TAKİYE, REEL POLİTİK, MÜNAFIKLIK!

Abdurrahman Dilipak

Adı “diplomatik dil” oldu. Siyasiler ve bürokratlar, biri maslahat, biri siyaset gereği yalan konusunda içlerinde bir diren oluşturmuyorlar. Şeytan bir bahane ile insanları kolayca kandırabiliyor. Bu akılla her harama bir bahane üretmek mümkün. Hatta yalanlarına kimileri Allah’ı şahid tutuyor. Kolayca yemin edebiliyorlar. Yalan söylemeyi, iftira sınırına taşıyıp, rakipleri hakkında yalan uydurabiliyorlar. Tabi aynı konuda kendi tarafındakilerin ayıplarını ise örtüyorlar. Ama, tabi, Allah herşeyi görüyor.

Demirel’in dediği gibi, “dün dündür, bugünse bu gün. Siyaset’te 24 saat çok uzun bir zamandır”. İsmail Nacar soruyor: “İslam’a düşmanlığını ‘Kahrolsun şeriat’ sloganıyla dillendiren bir gelenekten gelen o CHP ki, bırak Filistin mitingi yapmasını, genel başkanı, Hamas’ı ‘terör örgütü’ ilan etmişti. Eğer bu mitingi yapmak isteyen Sayın Özel, “Geçmişte Hamas’a ‘terörist örgüt’ ifadesin kullanmam yanlıştı; özür dilerim” deseydi, bir partili olmamama rağmen, bu mitingin en ön safında yer alırdım” diyor.. Amaaan canım sende, dün dünde kaldı.

Saadet Partisi Siyasi İşler Başkanı Ankara Milletvekili Mesut Doğan Erdoğan’ı eleştirirken şöyle diyor: 2 paylaşım Umarsız bir tutarsızlık… Cumhurbaşkanı bir yandan Kudüs’e sahip çıkacağını söylerken birkaç saat sonra, Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul eden “Büyük birader”e methiye dizmekten çekinmiyor”. (Bu mesajı X’deki atıfları ile birlikte görmek için tıklayınız):

https://x.com/Mesutdogan060/status/1969317692071940470

Yalan söylemek haramdır. Bu “Evamiri Aşere”den 10 büyük günahtan biridir. Yalan söylemenin istisnası yoktur. Ve hele de vekaleten görev üslenen biri vekaletini aldığı topluma karşı yalan söylüyorsa bu asla kabul edilemez. Kaldı ki, bir takım maslahatlar gereği böyle söyleme gereği duymuş olsa bile, kimsenin buna inandığı yok artık.

Dostunuz dostu sizin düşmanınız olamaz. Bunun aksi iddia asla inandırıcı olmayacaktır. Günü kurtarmaya yönelik bu tür beyanlar aslında kişilerin inandırıcılıklarını, dürüstlüklerini tartışmaya açar. Her gerçeği herkese yer yerde söylemeyebilirsiniz ama, yalan söyleyemezsiniz. Gerçeği söylediğinizde kendiniz için ve toplum açısından gayri meşru bir tehditle, mal, can, namus, akıl, inanç ve neslinize yönelik açık ve yakın bir tehdit söz konusu ile, burada gerçeğin aksine bir şey söylemek yine de meşru değil, geçici bir mübahat ile muaheze edilmenize engel teşkil eder. Çünkü iradenin haksız şekilde baskılanmasıdır. Bu anlamda. Bir kişinin başka. Birini kendine karşı “Takiye” yaptığını söylemesi, kendi zalimliğinin itirafı olur.

Bu konu daha fazla menfaat temin etmek için değil, bir tehdide karşı bir ruhsatı ifade eder. Bu tür beyanların alenen ve ulu orta yapılması fitne sebebidir.

Şimdi bunun adını “Reel Politik” koydular. Politik ihtiyaçlar doğduğunda bu kapıya müracaat etmek doğru değildir. Sonuçta rızgı veren ve eceli tayin eden Allah (cc) dır. Kem alat ile Kemalat olmayacağı gibi, Reel Politik bahanelerinin arkasına saklanarak “iki yüzlü” davranmak münafıklık olur.

Bu konu aslında “İstihbarat Fıkhı”, “Savaş fıkhı”, “Havf Fıkhı” ile ilgili bir konudur ve kişinin tek başına verebileceği bir karar değildir. Bu konuda keyfilik fitne’ye sebeb olan dedikodu ve şaibelere kapı aralar.

Kaldı ki, Takiye’de esenlik durumunda, yani tehlikenin ortadan kalkması ile durum açıklanır. Yoksa bu durum zaman içinde emsal teşkil eden, aleniyet kazanan bir sapmaya zemin hazırlar.

Hadi başkalarına bunu yapıyorsunuz, CoVID, mRNA, PCR, o halka avuç avuç yutturduğunuz haplar konusunda inatla o yanlışı nasıl savundunuz, bugün gerçekler ortaya çıktığı halde gerçeği itiraf etmiyor, özür dilemiyorsunuz. Sahi, PKK gerçeğini niye konuşmuyorsunuz, aradan yarım asırdan fazla bir zaman geçmiş. “Bir tuğlayı çekersek duvar yıkılır” diye mi düşünüyorsunuz. Faili meçhuller onun için mi “Fail” kalıyor?

