Sınırların ötesinde ne var?

Merve Kavakçı

İnsanlar telleri, duvarları nasıl aşar, hangi hayalleri kurar, hangi hayalleri kurmaya devam eder, devam edebilir... Bunlar ve ötesinde, bunlar ve önünde, bunlar ve fazlası. Yani HAYAT. Yaşam değil HAYAT. Hepsi büyük harfle HAYAT. Yaşam diye bugünkü dilimizde ifade edilen şeyin, şeylerin daha fazlaşıdır HAYAT. Kur’anı’dır de. Ülkesini bir anda terk etmiş insanlar için nedir HAYAT? Bir anda demek ansızın demektir. Belki de geliyorum demeden gelmektir. Geliyorum demeden kalmak. Yapayaliz kalmak. Kaybetmek. Varını yoğunu, çantanı, kalemini, yatağını döşeğini kaybetmek. Çatını, kapını, bacanı kaybetmek. Canını kaybetmek. Canından ötesini yavrunu, seni yavru gören anneni babanı kaybetmek. Var bildiğin herşeyin bir günde artık olmadığının idrakine varmak. Acı gerçeğin tokatıyla sarsılmak... bir daha hiçbir şeyin aynı olmayacağını kalmayacağını bilerek sarsılmak....

Mülteci sığınmacı göçmen misafir ve  ve ve.....veya veya veya....Misafir? Ne kadar misafir? Kilosu, gramı var mı bu misafir’ligin? “Ebediyen” misafir! Ensar kadar muhacir kadar “misafir”. Büyüyünce ne olacaksın denen Suriyeli çocuğun zekasından fışkıran “Türk olacağım” kadar “misafir”. Aslında dünyalı misafir. Sünneti seniye gereği bir göz açıp kapatmalık kadar dünyada misafir… Bir seferi kadar misafir, mükim kadar buralı mülteci sığınmacı göçmen misafir…

Bir öğrencim seyircilere soruyor, düşününüz, bir an tahayyül ediniz, elinizde bir çanta, her gün kullandığınız çantanız, bir karar vermek zorundasınız, hemen şimdi, yarın değil, dün değildi ama şu anda vermelisiniz bu kararı. Yanınıza alacağınız neler olacak… sadece bu çantaya sigacak… üzerinize bir can simidi yelek giydirilecek, bir eliniz bir çocuğunuzda diğeri diğerinde veya eşinde, cebinizde neler olacak. O çantada HAYAT. O cepte HAYAT…. Nasıl temsil bulacak.... Bir el diğerinden kıymetliyse, hangi el, hangi eli tutan hangi yavru, dalgalar arasında kıyıya vuracak…

Gazeteci Peter Schrank, Avrupanın mülteci krizi üzerine şunları söylüyor: “İnsanlar Batıya sevdikleri, hayran oldukları için değil sadece yaşayabileceklerini düşündükleri için gitmeye çalışıyorlar” ve ekliyor “hayata ulaşmaya çalışıyorlar.” Evet. HAYAT onların aradığı. HAYAT mültecinin çantasında taşıdığı. Taşıyabildiği, yanında götürebildiği kadar HAYAT. Kırık dökük ama HAYAT. Param parça bölük pörçük ama HAYAT. Geçmiş ve bugün ama HAYAT. Yarın değilse de yarına ışık tutacak kadar geçmiş HAYAT. Onu götürüyor yanında mülteci sığınmacı göçmen misafir. Geleceğe dairse yine içinde HAYAT olan bir umut var. Schrank’in dediği de bu değil mi… “hayata ulaşmaya çalışıyorlar.”

Çantadaki HAYATla, iki elde, cepte, sırtta taşınan HAYAT’la, nefes alabileceği, bomba dumanında zehirlenmeyeceği, şu tanecikleri arasında boğulmayacağı, bir içeri bir dışarı nefes alıp verebileceği HAYAT’a ulaşma çabasıdır mülteci sığınmacı göçmen misafirin ki.

Bir hafta boyunca ulus-devlet yapısalının insanlık sınırlarından ne denli katı olduğunun resmini görseller üzerinden okuduk öğrencilerimizle beraber. Sınırların ötesinde HAYAT’ı irdeledik. 

Elhamdülillah.

 

yeniakit