Paralel’in vukuatları... Hem zalim, hem gaspçı, hem de saldırgan!

Hasan Karakaya

Bizi niye “hedef” aldıkları, bize niye “taşlı-sopalı saldırdıkları” belli...

Hiç kuşkunuz olmasın ki;

“Atatürk” filan bahane!..

“Atatürk” olmasa bile, mutlaka bir “bahane” bulurlar, yine saldırırlar!.. 

“Kurt, kuzuyu yemeyi” kafasına koymuşsa, bir sürü bahane bulur!.. 

“Atatürk” der saldırır, “din istismarı”(!) der, yine saldırır!..

Kurt “yukarıda”, kuzu “aşağıda” bile olsa “suyumu bulandırdın!” der, yine saldırır!..

Bahane bitmez!..

Önemli olan; bir “algı operasyonu” yürüterek, “yalan-yanlış twitler”le, kitleleri yönlendirmek, “telefonlar” açıp, “ana-avrat küfürler yağdırtmak”tır!..

Yapıyorlar bunu!..

Günlerdir, “olayın aslından haberdar olmayan” insanlara telefon açtırıp,“ana-avrat” küfrettiriyorlar!.

Bugün de, “saat 14.00’te, Akit’in önüne” gelip, yine “gösteri”yapacaklarmış!..

Hayırlısı!..

NE DEDİLERSE, TAM TERSİ!

Biliyorsunuz, bu “algı operasyonu”nu en iyi yürütenlerden biri de, “Paralel İhanet Çetesi”dir!..

Kendilerini “hoşgörü timsali” gösterirler, başkalarını ise “kavgacı, agresif!”

Kendilerini “diyalogçu” gösterirler ama aslında tam bir“monolog”çudurlar!..

Güya; “haram lokma” yememişler, kimsenin malını “gasp” etmemişler, hiç“hırsızlık” yapmamışlar, tam aksine “hırsız avcılığı” yapmışlardır!..

Kendilerine sorarsanız;

Bir “eğitim gönüllüsü”dürler!..

“Hümanist”tirler!..

“İnsan canlısı”dırlar!..

Peki, “gerçek” böyle mi?..

Bütün bunların “tam tersi”ne dair “birkaç örnek” vermek istiyorum.

VATANDAŞA ZULÜM!

Buyrun, ilk örnek...

“Adı ve telefonu” bende saklı bir vatandaş, “başına gelenleri” şöyle anlatıyor:

“Tarih 27 Aralık 2014...

Saat, tam 17.35

Kayaşehir Akik Sitesi durağında 79E hatlı otobüsü, Eminönü istikametine gitmek için eşim ve 6 aylık kız çocuğumla, rüzgâr ve yağmur altında beklemeye başladık.

17.45’de Kayabaşı Kiptaş durağından hareket edip 17.50’de Akik Sitesi’nde olması gereken araç gelmedi.

Gecikme olmuştur ihtimaline karşı, 18.00’e kadar bekledik.

Otobüs gelmeyince, 153 numaralı hattı arayıp, aracın gelmediğinisöyledim ve şu cevabı aldım:

‘Bize online olarak gönderilen maili okuyorum. 79E hatlı araç arıza yapmış. Bir sonraki sefer 18.20’de yapılacak.’

İnanmadım çünkü araçlar hep yeni, yani arıza ihtimali çok az ama yapılacak bir şey olmadığı için beklemeye devam ettik.

Saat 18.05’de bizim beklediğimiz yönün ters istikametinde yani Kayabaşı Kiptaş isimli Son Durak istikametine 79E aracı geçiş yaptı... Bu aracın 18.20’de döneceği kanaati ile rahatladık. Ancak saat 18.30’a kadar bekledik ve araç gelmeyince tekrar 153 numaralı telefonu arayarak, 18.20 seferinin de yapılmadığını söyledim ve şu cevabı aldım:

‘Bize online olarak gönderilen maili okuyorum. Aşırı trafikten dolayı aracın seferinde aksama yaşandığı, bir sonraki seferin 19.10’da yapılacağını bildiririz.’

Yalan söylüyorsunuz diye çıkıştım.

Önümden aracın son durak istikametine geçtiğini, asla trafik sorunu olmadığını söyledim.

