Tapılan güç, tapanlarının zevâlini de hazırlayabilir!

Selâhaddin Çakırgil

Amerikan emperyalizmi bugün tıpkı Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girdiği günlerdeki gibi bir havayı yansıtıyor. 

Trump’ın siyaset sahnesine çıktığı günden beri, Amerikan toplumuna verdiği mesajlara bakınız.. ‘Ben dünyanın en zengin ve zekilerindenim.. Amerikan toplumun en büyük düşmanı İslam ve müslümanlardır. Onlara burada yaşama hakkı tanımamalıyız.. Amerikan rüyasını yeniden canlandıracağım.  Amerika’yı yeniden dünyanın en büyük gücü haline getireceğim..’

Ve bu yolla seçilen kişi bugün ise başta Suûd rejimi olmak üzere, ‘Biz olmasak,  1 hafta bile ayakta duramazsınız!’ dediği ‘petro-dolar şeyhlikleri’nden haraç alarak, Amerikanizm’i, içine düştüğü dağılma ve erime psikozundan kurtulabileceğini sanıyor. 

Bu konuda, nice gizli-açık cinayetler üzerine kurulu Suûdî rejiminin sadece ‘Kaşıkçı Cinayeti’ni bayraklaştırarak, Suûdî Veliahdi’nden kopardığı 450 milyar dolar hatırına bu cinayetin de üstünü örtmeye çalışıyor. 

***

B. Amerika’da, Trump’ın partisinden olup, Senato Çoğunluk Lideri de olan senatör McConnell, Suûdî yönetiminin ‘Kaşıkçı Cinayeti’ne dahil olduğunun CIA tarafından belgelendiğini belirtiyor. Cumhuriyetçi senatör Mike Lee de aynı görüşte olduğunu açıklıyor. 

Suûdî rejiminin ABD'nin stratejik ortağı olduğunu ve iki ülke arasındaki ilişkinin Orta Doğu için önemli olduğunu kabul ettiğini söyleyen McConnell ‘Kimse Suudî rejimiyle ilişkilerimizi tamamen kopartmak istemiyor, ama bu cinayete uygun bir cevanın verilmesi gerektiğini’ belirtiyor. 

Aynı şekilde USA Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başk. Bob Corker da ‘Oldukça eminiz ki, Veliahd Prens, bu cinayete karıştı. Pire için yorgan yakmak istemiyoruz, ama bir bedel ödemelidir.’ diyor.  Trump ise, "Suudî rejimi olmasa, İsrail’in başı dertte olur!” diyor. 

Dışişleri Bakanı Pompeo da, ‘Bizim misyonumuz Amerikan halkının güvenliğini sağlamak” diyor. Savunma Bakanı James Mike ise, ‘Amerikan Başkanı’nın lekeli muhataplarla irtibat kurmamak gibi bir özgürlüğünün olmadığını’ söylüyor.. 

Trump ise, hâlâ, “Bu cinayetten nefret ediyorum,. Ama, Veliahd Prens de işlenen cinayetten, benden daha çok nefret ediyor!” demeyi sürdürüyor. Ama, bu arada yükselen itirazlar karşısında, “İnsanlar gerçekten de benim yüzmilyarlarca dolardan vazgeçmemi mi istiyor?” diye iç dünyasını açığa vuruyor ve sonra da, romantik felsefî izahlara felsefe yönelerek, ‘Kaşıkçı Cinayeti’nden, belki de bütün dünya sorumlu tutulmalıdır, çünkü dünya kirli bir yer!" değerlendirmesinde bulunuyor. 

Bütün bunlar, evet,  o 450 milyar dolar hatırına.. 

Amerika’nın bu durumu, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girdiği dönemdeki derin çelişkilerini ve saldırganlıklarını hatırlatıyor. O âkıbetin USA emperyalizminin başına da  gelmesinden üzülecek olanlar dünyada herhalde çok azdır. 

***

Böyle bir durumdan, ‘Baltık Denizi’nden Kafkaslara kadar uzanan bir Rusya’yı canlandırma ideali’ne kendisini kaptırmış olan Rusya Başkanı Putin niye istifade etmesin.. Nitekim, Ukrayna ile münasebetlerini iyice askerî bir sürtüşmeye doğru kaydırmaya yeniden başlamış bulunuyor. 

***

‘Türkiye’de yapıyor da, biz niye yapamıyoruz?’ hayıflanması..

İran, Şahlık rejimini, devirip dünyayı sarsarak gerçekleştirdiği İslâm İnkılabı’nın 40. Yıldönümü’ne hazırlanıyorken.. 

İran’daki etkili güç odaklarının sözcüsü durumundaki bir internet sitesinde 28 Kasım günü Türkiye’yle ilgili olarak yayınlanan yorumda, ‘Türkiye bağımsızlık yıldönümünde dünyanın en büyük havaalanını açarken, biz de İnkılab’ın 40. Yıldönümü için dar gelirlilere destek olmak için, halka dağıtılmak üzere milyonlarca ‘hayatî destek paketleri’ vermekle meşgulüz..’ diye hayıflanılıyor ve de hükûmete ağır eleştiriler yöneltiliyordu kısaca.. Bu yazıya gönderilen yüzlerce okuyucu iletilerinde de benzer hayıflanma ve eleştiriler de cabası..

 

stargazete