Yalan söyleyip söylememekten öte, adil şahidler olacaktık, zamana, mekana, olaylara, ülkelere, kişilere karşı. Hani bir kişi ya da topluluğa karşı düşmanlığımız, öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecekti. Yalan söylemeyi de geçtiler, birbirlerine iftira ediyorlar, kumpas kuruyorlar..

Sahi, güney doğu depreminde kaç kişi öldü? Gerçeğin gizlenmesindeki maslahat ne?

Bugün devam eden İklim fitnesi, İstanbul sözleşmesi, Karbon ayak izi fitnesi, 5G konusunda uyarıları niye dinlemiyor ve gerçekleri gizlemeye devam ediyorsunuz. Neden CHABAT konusunda susmaya devam ediyorsunuz. Belediyelerin konser harcamasının hesabı soruyorsunuz da, Kültür Bakanlığı’nın Adana’daki “Portakal Çiçeği Karnavalı”nın hesabını sormuyorsunuz? Kişiye, partiye göre cinsiyete göre adalet olmaz.

Geçen gün Ulaştırma Bakanı 5G ile ilgili neler anlattı neler? @Düz gercekler’de yetkililere bir takım sorular sordular ama cevap yok. 5G kuleleri için uyarı etiketini hiç kimsenin göremeyeceği bir yüksekliğe asmışlar.. (Dublaj ve Altyazı ile) Tam bir komedi.. Etiketin üzerinde yazılanları tercüme edelim: ”Bu küçük bir 5G baz istasyonudur. Bu kulenin yaydığı sinyaller insanlara, hayvanlara ve bitkilere zarar verir.” ‘Bu cihazdan birkaç yüz metreye kadar mesafeden zararlı maruziyet meydana gelebilir:” ‘Bu cihaz tarafından yayılan frekanslar 100 GHz’e kadar çıkabilir ve önerilen FCC maruziyet sınırlarını aşabilir.” ‘Maruziyet şunlara neden olabilir: Baş ağrısı, Uykusuzluk, Bilişsel Bulanıklık, Yorgunluk, Kulak çınlaması, Görme sorunları, Kalp sorunları, Grip benzeri semptomlar, Kas ve sinir sistemi sorunları.” https://x.com/DuzGercekler/status/1969411219728593065

Sağlık Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı, TUBİTAK, Gıda Tarım Bakanlığı bu konuda hiçbir şey söylemeyecek mi? 80 milyonun vebalini üsleniyorsunuz, bugünlerin bir de yarınları var. Sandığı geçin, öbür dünya hesabı var.

5G, Oksijen atomlarının frekansını değiştirip aslında bütün canlılar için bir felakete sebeb oluyor. İnsan, hayvan, bitki fark etmez. Chemtrails ile havayı, suyu, toprağı kirletiyorsunuz..

Şairin dediği gibi ,“bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu / Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek / Siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek”. “Global sistem” ve “Uluslararası düzen” tamamen yalan üzerine kurulu. “Islah edicileriz” diye geliyorlar, “bozgunculuk” yapıp gidiyorlar. “Barış getireceğiz” diyorlar, “terör estiriyorlar”, “hizmet için geliyoruz” deyip, “çalıp-çırpıp gidiyorlar”. Biz de artık uyanık olalım biraz.

Gazze’de yaşananları görüyorsunuz. Utanmadan bir de kendilerini “Tanrının ailesinden” olarak takdim ediyorlar. Bunlar yönetiyor dünyayı. Kendi vahşetlerini görmüyorlar, Gazze’li çocukları terörist ilan ediyorlar.

Sumud filosu İşgal altındaki topraklara, Gazze’ye yaklaştıkça saldırılar artıyor. Dünyadan ses yok. Sivil ve silahsız bir gruba saldırı oluyor, bakalım kaç ülke savaş gemisi gönderecek. Bakalım o saldırı insansız hava araçlarını etkisiz hale getirecekler mi?

Aslında bunlar, Gazze halkının şahsında insanlığa meydan okuyorlar. Bakalım bu durum daha ne kadar devam edecek.

UCM Netenyahu’yu mahkum etti ne oldu? BM Genel kurulunda yaşananları görüyorsunuz, tam bir komedi. BM GK kararı tek oyla veto ediliyor.

Gazze gerçeği, dünyadaki bu gizli gücü gözler önüne serdi. Bunların maskesini indirdi. Şimdi her yerde, tüm zamanlarda var gücümüzle haksızlığa karşı sesimizi yükseltmeliyiz. Adil şahidler olmalıyız. Gazze’yi dilimizden gündemimizden düşürmeyelim. Sumud yolcularının bir haftalık yolu kaldı. Dualarımız onlarla. Selam ve dua ile.

mirathaber