Piyasadan 2 örnek... İşler durgun, esnaf perişan!

Hasan Karakaya

Sokaktan iki örnek:

“HDP’li esnaf”ın yoğun olarak yaşadığı bir semtte, “Ramazan” olmasına rağmen yaprak kımıldamıyor...

Esnaftan biri, komşusuna yakınıyor;

“Şu saat oldu, siftah bile yapamadım... Oysa eski Ramazan’larda müşteriye yetişemezdim... İnsanlar, Ramazan alışverişi bile yapmıyor!”

Komşusu diyor ki;

“Bunlar, daha iyi günlerimiz... Biz, kavmiyetçilik duygusuyla, gittik HDP’ye oy verdik!.. Dedik ki, HDP barajı aşsın!.. Peki, aştı da ne oldu?.. Piyasada güven vardı, istikrar vardı... 

Biz, AK Parti’yi iktidardan düşürdük; kendi belâmızı, kendi ellerimizle istedik!

Sadece sen mi; ben de sabahtan beri siftah yapamadım... Demek ki, millet; elindekini harcamak istemiyor!..

Öyle ya;

Yarın ne olacağı belli değil!..

İnsanlar, ellerindeki-avuçlarındakini bir kenara koyuyor ki, daha kötü günler geldiğinde aç-susuz kalmasın!”

32 BİN LİRA ZARARDAYIM!

İkinci Örnek:

Tarih 5 Haziran Cuma...

Yani, seçimden iki gün önce...

Bir vatandaş, “ev kredisi” almak üzere “banka”ya gider!..

Bankadakiler, “tamam” der;

“Size 0.85 faizle kredi verelim... Şu formu doldurun!”

Vatandaş formu doldurur!..

Ancak, “yönetimin onaylaması” gerekmektedir!.. 

Ne var ki, vakit, hayli geç olmuştur!..

Derler ki;

“Bugün mesai saati dolmak üzere... En iyisi mi; siz Pazartesi günü gelin de, o gün verelim kredinizi!”

Ama, “Pazar” günü seçim olur ve AK Parti “yüzde 41” oy almasına ve“birinci parti” olmasına rağmen, “tek başına iktidar” olacak çoğunluğu sağlayamaz!..

Neyse... Vatandaş, “banka”ya gider... 

İşlemi yapan görevli ile görüşür ve “kredimi almaya geldim” der!..

Görevli der ki;

“Verelim vermesine de; maalesef Cuma günkü gibi, 0.85’ten değil, kredinizi 1.13 faizle verebileceğiz!”

Öyle ya;

“Sandıktan tek başına iktidar” çıkmayınca, faizler de 0.85’ten, 1.13’e yükselmiştir!..

Vatandaş, bankadan çıkarken der ki; “5 Haziran’dan 8 Haziran’a, 3 günlük zararım 32 bin lira!”

TÜRGEV GECESİ’NDE SOHBET

Gördüğünüz gibi; naklettiğim 2 örnek bile, “piyasa”nın ne durumda olduğunu göstermeye herhalde yeterlidir!..

Olan, vatandaşa oldu!..

Yoksa, “Faiz Lobisi”nin; “faiz, borsa ve döviz dalgalanmaları”ndan hiçbir zararı yok... Tam aksine, onlar “büyük kâr” elde ediyor!..

Onların işleri tıkırında!..

“Orta ölçekli işverenler” ise, şu günlerde kara kara düşünüyor!..

Ne “yatırım” yapabiliyorlar,

Ne “işçi” alabiliyorlar!..

Hatta, “işlerin durgunluğu”ndan “işçi çıkaranlar” bile var!..

Önceki akşam, “TÜRGEV’in iftarı”na katıldım... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da “şeref misafiri” olarak katıldığı ve kısa bir konuşma yapıp;“özellikle gençlere önemli mesajlar verdiği” iftar esnasında, bir“ekonomist” ile tanıştım...

“Piyasalar nasıl?” diye sorduğumda; “Esnaf perişan” dedi ve ekledi:

“Yarın ne olacak?.. Koalisyon mu kurulacak, erken seçime mi gidilecek, endişesiyle, piyasalar durgun!.. Millet, elindekini harcamak yerine, parasını yine yastık altına atmaya başladı!”

Şöyle devam etti sözlerine:

“Kurtlar, dumanlı havayı severmiş!.. Zenginlerin keyfi yerinde... Ama, benim vatandaşa tavsiyem şu: Belirsizlik ortamı geçinceye kadar; sakın ev veya araba için borçlanmasınlar!.. Orta ölçekli firmalar da, özellikle dövizle, büyük yatırımlara kalkışmasınlar!”

ERDOĞAN, KİRLİ OYUNU GÖRDÜ!

Görüyorsunuz değil mi;

“13 yıllık güven ve istikrar” ortamı, “13 günde” istikrarsızlık ve kaos ortamına dönüşüverdi!..