Hatta eşim ve kızım o kadar çok üşümüşlerdi ki, dayanamadım; kuruma, sorumlulara sert sözler sarf ettim.

Hatta ‘Allah belanızı versin’ dedim.

Telefonu kapattım.

Eşime dedim ki; 19.10 seferini de bekleyelim.

Eşim ve kızım soğuktan dondukları halde, bekleyelim dedi...

Saat 18.50’de gene ters istikametten bir araç geldi... Bu aracın 19.10’da geleceğini düşünüyordum ki; şoför camını açarak, bana;‘Selamunaleyküm... Ne tarafa gidiyorsun Hacı Abi’ diye seslendi.

Eminönü istikametine gideceğimizi söyledim... ‘Çocukları al gel’ dedi.

Ne olduğunu anlamadım ama, eşim ve kızımla otobüse bindik.

Yaklaşık 10 kişi vardı otobüste.

Bebek arabası ile olduğumuz için orta kapıdan bindik... Akbilleri çıkarttım ve kart basmak için ön tarafa geçtim... Normalde çok sinirliydim, ancak olayı anlamak için sakinmiş gibi davranıyordum.

Şoföre sordum;

‘Niye bizi ters istikamete götürüyorsun?’

Dedi ki; 

‘Hacı abi yolcuları indirelim, izah edeyim... Ben sizi direkt Eminönü’ne götüreceğim, hızlı bir şekilde.’

Pekala dedim...

Yolcular son durakta inince, şoför bana şunları söyledi:

‘Hacı abi, sizin yaklaşık bir saattir durakta beklediğinizi biliyorum. Benden önceki 3 araç gelmedi. Ben ve benden sonra da hiç araç gelmeyecek!.. Ancak sizin bebeği görünce acıdım ve işten atılma pahasına sizi aldım!.. Bugün filo başında bulunan Paralelci şahıslar biz şoförler ve yolcuları bezdirdiler. Aslında bunu çok zaman yapıyorlar. İnsanları İstanbul Büyükşehir ve AK Parti Hükümeti’ne karşı kışkırtmak istiyorlar. Hatta biz şoförleri bezdirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Bak, bu olayın izahını sana yapayım...

Her araçta bulunan ve aracın durum bilgisinin anlık olarak paylaşıldığı, şoförlerle irtibatın sağlandığı bir ekran var. O ekranda şu mesaj yazıyordu:

‘Son durakta yolcular indikten sonra tabelayı kapatıp çevreden gelinecek!’

Bu mesaj nedir dedim; filo ekibinin araçlara gönderdiği mesaj dedi.

Yani şimdi senden önceki araçlar son durağa gelip, Çevre Yolu’ndan Eminönü’ne yolcu almadan mı gittiler dedim? 

Evet, dedi; ‘Ben 8-9 saattir otobüs üzerindeyim... İkindi namazımı bile büyük zorlukla sadece farzını kıldım. Sizi almam suç olduğu halde bebeğinize ve sizin halinize acıdım aldım. Bu otobüsteki kameralar kayıt ediyor, bunu görseler beni kesinlikle işten atarlar’ dedi.

Ben, kendisine bu ekranda yazan mesajın resmini çekmek istediğimi, bu işi planlayanların planını bozmak istediğimi söyledim... ‘Benim işten atılmamı istemiyorsan, bunu yapma’ dedi.

Şikâyetini et ama bu araç ve benimle ilgili bilgi verme dedi.

Ben de kendisine acıdım ne aracın ne de şoförün bilgisini paylaşmıyorum. Bu olayın yaşandığı tarih ve saat bellidir. O saatlerde çalışan araçlar ve şoförler ve FİLO sorumlusu Paralelciler bellidir!

Bu olayın Başkan Kadir Topbaş’ın dikkatini çekmek için haber yapılmasını arz ederim. Paralellerin yakın zamanda yaptıklarını ve gelecekte neler planladıklarını biliyoruz. Bu olay da o planların bir parçası. ‘Toplumu Belediye’ye karşı kışkırtmak ve şoförleri bezdirmek’ istiyorlar.”

Vatandaşın bu satırlarına herhangi bir söz ilâve etmeye gerek var mı?..

