Soma’daki facia... Sabotaj ihtimali gözardı edilemez!

Hasan Karakaya

Ne yazacaksın?.. 

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanan “en büyük maden faciası” Soma’da meydana gelmiş ve 350 civarında insanımız hayatını kaybetmiş... 

İnşaallah “şehit” olmuşlardır... 100 civarında insanımız yaralı kurtarılmış!..

Böyle bir “acı tablo” karşısında ne diyeceksin?..

Cenab-ı Allah’tan; ölen işçilerimize rahmet, yaralı işçilerimize acil şifa, işçilerimizin ailelerine de sabırlar vermesini niyaz ediyoruz... Ülke olarak hepimizin başı sağolsun...

“Dua” ve “temenni”den başka elimizden bir şey gelmiyor... 

Sadece, “rahmet, şifa ve sabır” için dua edebiliyor, bu günlerin “kenetlenme ve dayanışma günleri” olduğunu söyleyebiliyoruz...

Acımız ortak...

Hepimizin acısı...

O madende hayatını kaybedenler ya da yaralı çıkarılanların hepsi, bu ülkenin evlâdı... 

Kimimizin yakını, kimimizin kocası ve kimimizin nişanlısı ve kimimizin kardeşi... Hayır, kimimizin değil, hepimizin kardeşi...

Onun içindir ki;

“3 gün milli yas” ilân ettik, “Türk bayrakları”nı yarıya indirdik, “milli iradenin tecelligâhı Meclis”i 3 gün tatil ettik, “minare”lerimizden “sâlâ”lar okuttuk, “eğlence programları”nı iptal ettik... Yarınki “vaaz”larımız bu acı üstüne...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Çin gezisi”ni, TBMM Başkanı Cemil Çiçek “ABD gezisi”ni, Başbakan Tayyip Erdoğan “Arnavutluk gezisi”ni, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “İngiltere gezisi”ni iptal etti...

Kimi, hemen Soma’ya koştu, kimi de bugün gidecek... Bölgeye ilk giden Enerji Bakanı Taner Yıldız oldu... 

Önceki gün saat 22.00’de bölgeye giden ve ailelerin “acı”sını paylaşmakla kalmayıp, sabaha kadar gözünü kırpmadan krizi yöneten Taner Yıldız, gerçekten de zor bir görev ifa etti...

Herkes ayaktaydı...

Toplumun büyük çoğunluğu da; bütün programlarını “iptal” edip, “Soma’dan canlı yayın” yapan “haber kanalları”nın karşısına geçip, “iyi haberler gelmesi” için “dua”lar etti... Ocaktan “ölü” çıkarılan işçiler için “gözyaşı” döktü...

Kısacası;

“Türk”üyle, “Kürt”üyle, “Laz”ı, “Arnavut”u, “Çerkes”i ve “Arap”ıyla “millet” olduğumuzu bir defa daha gösterdik...

Nasıl ki “deprem”lerde kenetlendik, nasıl ki “afet”lerde el ele verdik, Soma’daki “maden kazası”nda da “bir ve beraber” olduk... 

Yüreklerimiz cayır cayır yandı...

Bu birliğimiz inşaallah bozulmaz...

HESABI ELBETTE SORULACAK

Tabiî; birlik ve beraberlik içinde olmamız, bu “facia”yı sorgulamamızı engellemez... Bu facia elbette sorgulanacak, elbette soruşturulacak ve “sorumlular”ından elbette hesap sorulacak!..

Kaldı ki;

Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak, bu soruşturmayı başlattı bile... 

Ancak, kimden hesap soracak?.. 

Zira, savcının ilk etapta hesap sorması gereken “amir”ler de işçilerle birlikte hayatlarını kaybetmiş durumda...

Elbette “maden sahibi”nin de ifadesi alınacak... Ama, “uzman”ların ve “işçiler”in ifadesine bakılacak olursa, “anormal” bir durum görünmüyor...

Ölenlerin çoğu, “yangın”dan kaynaklanan “karbonmonoksit ve karbondioksit zehrlenmeleri”nden... Yani, bir “gaz kaçağı”ndan, bir “grizu”dan değil!..

PATLATILDI MI?

Yangın, “elektrik trafosunun patlaması”ndan çıkmış...

İyi de, o trafo nasıl patladı?..

Daha önceki “maden faciaları”nı tek tek inceledim... “Gaz sıkışması”ndan kaynaklanan “grizu faciaları” var... 

“Elektrik panoları”nda meydana gelen “arıza” sonucu “kablolar yanmış” ve ölümler olmuş... “Göçük”ler olmuş, işçiler göçük altında kalıp, ölmüşler... 

