Seri (dizi) mesajlarımız (1)

Abdullah Büyük

Saygıdeğer okurlarımız. Öncelikle cümlenize selam ve saygılarımı sunuyorum. Haftada bir defa da olsa bir araya geliyoruz. Fiziki olarak olmasa da manen, ilmen buluşuyoruz. Cesur kimliğini her dönemde sürdüren Akit Gazetesi aracılığı ile sunduğum mesajların, Hakk'ın terazisinde tartılacağına inanıyor ve okuyucularımızın da yorum yapmasını saygıyla karşılıyorum.
 
Yorum ve eleştiriyi, karşımızdaki insana adeta bir şeker ikram eder gibi olmasının edebi bir güzellik olduğuna inanıyorum. Bazen Akit Gazetesine yazdığımız yazılarla alakalı ve bazen de sohbet veya konferans sebebiyle gittiğim beldelerde şahsıma ait sorulan sorular, sorunlar, teklif ve eleştiriler ile alakalı tuttuğum notları, sizlere sunmak istiyorum. Faydalı olacağına kesinkes inandığımız bu yazı serisinde hiçbir kardeşimin gıyaben hak ve hukukuna haksızlık yapılmayacağına garanti veriyorum. Yeter ki müminler arası iletişim de şeytan ve nefse fırsat vermeyelim.
 
Soruları, teklif ve tenkitleri sizlere sunarak, sadece şehir ismini vermeyi, şahıs isimlerini vermemeyi kişisel bir prensip olarak algılamanızı istirham eder, bu yazı serimizin tüm okuyucularımıza fayda vermesini Rabbimizden niyaz ediyorum.
 
Hz. Ömer(r.a) bir sözünde buyurur ki: "Konuşmasını (yazmasını) amel olarak görmeyenlerin günahları, sürçmeleri fazla olur."

Peygamberimiz(s.a.v): "Bir konuşma yapan, hutbe okuyan her kulun muradını Allah kendisine soracaktır." Buyurur. Et Terğib ve'e terhib: 17125 - Ahbed Bin Hanbel. K. Zühd Ter:2/ 451
 
Biliyoruz ki bu hadisler, her yazarı, her imam ve hatibi, halka yönelik konuşma yapanları birinci sırada ilgilendirmektedir. Senelerdir Akit Gazetesinde haftanın Cuma günleri yazı yazan bu kardeşiniz, her yazdığım cümleyi, paragrafı, kelimeyi, ne getirir, ne götürür terazisinde tartmadan, sizlere sunmamayı prensip kabul ettim.
 
Her devrin ilim ehli ve idarecisini yakinen ilgilendiren gerçek şudur: Peygamberimizin iki varisi vardır. Bunlardan biri, ilmine varis olanlar, diğeri ise yönetimine varis olanlar. İlme varis olmak kolay, ancak yönetime varis olmak, bedel ister. Her devrin şartları farklıdır. Yönetim, eğitim, ticaret, hukuk, sosyal hayat v.s gibi temel konuları, olduğu gibi yaşadığımız devrimize taşırken, Peygamberimizin ağzından çıkan hadisleri, maksat, gaye, illet sebepleri ile ele alınır. Bu gerçeği kavramadığımız zaman, tıkanır kalırız. Bu konuyu güzel bir şekilde ele alan Pakistan'ın büyük şairi Muhammet İkbal şöyle der: "İslam Peygamberini eski dünya ile modern dünyanın ortasında durmuş görmekteyiz. Hz. Peygamber, bildirmiş olduğu vahyin kaynağı bakımından eski dünyaya, fakat bildirmiş olduğu vahyin ruhu bakımından modern dünyaya bağlıdır." Bu sözü biraz açacak olursak, "İslamiyet'in aziz Peygamberi, eski dünya ile modern dünyanın ortasında durmakta, eski dünyayı vahiyle yönlendirdiği gibi, modern dünyayı ise vahyin maksadı, gayesi ile yönlendirmeye devam etmektedir." Vahyin maksadını, gayesini ortaya çıkarmak ise ilim ehline düşer. Söz konusu ilim ehli, yaşadığı dünyayı bilmiyorsa, tanımıyorsa, diğer bir ifade ile bir eli kitapta olduğu halde, diğer elini hayata, halkın gidişatına, hayat tarzına uzatmamışsa, böyle bir ilim ehlinin topluma vereceği bir şeyi yok demektir. O zaman devreye, şekilcilik, şablonculuk devreye girer.
 
Düşünce dünyasında şekil ve şablon üretip, çözümü olmayan afaki konular ile şahsımın bazen gündeme getirdiğim mesajlar, örtüşmeyebiliyor. Burada haklı haksız veya doğru yanlış ayırımı belirtilmediği için, muhatabımız, hakaret edebiliyor. Hakkı olmayan sözlerle iftira yapabiliyor. Bu da kul hakkına giriyor. Kul hakkına girmemek için, şahsıma ait sorumluluk duygusunu öne koyarak, bir yazı serisini başlattım. İlim ile malumatı karşı karşıya getirtmeden, ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız ikazı gölgesinde ve adil olarak soru, sorun, teklif ve tenkitlere inşallah tecrübemiz, bilgimiz nispetinde açıklık getirmeye çalışacağım. Cümlenize selam ve sevgiler"

yeniakit