‘Selamlaşmamız gereken bir dönemde…’

Hakan Albayrak

Kardeş kalplerin yumuşaması gerektiği mübarek bayram günlerinde pek eğreti duran bir gündem: 

Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan, Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi’ye telefon açıp DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan hakkındaki “Siyasi ikiyüzlülüğün belgesi” başlıklı yazısından ötürü teşekkür etmiş ve Babacan ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun “ihaneti” konusunda “Bunlar da içimizdeki Mescid-i Aksa’ları yıkmak istiyorlar” demiş… 

Bayramın birinci günü gazetedeki köşesinde bunu uzun uzun, altını çize çize anlattı Selvi.

Yetmedi, bir de televizyonda anlattı. 

Camiadaki kin ve nefret erleri coştu tabii; bayramdan ziyade bunu kutladılar sosyal medyada. 

Nasıl da sevindiler, nasıl da güle oynaya koşarak geldiler Babacan ve Davutoğlu’nu şeytan niyetine taşlamaya... 

Hem de Ramazan Bayramı’nda, evet. 

Bir internet televizyonuna verdiği mülakatta Davutoğlu’nun dediği gibi, “selamlaşmamız gereken bir dönemde”. 

***

Nedir “içimizdeki Mescid-i Aksa’ları yıkmak istiyorlar”dan kasıt? 

Çıplak haliyle bu ifade, mukaddesata saldırı ithamı olarak anlaşılmaya çok müsait. 

Babacan ve Davutoğlu’nu böyle korkunç, böyle dehşet verici, böyle tüyler ürpertici bir suçlamaya müstehak görmeyi ne Erdoğan’a yakıştırırım ne Selvi’ye. 

Hangi mukaddesata saldırdı Babacan ve Davutoğlu? 

İçimizdeki hangi Mescid-i Aksa’ları yıkmaya kalkıştılar? 

Tövbe. 

***

Yoksa AK Parti’nin kuruluş ilkeleri ve bidayette ilan ettiği hedefler mi söz konusu? 

Babacan ve Davutoğlu bunlardan hangisine ihanet etti, hangisini yıkmak istiyor?

Tam da o ilke ve hedeflerin ihyası namına kurmadılar mı yeni partilerini? 

Yanlış bir şey mi teklif ediyorlar millete, yanlış bir şey mi telkin ediyorlar Erdoğan’a, AK Parti’ye?  

Özgürlük diyorlar, adalet diyorlar, kamuda yolsuzluk ve israfla mücadele diyorlar, akılcı ekonomi yönetimi diyorlar; demesinler mi? 

Ekonomide, hukukta, demokrasinin işleyişinde Babacan ve Davutoğlu’nun iddia ettiği gibi sorunlar yaşanmıyorsa, AK Parti iktidarı bu sahalarda reform vaat etme gereğini niçin duydu? 

***

Reform vaadi üzerine hükümete ‘Bunları yapın, biz de sizi sonuna kadar destekleyelim’ diye seslenen, Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesini can u gönülden kutlayan, Suriye’deki operasyonlar ve Akdeniz’deki mücadele konusunda hükümetin yanında yer alan, Karabağ zaferini öpüp başının üstüne koyan, mazlum Filistinliler ve Mescid-i Aksa’nın müdafaası için hükümete fikrî katkıda bulunmaya çalışan Davutoğlu, Erdoğan’a haklı olarak soruyor:  “Bizden ne zarar gördünüz?”  

Sahi, hükümetin hangi hayırlı icraatını sabote etti Davutoğlu, Babacan? 

‘Ama muhalefetteler işte!’ 

E düzeltin onların muhalefet ettiği şeyleri; “ekonomide, hukukta, demokraside reform” sözünüzü hakkıyla yerine getirerek ‘ofsayta’ düşürün muhalefetlerini. 

***

Farz edelim ki Babacan ve Davutoğlu’nun hain olduğu ve içimizdeki Mescid-i Aksa’ları yıkmak istediği iddiasını hepimiz kabul ettik… 

Sonra? 

Onların itibarsızlaşmasıyla rahatlayacak mı AK Parti?  

Ekonomide, hukukta, demokrasinin işleyişinde yaşanan devasa sorunlara rağmen iktidarının devamının çantada keklik olduğuna kendi kendini ikna edebilecek mi? 

“Hatalarımızı nasıl telafi edeceğiz? Önümüzdeki seçimlerde AK Parti olarak millete nasıl bir çözüm perspektifi, nasıl bir saadet projeksiyonu sunacağız? Bunda nasıl inandırıcı olacağız?” sorularına yana yakıla cevap aramak dururken, Babacan ve Davutoğlu’nu itibarsızlaştırmaya yoğunlaşmanın ne alemi var?  

Şu veya bu konuda ayıplamak yahut suçlamak tamam da, “içimizdeki Mescid-i Aksa’ları yıkmak istiyorlar” diyecek derecede buğzetmek ve düşmana cephe alır gibi cephe almak yanlış, yanlış, yanlış.