Patlamasız, sessiz, silahsız terör!

Mehmet GÖKTAŞ

Epeydir “Terörsüz Türkiye” söylemine odaklanmış durumdayız, Gazze’den sonra yazılan, çizilen ve ekranlarda tartışılan konu Terörsüz Türkiye’dir.

Aslında bu ifade ülkenin derdini tam olarak ifade etmiyor ama yine de güzel bir adım, inşaallah bunun arkası gelir.

Evet, terörizmin bir de patlamasız, silahsız ve sessiz olan bölümü vardır ki birincisinden çok daha tahrip edicidir ama hep dikkatlerden kaçmıştır. Varsa yoksa silahlı, patlamalı, çatışmalı, ölümlü olan kısmı gündem olmuştur.

Adamın birisi gece vakti bir dükkanın kilidini demir testereyle kesiyormuş. Oradan geçen birisi görmüş, “ne yapıyorsun?” diye sormuş, hırsız baksa ki soran kişi birazcık saf;

“Davul çalıyorum” demiş.

“Bu nasıl davulmuş, hiç sesi çıkmıyor” deyince

“Bunun sesi yarın sabah çıkar” demiş.

Fakat sessiz terörün failleri yine herkesin bildiği sesli terörün failleridir.

Defalarca dile getirdik, Türkiye Kemalizm ile kirlenmiştir. İslam’dan uzaklaşmanın kökenleri her ne kadar cumhuriyet öncesine dayansa da Kemalist hakimiyetle birlikte bu bizzat devlet eliyle yapılmış, devlet bütün gücüyle İslam’a savaş açmış ve yürütmüştür.

Fakat ülkenin doğu ve güney doğusunda, Kürtlerin yaşadığı bölgede Kemalizm batıdaki gibi başarılı olamamış, dayatılan Türkçülük adına çok kan dökmüş olmasına rağmen medreselerin İslami eğitim vermesine engel olamamıştır.

Hem o dönemde hem daha sonraki dönemde Kürd medreseleri ve tekkeleri Türkiye’nin tamamını beslemiş, adeta emzirmiştir. Bugün bu ülkede yaşanan İslam’ın kaynakları gelip buralara dayanmaktadır.

Fakat ne acıdır ki Kemalizm’in seksen senede yapamadığı kirlenmeyi ve tahribatı Marksist örgüt kısa zamanda yapma noktasına gelmiş, İslami değerlere karşı Kemalizm’den çok daha şiddetli bir savaş yürütmüştür.

Marksist örgüt İslam’la birlikte Kürtlerin geleneksel aile değerlerine de amansız bir savaş yürütmüş, Müslüman Kürt halkı neye uğradığını şaşırmıştır. Dünyanın en ahlaksız yapılanmalarını Kürtlere dayatmaya çalışmıştır.

İşin bir başka yönü, örgütün Marksist bütün bu çalışmaları Batı dünyasından büyük destek görmüş, Türkiye’nin batısındaki aynı düşüncedeki yapılanmalarla kol kola girerek güçlenmiştir.

İşin daha acı yönü ise Türkiye’nin batı ve orta kesimindeki dindar Türkler Marksist örgütün bu yönünü hiç görmemiş, hiç gündemine almamış, meseleye sadece terör yönüyle bakmış, PKK denilince aklına sadece “askerimizin katili, polisimizin katili ve bölücü” diye bakmış, aynı şekilde bakmaya devam etmektedir.

Elhamdülillah ta baştan beri bu Kemalist ve Marksist kirlenmenin farkında olan Müslümanlar özellikle kendi çaplarında İslami eğitimlerine önem vermiş ve vermeye devam etmekte, İslam’ı hayatın bütün alanlarına kararlı bir şekilde taşımaktadırlar.

Bu noktada İttihad-ı Ulema ciddi bir görev üstlenmiş ve yürütmektedir. Türkiye ve bölgedeki ulema ve akademisyenlerle bir araya gelerek Müslümanca bir hayatın temellerini atmaktadır.

Bu ülkenin doğusunda ve batısında bunun mücadelesini veren herkesi Rabbimiz muvaffak eylesin!