Ama, bir tek 17 Mayıs 2010’da Zonguldak’taki maden ocağında meydana gelen “patlama”nın “elektrik trafosu”ndan kaynaklandığına dair bilgi var...

Dediğim gibi;

Onun haricindeki bütün facialar ya “gaz sıkışması”ndan, ya “elektrik kontağı”ndan, ya da “göçük”ten!..

Dolayısıyla;

“Nadiren” meydana gelen bu “trafo patlaması”nın üzerinde önemle durulması gerektiğini düşünüyorum... 

Hele de bu patlama; 

“Gezi kalkışmasının yıldönümüne 2 hafta kala” meydana gelmişse!..

Hele de;

“Manipülasyon”lar, “provokasyon”lar ve “ajitasyon”lar havada uçuşuyorsa!..

Patlamanın; tam da “vardiya değişimi” sırasında, yani “içeri giren-dışarı çıkan işçiler”in, madende “en kalabalık olduğu dakikalar”da meydana gelmesi, ister istemez, bir “sabotaj” olabileceği ihtimalini akla getiriyor.

Zira; son bir yıl içinde yaşadıklarımız, her olayın altında bir “bit yeniği” aramamıza sebep oldu... Çok “doğaçlama” meydana geldiğini zannettiğimiz olayların bile “çok önceden programlanıp, sahneye konulduğunu” gördük.

İşte bu “ruh hali”yle soruyoruz: “Sabotaj olabilir mi?”

“Dokunulmadık, bir tek kulağımızın arkası” kaldığı için, aklımıza her ihtimal geliyor...

GÖZDAĞI GİBİ TWEET”LER!

Nasıl gelmesin ki;

Ortalık, “acı üzerinden istismar yapanlarla” dolu... “İçerideki ve dışarıdaki hainler” bir olmuş, işçilerin ölümü üzerinden “siyaset” yapmaya başladılar!..

O kadar “hezeyan” içindeler, o kadar “Hükümet düşmanlığı” yapıyorlar ki, içlerinde; “Roboski’yi kapatırsanız Reyhanlı olur!.. Reyhanlı’yı kapatırsanız Soma olur!.. Soma’yı da kapatırsanız bakalım ne olur?!?” diyenler bile var...

İnsan, bu “twet”leri okuyunca, sormadan edemiyor: “Roboski’de, Reyhanlı’da ve Soma’da sizin parmağınız mı var?”

Ne demek;

“Soma da kapatılırsa!”

Ne yani;

Soma da kapatılırsa, “yeni bir patlama” mı plânlıyorsunuz?..

Öyle ya;

Roboski’nin Reyhanlı ile, Reylanlı’nın Soma ile ilgisi ne?..

Bu olaylar arasında, bizim bilmediğimiz bir “bağlantı” mı var ki, “yeni bir eylem”den söz ediyorlar?..

Öyle bir “tweet” ki, 

“Hükümet’e gözdağı” gibi!..

Sanki;

“Roboski’nin üstesinden geldin!.. Reyhanlı’nın üstesinden geldin!.. Soma’nın da üstesinden gelirsen, daha kanlı yeni bir eylem gerçekleştirir, bu Hükümet’i götürürüz” der gibi!..

Bu “tweet”lerin, “Paralelci yazarlar” tarafından atılıyor olması, “Maocu Kemalistler”in de, “Fırsat bu fırsat” deyip “Hükümet’i protesto gösterileri”ne başlaması, “300 civarında işçinin ölümü”ne yol açan patlamanın da, “Gezi kalkışmasının yıldönümüne 2 hafta kala” meydana gelmesi; olayın arkasında, “Paralel orostopolluk” olabileceği ihtimalini getiriyor aklımıza...

Olamaz mı?..

Burası Türkiye...

Olmaz, olmaz!..

CNN VE BBC DEVREDE!

Bir an için “iyi niyetle” düşünüp, bu “tweet”lerin “acı ve öfke” ile kaleme alındığını düşündüm...  “Paralelci yazarlar”ın; “İşçilerin katili AKP iktidarı’dır!.. En büyük devlet katliamlarından biri olan Soma katliamının hesabını vermenizden başka bir şey beklemiyoruz sizden!” demelerini, “kin ve intikam” duygusu ile değil de, “acının öfkesi” olarak değerlendirmek istiyorum...

Tamam, “yerlilerin hezeyanları”na “iyi niyetle” bakalım bakmasına da; “yabancı”lara ne diyelim?.. 

Evet; “Gezi kalkışması” esnasındaki rollerini çok iyi bildiğimiz Amerikan CNN ve İngiliz BBC televizyonlarının “yırtınma”larına ne diyelim?..