Manzara ortada...

“Soğuk ve yağmurlu” havada bir vatandaş, eşi ve 6 aylık kız çocuğunu“saatlerce” durakta bekletiyorlar!..

Niye?..

“Soğuktan donan vatandaş İETT’ye, Kadir Topbaş’a ve Hükümet’e küfretsin” diye!..

Bu “Paralelci” hainler; bırakın “Müslüman” olmayı, “insan” bile olamaz!..

İşte “hümanistlik”leri!..

İşte “insancıl”lıkları!..

Tek bildikleri “işkence”, tek yaptıkları “zulüm!”

Fazla söze hacet yok!..

MANİSA İHL OLAYI

Hani, kendilerine “hırsız avcısı” filan diyorlar ya... Bunlar, tam bir “baş hırsız”dır, “hırsızın önde gideni”dir, yani “Başçalan”dır!..

Buyrun, ikinci örnek:

Efendim, Manisalı hayırseverler; hem bir “İmam-Hatip Okulu”, hem de“uzaktan gelen öğrencilerin yatılı okuyabilmesi” için; “Manisa İmam Hatip Okulu Yaptırma, Yaşatma ve Geliştirme Derneği” adlı bir dernek kurarlar.

Bu dernek; tamamıyla “hayırseverlerin bağışladığı arsa” üzerine ve yine“hayırseverlerin katkıları” ile, bir “İmam-Hatip Okulu ve yurdu” inşa eder...

Ne var ki;

Zaman içinde, o günlerde “Cemaatçi” diye bilinen, bugün ise “Paralelci”diye anılan insanlar, birer-ikişer gelip, “derneğe üye” olurlar, bir süre sonra da, “derneği tamamen ele geçirirler!”

Derneğin ismini de;

“Manisa Halk Eğitim, Öğretim, Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Derneği”olarak değiştirirler!..

“28 Şubat Süreci”nde ise;

“Öğrenci azlığı”nı bahane ederek, “okul pansiyonu”nu, yandaş bir kuruma,“çok düşük bir bedelle” kiraya verirler!..

Böylece;

“İHL öğrencileri için yaptırılan yurt binası”, İmam-Hatipli öğrencilerin kullanımına kapatılır!..

“Okul binası”nın da; yine “öğrencilerin azlığı” bahane edilerek, “tahliye”si istenir!.. Ne var ki; “kamuoyunun tepkisi” ve açılan “dâvâlar” sebebiyle;“Genel bakım ve onarımını Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün karşılaması” şartıyla, bina, yeniden “20 yıllığına, İmam-Hatip Lisesi’nin kullanımına” verilir!..

Tabiî, “kiracı” olarak!..

Yani, İmam-Hatipliler, “Öz yurtlarında garip, öz vatanlarında parya muamelesi” görmeye başlarlar... Okulu yaptıran “baba”larıdır,“dede”leridir, “teyze” veya “nine”leridir ama, yönetimi ele geçiren“Paralelci”ler, onları “kiracı” konumuna düşürürler!..

OKUL BİZİM, VERİN!

Sonra, geçenlerde bir gün;

İlim Yayma Cemiyeti Başkanı Recep Özgüvenç çıkar ortaya ve der ki;“Binaların aslına uygun kullanılması için mücadele edeceğiz!”

Devam eder sözlerine;

“İHL binasının yan tarafında, işgal edilmiş olan kız yurdunu, İmam-Hatip için kullanmalıyız... Bu durum; gerçekten bir zulüm, haksızlık, gasp ve işgaldir!..”

Arkasından, AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ girer devreye ve der ki;

“Burasıyla ilgili ciddi bir inceleme ve araştırma yapılmalı... Millî Eğitim Müdürlüğü’nün, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün ve Emniyet’in çalışma yapması lâzım!..

Manisa’daki birçok okul, vatandaşın parasıyla yapıldı ama yönetimini Paralelciler ele geçirdi, sonra da işi ticarete çevirdiler!”

Merak ediyorum;

Paralelciler, bu okulu “kendi elleriyle” mi teslim edecekler, yoksa “zorla”mı alınacak?..

