Terör, ‘Can Pazarları’nı yaygınlaştırmaya çalışırken

Selâhaddin Çakırgil

Dün sabah, İstanbul- Vezneciler gibi, metro ve otobüs duraklarının bulunduğu oldukça yoğun bir mekanda, insanların işlerine gitmek üzere olduğu erken saatte meydana gelen ve 7’si polis, 11 kişinin hayatını kaybettiği ve 40’a yakın insanın da yaralandığı bu terör eyleminin de hedefi, sivil toplum kesimlerini dehşete düşürerek, çaresiz bırakarak teslim almak ve kendi isteklerine boyun eğdirmektir.

Terör saldırılarını gerçekleştirenlerin, insan hayatı’na hiçbir saygı duymadığı ve halkın, Ramazan gibi bir manevî atmosferde oluşunu bile gözönünde bulundurmadığı da ortada. 

Anlaşılıyor ki, patlayıcı yüklü bir araba park halinde, onu patlatacak olan kişi de uzakta, pusuda.. Ve tam da polis aracının geçtiği sırada, bir telefon düzeneğiyle patlama gerçekleştiriliyor.

Bu gibi, insanlıktan nasibsiz korkak alçaklar hep olacaktır. Ve, her yerde ortaya çıkabilir.  

Böylesine, hiçbir ahlâkî ve insanî kaygı taşımadığı ortada olanlar karşısında çare, teslim olmamak, dehşete ve korkuya kapılmamak, sinmemek ve onları çaresiz bırakmaktır.

Hayatını kaybeden mazlumlara rahmet ve yakınlarına sabırlar diliyorum.

***

Bu vesileyle, Irak ve Suriye’de yaşanan daha büyük yangınlara da değinmeliyiz.

Fellûce, Bağdat’ın sadece 40 km. kadar batısında.. Yaklaşık 350 binlik bir şehir ve iki yılı aşkın zamandır, terör silahını etkili şekilde kullanan DAİŞ militanlarının elinde..

Şehri DAİŞ’in elinden geri alabilmek için Irak ordusu, B. Amerika ve  Rusya’nın bombardıman uçakları, bir mezhebî heyecanla hareket ettirilen milisler ve de İran’ın güçleri.. FellûceDAİŞ’in elinden geri alınmaya çalışılıyor. 

Sivil kitleler ateşin içinden kurtulabilmek için, Fırat’ı geçerek kaçmaya çalışıyorlar. Ancak, o yüzlerce sivil insan da üzerlerine açılan ateşlerle Fırat’ta can veriyor.

***

Mes’elenin ilginç bir tarafı, 1979’larda, (Batı’ya da Hayır, Doğu’ya da!. İslam Birliği..) şiarlarını yükselten İran müslümanlarının bugünkü yöneticilerinin, Irak ve Suriye’de; bu müslüman coğrafyalarındaki operasyonlar için, hem Amerika ve hem de Rusya ile işbirliği yapması..

Hattâ o kadar ki, 2 Haziran günü, İran medyasında yayımlanan bir haber- fotoğraf, İran Kara Kuv. Kom. serdar (general) Muhammed Pâkpur ile, İran’ın en üst komutanlarından serdar Qaasım Suleymanî’yi, Fellûce’de Amerika öncülüğünde yapılan operasyon bölgesinde, bir arada gösteriyordu. Irak rejimi de, İran’lı komutanların ‘askerî danışman’ sıfatıyla bulunduklarını açıklıyordu.

Suriye’nın Irak sınırına yakın yerdeki Raqqa şehri de, DAİŞ militanlarının elinden çıkmak ve, USA, Rusya, İran ve PYD işbirliği sâyesinde geri alınmak üzere.. Ancak, PYD’nin devreye böylesine girmesi de, Türkiye’nin açıklanan ‘kırmızı çizgi’lerini zorlayan bir durum.. ‘PYD güçlerinin Fırat’ın bakısına geçmesi halinde Türkiye, kendisine müdahale edebileceği konusunda ABD’nin garanti verdiğini, dün Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu açıklıyordu. Saddam’a da, Kuveyt’i işgali öncesinde garanti vermişti USA emperyalizmi!

***

Daha da ilginç olan, bu konuların, emperyalist güçlerce, Müslüman coğrafyalarındaki mezhep kavgalarını tahrik edecek şekilde tertiplenmesi..

Nitekim, Fellûce ve civarında, DAİŞ’e üstünlük sağlanan yerlerde şiî milislerinin sünnî halka da nasıl korkunç işkenceler yaptıklarına dair görüntüler İngiliz ve Amerikan televizyonlarında yayınlanıyor. Yani, bütün bu entrikaları düzenleyen, tarafları dilediği gibi kullanan da kendileri, sonra da, şiî güçlerin korkunç vahşîliğini dünyaya duyuran da yine  kendileri..

Hedefin, bir Müslüman halklar arasında, tıpkı, Hıristiyanlar arasında Ortaçağ’da onyıllar boyu süren kanlı boğuşmalar gibi, bir mezheb savaşı çıkarmak olduğu daha nasıl net olabilir?  

stargazete