yazı başlığındaki soru”yu soracak ve muhataplarımdan cevap isteyecektim.

Gerçekten de sorulmalı değil mi;

“Tetikçi’lerin derdi,

Etikçi’leri niye gerdi?”

Ya da şöyle soralım:

“Taraf’ın derdi, Gülen Grubu Medyası’nı niye gerdi?”

Malûm;

“Gülen’i bitirme kararı 2004’teki MGK’da alındı” başlıklı haber yayınladığı için “gizli MGK belgeleri”ni açıklamaktan dolayı, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından “vatana ihanet”le suçlanan Taraf gazetesi hakkında “soruşturma” başlatıldı... Bu soruşturmaya; Avrupa Parlamentosu Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre tarafından “sert tepki” gösterildi ve “Skandal” olarak nitelendi...

Ne hikmettir bilinmez;

Helene Flautre’nin bu tepkisi, “haber” olarak sadece “3 gazetenin sürman-şeti”nden verildi.

Evet; Taraf, Zaman ve Bugün...

Başka hiçbir gazete, bu tepkiyi dünkü “birinci sayfası”ndan görmedi!..

Peki, sormak gerekmez mi;

“Taraf’ın derdi, Zaman ve Bugün gazetelerini niye gerdi?”

Ne yani;

Aralarında bir “bağ” mı var?..

Bildiğim kadarıyla, Taraf’ın dünya görüşü ile Zaman ve Bugün’ün dünya görüşü arasında, “180 derecelik bir zıtlık” vardır!..

O halde;

“Taraf’ı sahiplenmek” niye?..

Ona “destek” olmak neden?..

DÜN DÜNDÜR!

Denilebilir ki;

“Taraf, Fethullah Hocaefendi ve Cemaat’i savunan haberler yaptı!”

İyi de;

Aynı Zaman gazetesi, 26 Haziran 2004 tarihinde yayınladığı haberde; “Emniyet, 3 gazetenin MGK haberlerini yalanladı” dememiş miydi?..

O günkü haberlerde;

“MGK’nın, Emniyet içinde bir grubun (Fethullah Gülen Grubu) istihbarat birimi oluşturduğu ve örgütlendiği konusunun görüşüldüğünü” iddia ediyordu.

Zaman ise diyordu ki;

“MGK’nın içeriğini yayınlamak suç... TCK açıklanması yasak bilgileri yayınlayanların en az 3 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmaları öngörülüyor. MGK Kanunu’nun 10. maddesinde, MGK toplantılarında yapılan görüşmelerin açıklanması ve yayınlanmasının yasak olduğu vurgulanıyor.

Yasaya göre; toplantılarda yapılan görüşmeler ancak MGK’nın bu doğrultuda karar alması halinde yayınlanabiliyor.

Ayrıca Anayasa’nın 28. maddesinde de devlete ait gizli bilgilere ilişkin her türlü haber ve yazıyı yazan ve basanların ilgili kanun uyarınca sorumlu olacağı belirtiliyor.

MGK görüşmelerinin yayınlanması TCK’nın 137. maddesi kapsamına giriyor. Buna göre yayınlanması yasak bilgileri basanların 3 yıldan az olmamak üzere ağır hapisle cezalandırılması öngörülüyor.”

Lütfen dikkat;

Bunları ben uydurmadım,

İşkembeden de atmadım...

Bu satırlar, 26 Haziran 2004 tarihli Zaman gazetesinden alınmıştır.

“O zamanki” Zaman diyor ki;

“MGK’nın kararlarını yayınlamak suçtur... Yayınlanması yasak bilgileri basanların 3 yıldan az olmamak üzere, ağır hapisle cezalandırılması öngörülüyor!”

“O zamanki” Zaman böyle diyordu da, “bu zamanki” Zaman ne diyor?.. Ne yani, MGK kararlarını yayınlamak “suç” olmaktan çıktı da, bizim mi haberimiz olmadı!..

Neredesin ey “tutarlılık?”

Neredesin ey;

“Dün, dündür” diyen Demirel?..

“İlke” nerede, “etik” nerede?..

Sen, 26 Haziran 2004’te “MGK kararlarını yayınlamak suç” de, bugün de kalk Taraf’ı savun!..

Nedir bu muhabbet,

Nedir bu dayanışma?..

Zaman ve Bugün’deki arkadaşların “yeni kardeş”leri Taraf mı oldu acaba?..

Yoksa, aralarında; “ekonomik” veya “organik” bir bağ mı var?..

STV’DE HAYVAN BELGESELİ!

“Kardeş” ifadesini özellikle kullanıyorum... Merak ediyorum, Başbakan Tayyip Erdoğan, artık “kardeş” değil midir ki; “Hükümet’in altını oymaya” çalışan Taraf, bir “kardeş” gibi kucaklanırken, Tayyip Erdoğan bir kenara itiliyor?.. Biliyorum; beni, yine “fitne çıkarmakla, yalan yazmakla ve iftira atmakla” suçlayacaklar ama ben “gazetelere yansıyan” haberi sunacak ve soracağım...

Önceki günkü gazetelerde; “Penguenler Cemaat medyasında” başlıklı bir haber vardı ve şöyleydi:

“Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Trakya gezisindeki konuşmaları, haber kanallarının neredeyse tamamında canlı yayınlanırken, hükümetle arası açılan Gülen cemaatinin kanalı Samanyolu Haber aynı dakikalarda filler, aslanlar, bizonlar, yılanlar ve penguenlerin boy gösterdiği belgeseli yayınladı.

Gezi Direnişi sırasında CNN’in yayınladığı penguen belgeseli Türkiye’nin gündemine oturmuştu.”

Başka sözüm yok!..

Beni, “Cemaat’e yüklenmekle” suçlayan arkadaşlar, “Cemaat medyası”nın bu yaptıklarına niye tepki göstermezler acaba?..

Ne o, yoksa;

********************************************************************************

“Abi’lere lâf söylenmez mi?” Gezi’cileri aklamak Aksiyon’a mı düştü?

“Zaman Grubu”na bağlı Aksiyon Dergisi’nden Muhsin Öztürk, İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Mustafa Erdoğan ile görüşmüş...

Prof. Erdoğan, Gezi olaylarının bir darbe girişimi olarak değerlendirilemeyeceğini söylemiş...

Ve devam etmiş:

“Gezi’yi darbe ile açıklamak insanlara saygısızlık, hakarettir... AK Parti’ye oy verenler de oradaydı.”

Aşağıdaki yazımda;

“Taraf’ın derdi, Zaman ve Bugün’ü niye gerdi?” diye sordum...

Şimdi de, Aksiyon’culara soruyorum:

“Gezi teröristlerinin derdi Aksiyon’u niye gerdi ki, Gezi’yi savunanların demeçlerine başvurmuşlar?..”

Aksiyon’un bu yaptığı “Gezi’yi aklamaya çalışmak” ise, kafalardaki “istif-ham”lara da haklılık kazandırır...

Çünkü insanlar; “Dershane, Gezi’nin devamıdır” diyor...

Aksiyon ve Aksiyon’un haberini haber yapan Cihan Haber Ajansı da, sanki bunu “doğrulamaya” çalışıyorlar!..

yeniakit