28 Şubat Süreci’nde, Çevik Bir’e mektup yazıp; “okullarımızı kapatabilir veya size verebiliriz” demişlerdi ya; bakalım “halkın yaptığı” okulu, yine halka verecekler mi?..

Vermezlerse; kimin “gaspçı” ve “hırsız” olduğu ortaya çıkar!..

TURGUTLU İHL’DE ARBEDE!

Son bir örnek... Hasan Hüseyin Akın adlı “Salihlili” bir vatandaş, “Paralel Yapı’nın kirli çamaşırları”nı ortaya döken, “belgesel” formatında “8 sayfalık” bir “doküman” hazırlamış!..

Bunu da, sürekli güncelliyormuş...

İşte, kendi çabalarıyla hazırladığı 8 sayfalık bu belgeseli; çoğaltıp, sağa-sola dağıtıyormuş...

Bundan rahatsız olan Paralelciler “tehdit” etmeye başlamış!..

Geçenlerde, “Turgutlu İHL Müdürü”nü ziyarete gitmiş... Onun “müdürün odası”na girdiğini duyan “Paralelci öğretmenler” çılgına dönmüş!.. Müdürün odasını basıp, “Hasan Hüseyin Akın’dan hesap sormaya”yeltenmişler!..

“Fiili saldırı”da bulunmuşlar!..

O da; “İlim ehli ilimle, cahil bedeviler ise, sizin gibi şiddetle karşılık verir!”deyince, daha da hiddetlenip, ortalığı dağıtmışlar!.. Sonra da, “odayı basan” kendileri değilmiş gibi, “polis” çağırmışlar!..

Hasan Hüseyin Akın, karakolda “2-3 saat ifade” verdikten sonra serbest bırakılmış... Ama bu defa; o da, onlardan “şikâyetçi” olmuş!.. Şimdi,“saldırgan öğretmenler”in ifadeleri alınacak!..

Hasan Hüseyin Akın diyor ki;

“Bunlar, hiç sevmedikleri ve hatta karşı oldukları halde, İHL’lere karargâh kurmuşlar... Bunların itikadı bozuk!.. Bunlar, İHL’lerden temizlenmeli!”

Sadece İHL’lerden mi?..

Bütün kurumlardan temizlenmeli!..

İşte gördünüz;

İETT’de yuvalanıp, “vatandaşa zulmeden” onlar!.. Derneğe çöreklenip, halkın okulunu “gasp” eden onlar!.. “Diyalog” deyip, “muhaliflerine saldıran” yine onlar!..

“Saldıran” da onlar, “maşa”ları vasıtasıyla “saldırtan” da onlar!..

Bunlar “insan” olamaz!..

*********************************************************************

Tam da; at izinin, it izine karıştığı günler yaşıyoruz!

Cumhuriyet gazetesi, “Gazetemize destek mesajları yağdı” diye haber yapıp, “ziyarete gelenler”in ve “telefon açanlar”ın listesini yayınlamıştı ya!..

İşte, “Cumhuriyet’e destek telefonu” açanlardan biri de, kimmiş biliyor musunuz?..

Ekrem Dumanlı... 

Evet, evet; Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı!.. 

Şu hâle bakın; “Peygamber Efendimiz’e hakaret” eden karikatürleri yayınlayan Cumhuriyet gazetesine, “destek telefonu” açıyor Ekrem Dumanlı!..

Ve diyor ki;

“Yanınızdayım!”

Bu Ekrem Dumanlı, “Akit’e saldırı” haberini de “Akit’ten göstericilere ateş açıldı iddiası” başlığı ile veriyor, iyi mi?..

Ne günlere kaldık Yarabbim...

Tam da; “at izinin, it izine karıştığı” günler yaşıyoruz!.. Ekrem Dumanlıkalkıp, “Peygamberimize hakaret eden karikatürleri yayınlayan Cumhuriyet”e telefon açıp, “Geçmiş olsun!.. Yanınızdayım” diyor; MHP Fatih İlçe Başkanı Ali Dinçer Çolak da; bir zamanlar “Salman Rüşdi’nin Şeytan Âyetleri adlı kitabı”nı yayınlayan “Maocu Aydınlık”a demeç verip,“Akit’i şikayet” ediyor!..

Gerçekten, ne günlere kaldık?!?

yeniakit