Tarihinden tatlısına eski ve yeni İstanbul

Merve Kavakçı

Tarihinden tatlısına eski ve yeni İstanbul

 

Türkiye siyaseti Anayasa Mahkemesi"nin türban kararının gerekçesine ve AK Parti"nin kapatılmasına karşı vereceği savunmaya kilitlenmişken, benim gündemimde bu hafta ayrıca İstanbul"da gerçeklesen önemli bir toplantı vardı.

İstanbul"un Avrupa Birliği"nin 2010 yılındaki kültür başkenti seçilmesi çerçevesinde düzenlenen 3. Uluslararası Tarihi Yarımada Sempozyumu, Eminönü Belediyesi"nin ev sahipliğinde geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşti. İstanbul"un en önemli tarihi değerlerinin bir çoğunu içinde barındıran Eminönü-Fatih-Haliç bölgesinin yeniden imarı, geçmişe ait eserlerinin orijinal hallerinde muhafaza edilmesi ve bu bölgenin Türkiye"nin kültür turizmine sağladığı katkıların artırılması için yapılan çalışmalar, akademisyenler ve siyasetçiler tarafından tartışıldı. Yapılan sunumları dinlerken eşi benzeri bulunmayan bir medeniyetin üzerinde ne kadar pervasızca oturduğumuzun acısını bir kere daha kalbimde hissettim. Özümüzden sadece düşünsel bir mesafeyle uzaklaşmamışız biz, fiziksel olarak da uzaklaşmış, uzaklaştırılmışız. Gözlerimizi kapamış, kulaklarımızı tıkamışız. Birçoğumuz İstanbul"da oturuyor olabiliriz ama aslında çook uzaklarda yaşıyoruz. Nerede olduğumuzu, nasıl bir mirasın üzerinde oturduğumuzu bilmeden, bunu idrak edemeden...
Sempozyum çerçevesinde düzenlenen bir fotoğraf sergisi iste tam da bu, bakıp da göremediğimiz, duyup da işitemediğimiz İstanbul güzelliklerini değerli Taceddin Ulaş"ın makinesinden katılımcıların dikkatine taşıdı. Sayın Ulaş Türkiye"de bir ilke imza atan genç bir sanatçı. 360 derecelik acıyla çektiği birbirinden güzel İstanbul fotoğrafları bu şehrin bütün kalabalığı, telaşı, trafiği, yıpranmışlığı ve yorgunluğuna rağmen sayısız dünya harikasını insan gözünün bir seferde kavrayamayacağı bir bütünlük içerisinde 3-D (üç boyutlu) olarak katılımcıların beğenisine sundu. Temmuz ayı itibariyle Eminönü Meydanı"nda sergilenecek olan bu resimlere www.panoramadunyasi.com adresinden ulaşabilirsiniz.
BARBAROS
İstanbul"a gelip de insan meşhur tatlılarımızı tatmak istemez mi? Biz de bu hafta kah televizyon programları, kah özel görüşmeler ve aile ziyaretleri için İstanbul"u köşe bucak dolaşırken, bir taşla birkaç kuş vuralım düşüncesiyle, gittiğimiz yerlerin meşhur mekanlarına birkaç dakikalığına da olsa uğramayı ihmal etmedik. Meşhur derken öyle cicili bicili "markalı", şu veya bu "mekanlı", son zamanlarda türemiş yerlerden değil de, çeyrek-yarım asırdır ürettikleriyle isim yapan küçük ve fakat büyük yerlerden söz ediyorum. Mesela, erken çocukluk yıllarımın geçtiği Fatih"ten geçerken dede yadigarı Barbaros"a kazandibini tatmak için gittik. Rahmetli dedeciğim çok sevdiği tavukgöğsü için buranın müdavimleri arasındaymış. Acelemiz olması sebebiyle oturmadan siparişlerimizin hazırlanmasını beklerken kızım Fatıma, en son sefer buraya geldiklerinde anneannemle oturdukları masaya işaret etti. Zaman ne kadar da çabuk akıp gitmişti... Fatıma"nın da Barbaros"u tanıması bana tuhaf bir memnuniyet duygusu verdi. Sanki yediğimiz kazandibi bizi sadece ülkemize, İstanbul"a değil, aynı zamanda geçmişimize, kızımın hiç görmediği büyük dedesine bağlıyordu. Gidenler gitti, faniler Hakk"a yürüdü, ama bakıyorum Barbaros aynı tat ve lezzette tam kıvamında bize özgü tatlıları hizmete sunmaya devam ediyor. Yolunuz Fatih"e düşerse mutlaka uğrayın.
PEMBEGÜL
Her şeyin "isim" olmadığını bize hatırlatan bir diğer mekan Pembegül Pastanesi. İstanbul"da on yerde şubesi olan Pembegül, beynimizde isimleri pastayla özdeşleşmiş bazı mekanlara taş çıkartacak seviyede leziz mamulleriyle dikkat çekiyor son yıllarda. Nerede ve nasıl üretildiği konusunda şüphe olmayan helal gıdalar güler yüzlü bir servisle birleşince ortaya enfes pasta ve börekler çıkıyor. Zeytinli açması bizim ailenin favorisi. Kadıköy, İçerenköy hattındaysanız Pembegül"ün ürünlerini bir tadın derim.
DEDEZADE
Bu sefer değil ama bir önceki Türkiye seyahatimde katıldığım bir uluslararası toplantı sırasında, bir kutu lokum uzatıldı benim de aralarında bulunduğum katılımcılara. Açıkçası lokum gibi biraz fazla tatlı yiyeceklerle pek arası olmayan biri olarak teşekkür edip nazikçe reddettim önce. Israr üzerine belki sonra tadarım diye bir peçete içinde aldım bir tane. Meğer yiyeceğim lokum değil, lokum ötesi bir şeymiş. Bir tane yemekle bırakamayacağınız lezzette yeni bir lokum. Butik tarzı üretim yapan Dedezade Lokumları, sipariş üzerine hizmet veriyor. Lokum severler, benim gibi sevmediğini zannedenler www.dedezade.com.tr adresinden ulaşabilirler.

 

vakit