CNN ve BBC; dün, gün boyu “Soma’daki facia”yı işlemiş ve “sürekli olarak” demişler ki;

“Bu olay Hükümet’i ne kadar yıpratır?.. Normalde, bu olayın Hükümet’e çok zarar vermesi gerekir!.. Sendikalar ne diyecek, işçiler nasıl karşılayacak?.. Facia karşısında suskun mu kalacaklar?”

Size ne be adamlar?..

Acı, bizim acımız?..

Size ne bizim acımızdan, size ne bizim tepkilerimizden?.. Siz, bizim işimize niye burnunuzu sokuyor, niye ayar vermeye kalkıyorsunuz?..

ZAMANLAMA MANİDAR!

Ama “Amerika”nın ve “İngiltere”nin burnunu sokmadığı yer mi var?.. 

“Gezi kalkışması” esnasında, kitleleri nasıl “tahrik” ettiklerini görmedik mi?.. 

“Kirli 17 ve 25 Aralık operasyonları”nda “ABD ve İngiltere’den onay alındığını” bilmiyor muyuz?..

İşte şimdi, “Soma faciası”na da burunlarını soktular ve bu defa “sendikaları tahrik etmeye” çalışıyorlar...

Ne ilginç değil mi;

Bu “patlama” da, tam da “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çin’e gideceği ve büyük bir ihtimalle “füze görüşmeleri”nde bulunacağı günün arefesinde meydana geldi!..

Ne dersiniz;

“Zamanlama manidar” değil mi?..

Türkiye’nin, “Çin ile füze anlaşması” yapması, hiç CNN’in veya BBC’nin ve arkalarındaki “ağababaları”nın işine gelir mi?..

Burunlarını sokmasınlar da ne yapsınlar?.. 

Türkiye, “kontrollerinden” çıkıyor!..

O halde, ver gazı!..

Tahrik et sendikaları!..

Uzun lâfın kısası;

Soma’daki facia, “ihmal”den kaynaklanan bir “kaza” olabilir... Çünkü, bu tür kazalar “bütün dünyada” olabiliyor, “ölüm”lere yol açabiliyor...

Eğer bir “kasıt” yoksa ki, inşallah yoktur; bu “facianın yaralarını sarmaya çalışmak” varken, ortalığa çıkıp da “kitleleri tahrik” etmek ve olayı “ajite” etmeye çalışanları görmek, insanı çıldırtıyor ve altında ister istemez bir “bit yeniği” olduğunu düşündürtüyor...

Ama yine de, son sözümüz;

“Milletçe başımız sağolsun...

Allah, daha beterinden saklasın...”

Dostlar “kara günler” için vardır...

Düşmanlar ise;

“Puslu hava”yı sever!..

*******************************************************************************

Metin Feyzioğlu, hangi şapkasıyla Soma’daydı?

Televizyonun başında, “Soma’daki facia bölgesi”nen gelecek “iyi haberleri” beklerken, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nu gördüm... Hani, şu “edepsiz” vukuatının mimarı Metin Feyzioğlu’nu...

Faciayı duyar duymaz “olay mahali”ne gitmiş... Acaba “hangi şapka”sıyla?.. “Duyarlı vatandaş” olarak mı, “avukat” olarak mı?.. Yoksa; adı “Cumhurbaşkanlığı ve CHP Genel Başkanlığı adaylığı” için geçtiğinden, “siyasetçi” şapkasıyla mı?.. Kim bilir, “Kılıçdaroğlu’ndan bir gün önce” oraya gidip, CHP’lilere bir “mesaj” vermek istemiş olabilir!..

Eğer “avukat” olarak oradaysa, yine “müvekkil” peşinde demektir... Malûm, 10 Aralık 2009’da Bursa’da meydana gelen ve “19  işçinin öldüğü” maden kazasında da; “işçilerin değil, maden sahibinin avukatlığını” yapmış ve Bükköy Madencilik’in sahibi Nurullah Ercan’ı savunmuştu... Hem de, ne savunma?!?.. Mahkemede; “Bu dâvâ kasıt üzerine değil, taksir üzerine kurulmuştur... Dolayısıyla, müvekkilim beraat ettirilmeli ya da eğer ceza verilirse, paraya çevrilmelidir!” demişti!..

Hani diyorum ki; önceki gece “facia bölgesi”nde gördüğüm Metin Feyzioğlu, yine “patronların avukatlığı”nı almaya mı çalışıyordu?..

Yoksa, yine “şov” peşinde miydi?..

yeniakit