Peygamberlerin ve Mirasçılarının En Büyük Özelliği

Mehmet GÖKTAŞ
Son söyleyeceğimizi ilk başta söyleyelim: Peygamberlerin en büyük özellikleri, yaşadıkları zamanın en yiğit, en cesur ve korkusuz kişileri olmalarıdır.


Nedense, akaid kitapları ve İslam"ın temel kaynaklarında peygamberlerin özellikleri, yani sıfatları anlatılırken, bu hususun biraz gözden kaçırıldığını, hemen geçiştirildiğini, veya öne çıkarılmadığını görmekteyiz.

Bilindiği üzere söz konusu kitaplarda çocukluğumuzdan beri peygamberlerin şu beş sıfatını ezberleye gelmişizdir:

Sıdk: Sadıktırlar, dosdoğru ve dürüstttürler, asla yalan söylemezler.

Emanet: En emin ve güvenilir kişilerdir

Tebliğ: Allah"tan aldıkları vahyi gizlemeden, saklamadan insanlara tebliğ eder, ulaştırırlar.

Fetânet: Akıllıdırlar, zekidirler, akıllarını en üst düzeyde kullanırlar.

İsmet: Yani masumdurlar, günah işlemezler.

Elbette bunlar güzel sıfatlardır. Fakat etrafımıza baktığımızda bu sıfatların birçoğuna sahip olan çok kişiler görebiliriz. Nice dürüst beyefendilere, nice emin ve güvenilir kişilere, nice süper zeka gençlere rastlayabiliriz. Tamamen günahsız ve masum olmasa da, karıncayı incitmeyen, kimsenin tavuğuna kişt demeyen, kendisinden kimsenin zarar görmediği nice insana rastlayabiliriz.

Yani, peygamberleri peygamber yapan şeyler sadece bunlar olmamalıdır diyoruz.

Allah Teala Kitabında peygamberlerini anlatırken bakınız ne buyuruyor:

"Onlar ki, Allah"ın risaletini tebliğ ederler ve O"dan korkarlar, O"ndan başka da hiç kimseden korkmazlar" (33/39)

Denilebilir ki, bu özellik Tebliğ sıfatının içinde vardır. Evet vardır fakat öne çıkarılmamış ve net ve berrak bir şekilde sunulmamıştır insanlara.

Evet, peygamberlerin hepsinin en büyük özellikler budur, yani Allah"tan başka hiç kimseden korkmamaları, özellikle ilahlığa kalkışan zalimlerin, tağutların ve diktatörlerin karşısına dikilmeleri, onların yakalarına yapışmalarıdır.

Peygamberler henüz peygamber olmadan önce de ve elbette peygamber olduktan sonra toplumlarının en cesur ve yiğit kişileridir. Biraz argo olacak ama, mangal gibi yürekleri vardır. Hatta onların en büyük özellikleri budur.

Şu günlerde Şeyh Said Hazretlerini konuştuğumuz için bunları dile getiriyoruz. Okuduğumuz bütün kaynaklar onu zülcenaheyn olarak tanıtıyor. Yani çift kanatlı, çift yönlü bir kişi. Hem zahiri ilimlerde üstad, sayısız medresesi olan bir kişi, aynı zamanda bir Nakşibendi şeyhi, yani bâtın ve ahlak ilimlerinde de üstad ve bir mürşid-i kamil.

Başta da söylediğimiz gibi, bu özelliklere sahip olmak güzel şeydir. Fakat öyle bulunmaz bir hind kumaşı da değildir. Etrafımıza baktığımızda veya tarihin sayfalarını karıştırdığımızda böyle olan kişilerin sayısının hiç de az olmadığını görürüz. Yani Şeyh Said"i asıl Şeyh Said yapan şeyler bunlar değildir. Bunlarla birlikte kendisinde dağ gibi bir yüreğin, cesaretin ve yiğitliğin bulunmasıdır.

Şeyh Said muhteşem bir yiğittir, müthiş bir kahramandır. İslamî değerlere savaş açan, hilafeti kaldıran ve İslam dünyasının birliğine en büyük darbeyi indiren güce karşı, belki kesin bir dünyevi zafer elde edemeyeceğini bildiği halde ayağa kalkmayı kendisi için bir yükümlülük bilmiş ve bu uğurda canını feda etmiştir.

Biz buradan şunu öğreniyoruz ki, peygambersiz geçecek asırlarda insanlar en çok peygamberin yerini dolduracak, peygamberin mirasına sahip çıkacak kişilere ihtiyaç duyacaklardır.

Onlarda bulunması gereken en büyük özellik ise cesarettir, yiğitliktir ve Allah"tan korkan, fakat Allah"tan başka da hiç kimseden korkmayan kişiler olmasıdır.

İslam toplumu eğer böylesi kişilere sahipseler, bundan dolayı sevinmelidirler ve güvenmelidirler. Eğer bünyesinde bu özelliklere sahip kişiler yoksa, bundan mahrum iseler, bundan dolayı da üzülmelidirler, korkmalıdırlar ve tez elden böyle kişiler yetiştirmenin yoluna bakmalıdırlar. Bütün bunları göz önüne alarak, bir de günümüzde mehdilik yarışına girişenlere şöyle bir bakınız.

Bu ölçülere göre Peygamber Aleyhisselam"ın mirasına sahip çıkacak olanlarda, onun davasını bıraktığı yerden üstlenecek olanlarda bulunması gereken en büyük özellik yiğitlik ve cesaret olması gerekmez mi?

Ne acıdır ki, zamanın tağutlarına, zalimlerine gıkını dahi çıkaramayanlar, hatta onları övenler, fakat bu arada sadece ve sadece Müslümanlarla uğraşanlar, Müslümanların karşısında yiğitleşenlerin birbirleriyle mehdilik yarışlarını ibretle izliyoruz.

doğruhaber