Sezai Karakoç: Boşluğunu doldurabilmek

Ahmet Taşgetiren

Müslüman. Güzel bir Müslüman. Müslüman gibi bir Müslüman.

“Kaç aç varsa hepsi ben” diyen bir Müslüman. “Kaç hasta varsa hepsi ben. Kaç liman önlerinde dönen, İşsiz hamal hepsi ben. Kaç aşktan ters yüz edilmiş, Aşık varsa hepsi ben. Bütün çiçeklerle donanıp, Bütün insanlarla ölen.”

Mü’min. Allah’ı görüyormuş gibi yaşayan bir mü’min.

İnsan Allah’a inancını yenilemeli, tazelemelidir. Bir alışkanlık gibi değil. Bir töre gibi bile değil. Bir mirastır bu ama, bir miras gibi de değil. Sanki ilk ve son insan kendisiymiş gibi, Allah’a inancını tazelemelidir insan.”

Yüreği ile yaşayan bir insan. Anne yüreğini kuşanan, çocuk yüreğini kuşanan…

Anne ölünce çocuk

Bahçenin en yalnız köşesinde

Elinde bir siyah çubuk

Ağzında küçük bir leke

Çocuk öldü mü güneş

Simsiyah görünür gözüne

Elinde bir ip nereye

Bilmez bağlayacağını anne

Kaçar herkesten

Durmaz bir yerde

Anne ölünce çocuk

Çocuk ölünce anne”

Aşk insanı. Hem “yürekte kurşun gibi taşınan” bir aşk.

Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı

Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum

Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın

Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum

Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.”

Ümit insanı. “En sevgili”ye tutkun, vurgun, sevdalı ve mümini “merhame”ti ile tarif eden insan.

Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır

Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır

Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır

Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır

Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır

Gögsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır

Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili”

Ve bütün zamanlarda, birbirimizi öldürmeyi din zannettiğimiz tam da bu zamanda “Müslüman” ve “İslam” arasındaki ilişkiye “Diriliş” kıvamı getiren insan.

Müslüman İslam’ı öyle sağ, diri ve canlı yaşa ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin.”

Diriliş’in öncüsü, tefekkür insanı, şair. Sezai Karakoç. Bir yanıyla Maraş’lı, “Ben sadece Maraş’ta ortaokul okumadım, Maraş benimle hep kaldı” diyen, bu yanıyla ilişkilenmekten gurur duyduğum, İmam Hatipli yıllarımdan bu yana hep izlediğim, düşüncelerinden beslendiğim, onurlu duruşunu sevdiğim, pek çok mısraını, cümlesini ezberlediğim, başkasıyla heyecanla paylaştığım, “İslam adına ne okuyalım?” diye soran herkese eserlerini tavsiye ettiğim, orada bir yerlerde onun bulunuyor, düşünüyor, memlekete, İslam dünyasına dair kaygı ve ümit besliyor oluşunu bilmekten ümitlendiğim bir yürek.

Sezai Karakoç. “Kıyamet aşısı” ile biçimlenmiş bir hayatın hitamında beka alemine göç etti. Ebediyyet yolculuğunun rahmet yolculuğu olmasını niyaz ederim. “Uzatma dünya sürgünümü” demişti, dünya sürgünü bitti. “En sevgili”ye vuslat zamanı artık.

Her yaştan Müslümanlar olarak, onun yerini boş bırakmamak gibi çok çetin bir meselemiz var, biliyor musunuz?

Burada okuyucularıma şunu söylemek isterim: Evinizde şiirleri, hikayeleri, piyesleri, denemeleri, incelemeleri, tefekkür imbiğinden geçmiş tüm eserleri ile bir Sezai Karakoç kütüphanesi yoksa, bugüne kadar ailenizle birlikte herhangi bir şiirini, düşüncesini paylaşmamışsanız, siz ve çocuklarınız çok değerli bir düşünce, şiir, sevgi, aşk, merhamet pınarından mahrum kalmışsınız demektir. Sezai Bey bir okuldur. Bu zamanda Doğu’yu Batı’yı özümseyip İslam’ı derinlemesine idraki sunan bir okul. Bu okul ile tanışmanın vesilesi olursa vefatı bile Diriliş’in yolunu açacaktır.