Paralel din, 90 ve sonrası

Abdurrahman Dilipak

1990 yılında Berlin Duvarı yıkıldı ve eski Doğu Almanya, birleşmiş yeni Almanya’nın bir parçası oldu. 

25 Aralık 1991’de SSCB Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un istifa etmesinin ardından Sovyetler Birliği dağıldı.. Böylece soğuk savaşın da sona ermiş olması gerekiyordu.. 

7 Şubat 1992 tarihinde Maastricht Antlaşması yürürlüğe girdi ve bugünküAB doğdu..

Yeni bir dünya kuruluyordu.. Madem soğuk savaş bitiyordu, Tarihin sonunu getirecek bir Medeniyetlerarası savaşı önleyecek, batı uygarlığından damıtılacak bir barış, özgürlük ve demokrasi hareketi örgütlenebilir mi idi ve bunun öncüsü kim olacaktı..

Teolojik öngörülerin desteklediği, Mehdi, Mesih, Deccal, Anti Kristtartışmaları ile beslenen bir kıyamet savaşı gündemdeydi.. Melhemei Kübra, Armageddon, Mehdi’nin ordusu, Mesih’in ordusu gündemdeydi..

Erich Anton Paul von Däniken’in 1968’de yayımlanan Tanrıların Arabalarıunutulmaya yüz tutmuştu, artık “evlenmeyin bekarlar, naylon kızlar çıkacak” türü plaklar dönmüyordu gramofonlarda.. İnsanları çok daha derinden sarsan insanlığın geleceği ile ilgili  teolojik beklentiler ve Nostradamusun kehanetleri toplumsal gündemde geniş bir yer tutuyordu..

Gülen böyle bir tablonun içinde farklı bir anlam kazanıyordu..

Aslında Gülen’in derin devlet ile teması çok eski. Uluslararası sistemle dirsek teması 70’lerle başlar. Aslında soğuk savaşın ülke içindeki uzantıları ile bir şekilde, dolaylı olarak da olsa yakınlaşması söz konusudur.. Komünizm gibi bir dinsizlik cereyanına karşı, ehli kitapla işbirliği fikri taa o günlerden başlar. Sonuçta “Türk aleminin en büyük düşmanı Komünistliktir ve her görüldüğü yerde ezilmelidir”. “Rusya’nın yayılmacı siyasetine karşı da ABD, batı ve NATO’nun himayesi kaçınılmazdır!” “Rusya sıcak denizlere ulaşmak için gözünü Türkiye’ye dikmiştir. Onun için dost ve müttefik ABD, NATO ve batı dünyası ile hayati öneme sahip bir kader birliğimiz vardır!”

78’den sonra giderek artan bir destek ve himaye görür..  80’den sonra ayrıcalıklı bir konumu vardır, ama paralel din projesinin ana sponsoru o günlerde Türkiye hükümetidir..

1991 yılında TSE damgalı dinin yerini Amerikano İslam alır.. Proje artık doğrudan ABD’nin, CIA’nin kontrolündedir ve Sisteme MOSSAD ve Vatikanda bir şekilde müdahil olacaktır..

Gülen, 90’lı yıllarda tam da Amerikan’ın aradığı adamdır.. Daha doğrusu zaten işin başından beri dirsek temasını hiç kaybetmemişlerdir..

26 Şubat 1989 tarihli Hürriyet’in manşetinde “Tarikatlardan ANAP’a destek çağrısı”nın arkasında da Gülen ve onun Amerikalı dostları vardır..

Konuyla ilgili İsmail Nacar aradı.. Fetullah Gülen’le ilk karşılaşması1987’de olmuş.. Onun bir sohbetine çağırıyorlar.. O da Faruk Sükan’ın da bulunduğu bir mecliste bu konuyu dile getiriyor.. Gülen o tarihte aranıyor, ama herkes alenen yapılan toplantıdan haberdar olduğu halde, hiç bir işlem yapılmıyor..