Peki, niye?..

Tek sebep, “Erdoğan’dan kurtulmak!”

7 Haziran öncesi, bütün “ok”lar Erdoğan’a çevrildi... Haçlı-Siyonist İttifakı’na mensup ülkeler ve onların yayın organları; “hiçbir seçime, 7 Haziran’daki kadar müdahil olmadı!”

Ve yine; hiçbir zaman Erdoğan’a bu kadar saldırmadılar!.. Öyle bir saldırdılar ki, “Erdoğan’ı indirebilmek” için; “eleştiri”nin ve “hakaret”in çok çok ötesine geçip, “küfürler” yağdırdılar!..

Erdoğan’ı niye bu kadar hedefe koyduklarının sebebi, şimdi daha iyi anlaşılıyor!..

Demek ki, amaçları;

“Türkiye’nin güneyinde bir Kürdistan oluşturmak”mış!..

Nüfusu; 

Tamamen “Türkmen ve Araplar”dan oluşan Tel Abyad bölgesini boşaltıp, oraya “PYD bayrağı” çektiklerine göre; hedeflerine adım adım ulaşıyorlar!..

Ne yazık ki;

Arkasında “güçlü bir iktidar” olmadığı, dahası; “yarın ne olacağı” belli olmadığı için, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan; sınırımızın dibindeki “fiili durum”a pek fazla müdahale edemiyor!..

Oysa, Erdoğan; “Perşembe’nin geleceğini Çarşamba’dan biliyordu” ve hemen her platformda, “hançeresini yırtarcasına” haykırıyordu:

“Uluslararası birçok meselenin temelinde 1. Dünya Savaşı vardır ve 100 yıldır devam ediyor...

Afganistan, Afrika, Somali, Filistin ve terör olayları 1915’in açtığı sorunlardır!..

1. Dünya Savaşı 1918’de sona erdiğinde Türkiye’nin birçok toprağı işgal altındaydı... O yıllarda, birçok yeni ülke ihdas edildi... 100 yıl önce, sınırlar cetvelle çizildi!.. Cetvelle çizildi, çünkü ileride çatışma çıksın istiyorlardı!..

Cetvelle çizdikleri sınırlarla; sadece toprakları değil, akrabaları da ayırdılar!..

Sultan Abdülhamid Han’a, Filistin’de toprak baskısı yaptılar... Kabul etmeyince düşürüldü!..

Sonra ne oldu?..

Çatışma ve terör!..

Türkiye, 1915’te yapılan kriz ve çatışma tasarımlarına şiddetle karşıdır!”

Gayet net ve açık;

Erdoğan, bu “tehlike”lere dikkat çektiği, bu “uyarı”ları yaptığı içindir ki;Türkiye’de “7 Şubat 2012 MİT krizi!.. Gezi Kalkışması!.. Kirli 17-25 Aralık Operasyonları ve 6-8 Ekim Kobani kalkışması” yaşanmıştır!..

Mesele, “Hükümeti devirme” meselesi değildi... 

Mesele, “Türkiye’yi bölgede kımıldayamaz hale getirme” meselesiydi!..

Hele şimdi söyleyin;

“Erdoğan haksız mıydı?”

Ne kadar haklı olduğu, 7 Haziran seçimlerinden sonra çıktı ortaya!..

KÜRT KAVMİYETÇİLİĞİ!

Kim, ne derse desin;

Bu “uluslararası operasyon”da, “vebalin büyüğünü”, özellikle “Müslüman Kürtler”de görüyorum...

Yeniden hatırlatmaya gerek yok... “HDP’nin adayları”nı, “seçim bildirgesi”ni ve “Demirtaş’ın söylemleri”ni ele alıp; “Yönü Kıbleli, alnı secdeli Kürt vatandaşlara” adeta yalvardık... Bir “dost” bir “din kardeşi”olarak dedik ki;

“Din dersi ve Diyanet’i kaldıracağını söyleyen!.. 

Taksim ile Kâbe’yi aynı kefeye koyan! 

Bir homoseksüeli aday yapıp, eşcinselleri Meclis’e taşıyacağını söyleyen bu HDP’ye mi oy vereceksiniz?”

Dinlemediler!..

Sonunda, HDP “yüzde 13 oy ve 80 milletvekili” ile Meclis’e geldi!..HDP’nin bu oy oranına ulaşmasında; “PKK’nın ölüm tehditleri” vardır, özellikle Güneydoğu esnafının; “HDP barajı aşamazsa, 8 Haziran sabahı dükkânıma saldırırlar, cam-çerçeve indirirler, dükkânımı ateşe verirler”korkusu vardır!.. 

“Köylüleri tehdit” vardır!.. 

“Sandıkların; önceden mühürlenmiş oylarla doldurulması” vardır!.. 

“AK Parti’nin, bölgede yanlış aday tercihi” vardır!..