Daha sonra 1984’de, Fuller’in, Türkiye Müslümanları üzerinde İran etkisini kırmak ve İran’ın Türki Cumhuriyetler üzerinde giderek artan nüfuzuna karşı Türk hükümetine tavsiyelerde bulunduğu, hatta Gülen’in bu bölgeye yerleşmesi, okullar açması konusunda kendilerinin de her türlü desteği vereceklerini söylediğini, bu konunun pazarlık konusu olduğunu söylüyorNacar..

Gülen okulları bu anlamda, Gülen hareketine karşı çıkan çevrelerce CIA veMOSSAD’ın Truva atı ve yeni ılımlı İslam’ın misyoner okulları olacaktır, bu projeye göre.. İddia bunları da kapsıyor.. Bir Amerikalı yazar bu konuya bakışını şöyle özetliyor: “CIA hâlâ Gülen hareketinin Orta Asya Müslümanlarını birleştirme ve böylelikle bu ülkelerin doğal kaynaklarının kontrolünü Amerikan halkının sözde ‘iyilik’i için alma konusunda başarılı olacağı inancını besliyor. Usame Bin Ladin’in evrensel bir hilafet görüşü artık sadece içi boş bir hayal değil.”

ABD ve Batılılar, böyle bir zamanda İran’dan gelen Şii tehdidine veLaden’le markalaştırdıkları Selefi tehdidine karşı İslam dünyasından kendilerine yeni müttefikler aramaktadırlar.. Bu konuda bulabildikleri en iyi isim Gülen’dir.. Batılıların kendilerine geleneksel bir sufi müttefik yerine, Gülen gibi, Risale-i Nur çevresinden gelen birini seçmeleri ilginçtir.. Sanırım Modernite ve yenilikçi bir hareket için gelenekçi bir örgüt bu kadar başarılı olamazdı. Çünkü arzulanan geleneksel İslam formunun dışında paralel bir din algısı oluşturmaktı.

1991’de bu doğrultuda CIA’nin paralel örgütü Rand Corp tarafından bir rapor yayınlandı. Bu rapor daha sonra Türkçe’de yayınlandı. O tarihlerdeG. Fuller, benimle ve daha başka bir çok kişi ile görüştü. Ben daha sonra bu görüşmelerin içeriğini açıkladım. Hatta 1993’de Yörünge dergisine kapak oldu.. 5 Mayıs 1992’de, ABD’de Gülen  Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ıAmerika’da ziyaret etti.

29.06.1994 günü, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Polat Renaissance Otel’de gerçekleştirdiği açılış toplantısına katıldı ve kamuoyunun önüne çıktı. Her çevreden pek çok ünlünün katıldığı toplantıda Gülen ilginç bir konuşma yaptı.. Masonik medya olayı çok geniş ve övücü ifadelerle manşetten duyurdu.

1994 yılı Aralık ayı başında Başbakan Tansu Çiller’le bir araya geldi. Gülen’in büyük yürüyüşü başlamıştı. Artık gizlenme gereği duymuyordu.. Bu görüşme de, medyada büyük yankı uyandırdı ve destek gördü. Gülen, daha sonraki yıllarda da Çiller’le, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Hikmet Çetin ile, yerli yabancı, bilim, siyaset, düşünce adamı bir çok kişi ile görüştü..

Evet, konu yine bitmedi.. Anlaşılan yılbaşından sonra da devam edeceğiz.

Ha, bu arada 1974’de, MSP’den 24 değil, 14 Milletvekili istifa etti. Hasan Aksay aradı ve hatırlattı. Dayımın hafızası benden daha iyi. O gün ben olanları anlamak için bakıyordum, o işin içinde görüyordu. Ertan Yülekaradı ve daha bir çok dost. Ben de bu vesile ile hafızamı tazelemiş oluyorum.. Unutmadan eklemem gerek, 1993’de, Sivas ve Başbağlar’da bir katliam yaşandı.. Bunların hepsi aynı planın parçaları idi..  Selam ve dua ile..

yeniakit