Hepsi vardır da; 

Bütün bunlar, yine de HDP’nin yüzde 13 oy almasını izah etmeye yetmez!..

Günlerdir “Kürt siyasetçiler” ve “Kürt aydınlar”la konuşuyor ve hep soruyorum: “HDP, bu oy patlamasını nasıl yaptı?”

Yukarıda saydığım sebepleri sıraladıktan sonra, diyorlar ki;

“HDP’nin yüzde 13 oy almasının sebebi, Kürt kavmiyetçiliğidir!..

Kürtler, dinine en bağlı insanlardır!.. Dolayısıyla, Taksim ile Kâbe’yi aynı kefeye koyan, din dersi ve Diyanet’i kaldıracağını söyleyen, hele hele eşcinselleri aday yapan bir partiye, asla oy vermezler!..

Ama bu seçimde;

Maalesef kavmiyetçilik, dindarlıklarının önüne geçti!..

Kürtçülüğü öne aldılar, İslâmiyet’i ikinci plâna attılar!”

Lütfen dikkat;

Bunlar, benim tesbitim değil!..

Bunlar; 

Bölgeyi çok iyi bilen “Kürt siyasetçiler” ve “Kürt aydınlar”ın tesbitleridir!..

ŞİMDİ NE OLACAK?

Tamam, “kavmiyetçiliği” öne çıkardılar ve bir anlamda “gövde gösterisi”yaptılar da ne oldu?..

Bugün; 

“HDP, AK Parti” ile “MHP de, HDP ile” koalisyon kurmaya yanaşmıyorsa, Hükümet nasıl kurulacak, “HDP’ye verilen oylar” ne işe yarayacak?..

Sormak lâzım değil mi;

Bütün bunlar;

“Kürtler üzerindeki zulmü kaldıran, bölgeye devasa yatırımlar yapan AK Parti’yi ve Tayyip Erdoğan’ı sırtından hançerlemeye değer miydi?!?”

Ne olacak şimdi?..

Bu “kaos” nasıl aşılacak?..

Diyorlar ki;

“AK Parti ile MHP koalisyon yapmasın!.. Aksi halde Çözüm Süreci tıkanır ve Kürtler yine eskiye döner!”

İyi de, sorarlar adama;

“Çözüm Süreci’nin kıymetini bildiniz mi?.. AK Parti, aslında Çözüm Süreci’nin kazığını yemedi mi?”

İşin doğrusu;

Ufukta görünen o belki de “en az sancılı formül” yine de “AK Parti-MHP koalisyonu” gibi görünüyor!..

“CHP ile koalisyon” da hayli zor görünüyor!..

“AK Parti-HDP” zaten imkânsız!..

En başta dedim ya;

Cezamızı, kendi ellerimizle verdik!..

İnşallah, sonumuz hayırlı olur!..

 ***************************************************************************

Garaz damarıyla bakarsan, dağ gibi hasenatı göremezsin!

Hangisiydi, şu anda hatırlayamıyorum... Ama, “Bediüzzaman Hazretleri’nin talebeleri”nden biriydi ve “seçimlerden birkaç gün önce”, Üstad’tan şu cümleyi naklediyordu: “Bir insan, garaz damarıyla bakarsa, dağ gibi hasenatını göremez... Çünkü garaz, o hasenatı örter, göstermez!..

Meselâ; bir sineğin kanadını gözüne koysan, ondan sonra da; Kardeş, bak; Bursa’daki Uludağ’ı görebiliyor musun?” desen...

Görebilir misin?.. Göremezsin!..

Bakın; bir sinek kanadını  gözüne koyuyorlar, koskoca Uludağ’ı göremiyorsun!.. İşte bir insan da, garaz damarıyla bir mü’mine bakarsa, Allah korusun, dağ gibi hasenatını göremez!”

Bediüzzaman Hazretleri’nden bu nakli yapan “Abi” şöyle devam ediyordu sözlerine:

“Nimet, şükrü görmezse gider... Ben bu hükümeti, bu sistemi, bugünkü idareyi, rejimi demiyorum hükümeti diyorum, eğer biz bunu bir nimet olarak, Allah’ın bize bir lütfu olarak görüp de şükretmezsek; Allah bize öyle bir ceza verir, başımıza öyle bir bela verir ki, siz bunun kıymetini bilmediniz, alın başınıza bakın, eski günlerinizi geri getirin der... Onun için bugünkü durumlar çok güzel, hayal edemeyeceğimiz kadar güzel... Bugünlerin kıymetini bilmeliyiz... Yoksa, bugünleri ararız!”

Ne ilginç değil mi?.. “Üstad’ın talebesi” bunları “seçimden birkaç gün önce” söylüyordu... Bugün, onların gerçeğe dönüştüğünü  görüyor, yaşıyoruz!..

Şükretmedik... Nimet gitti!..

yeniakit