Öyle bir gündem ki, “çuval”lara sığmaz!

Hasan Karakaya

 
Hemen her hafta, "geçen haftanın gündemi" ile ilgili değerlendirmeler yapıyoruz... Bu defa, bir farklılık yapıp, "bu hafta" ve "gelecek hafta"dan bir "ipucu" verelim... "Anons"larımızda da gördüğünüz gibi, bir "yolculuk"tan söz ediyoruz...
Dün; "Hazırlanın gidiyoruz" dedik, bugün de "Kâinatın merkezine yolculuk"tan söz ediyoruz...
Sizler, bu yolculuğun "nereye" olduğunu, elbette anladınız...
"Kâinatın merkezi"nden kastın, "Mekke" olduğunu bildiğinizi ve şimdiden "heyecana" kapıldığınızı biliyoruz...
Evet, aynen anladığınız gibi;
İnşallah, yine sizlerle birlikte "mukaddes topraklara" doğru bir yolculuğa çıkacağız... Bu yolculuk, inşallah, içine "umre"yi de alacak...
Şimdilik bu "müjde"yi vermekle yetiniyor ve "anonslarımızı takip etmenizi" tavsiye ediyoruz...
Çünkü, önümüzdeki günlerde, bu kutlu yolculuğun "ayrıntı"larını da ilân edeceğiz.
ARİF DOĞAN"DAN İTİRAFLAR!
"Ayrıntı" deyince... Geçen hafta, sizlere ayrıntılı haberler sunmaya çalıştık...
"Tunus"taki halk darbesi"nden, "Ergenekon duruşmaları"ndan, "Danıştay kararı"ndan ve de "ucube heykel"den!..
Gelişmelerle ilgili, mümkün olduğunca "ciddi ayrıntılar" aktarmaya, "olayların özü"nü yansıtmaya çalıştık...
Bazı "kartel" gazeteleri, her zamanki gibi; olayları "sulandırma" amaçlı "magazin" haberler verirken, Akit, olayların ciddiyetini serdi gözler önüne...
Meselâ, "Ergenekon" duruşmaları...
Malûm, geçen hafta Pazartesi günü yapılan "Ergenekon duruşması"nda; "JİTEM"i ben kurdum" diyen Ergenekon sanığı Albay Arif Doğan"ın sorgusu yapıldı...
Bazı gazeteler, bu "sorgu"daki ifade ve "itiraf"ları öne çıkarmak yerine, Arif Doğan"ın kolundaki "Rolex Saat"e taktılar kafalarını... Sanki Arif Doğan, kolundaki "Rolex Saat"ten dolayı yargılanıyor!..
Akit ise, "Ergenekon kara kutusu" olarak bilinen Arif Doğan"ın "tüyler ürperten ifadeleri"ni öne çıkardı.
Çünkü Arif Doğan diyordu ki;
"JİTEM yok diyenler, gelsin yanıma... JİTEM"i ben kurdum...
JİTEM"de görev yapan 10 bin kişiye kaleşnikof dağıttım!.. İki köyde 78 kelle aldım... JİTEM"de görev yapan 10 bin kişinin arşivi bende!"
Görüyorsunuz değil mi;
Adam "10 bin kaleşnikof" dağıttığını, "sadece 2 köyde 78 kelle aldığını" söylüyor ama, işleri "sulandırmak" olan gazeteler, bu "tüyler ürperten itiraflar"a yer vermek yerine, "albayın Rolex saat"ini manşete çekiyor!..
Adam "yolsuzluk"tan yargılansa, hadi neyse... Ama adam "terör"den yargılanıyor... O halde; "78 cinayet"in yanında, "saat"in ne önemi var?!?..
Dedik ya; amaç "olayı sulandırmak" olunca, böyle haberler veriliyor işte!..
BALYOZCULAR PANİKTE!
Geçen hafta, "Balyoz Dâvâsı"nın ayrıntılarını da aktardık sizlere...
"Balyoz Darbe Plânı" eğer hayata geçirilebilseymiş; Fatih, Boğaziçi ve Yıldız Teknik üniversiteleri başta olmak üzere birçok üniversitenin "işgal" edileceğini, buralara "rektör" olarak atanacak "yüzbaşı"ların kimler olduğunu tek tek belgeledik.
Bunlar, bir "savcı iddianamesi"ne değil, "belge"lere dayanıyordu...
Gölcük Donanma Komutanlığı"nın "gizli zemin"inde elegeçirilen "10 çuval dolusu belge", cuntacı askerlerin hangi meş"um emeller peşinde koştuğunu gözler önüne seriyordu...
Ki, bu belgelerin, Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından incelemeye alınmasının, "Ergenekon sanıkları"nı paniğe sevkettiğini de dünkü manşetimizde ifade ettik...
Düne kadar, belgelerin "kes-kopyala" yöntemiyle "üretildiğini" iddia eden emekli Org. Çetin Doğan ve onu savunan "kızı" ile "Yahudi damadı"nın iddiaları da, "Gölcük"te elegeçirilen çuvallar dolusu belge" ile çürütülmüş oldu...
Evet çürütülmüş oldu, çünkü "Gölcük baskını"na, sadece "askerler" katıldı, o belgeler de "savcı"nın gözleri önünde "çuval"lara dolduruldu.
Yani, "belgelere müdahale" ihtimali hiç yok... Hepsi orijinal, hepsi ıslak imzalı!..
Hem, adama sorarlar; "Belgeler sahte ise, niye gizli bölmelerde saklandı?.."
Belli ki, "panik" halindeler!..
Çetin Doğan da panikte, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek de!..
Haklarında "yeni bir tutuklama kararı" verilirse; bu defa "Oktay Kuban gibi nöbetçi hakimler olmadığından", uzun süre içeride kalacaklarını biliyorlar!..
O halde ne yapacaklar?..
Birinci yol "medyayı devreye sokmak" ki; Org. Çetin Doğan, şimdi bunu yapıyor... "Candaş Medya"ya mektup yazıp, kendisini desteklemelerini istiyor!..
Eğer onlar vasıtasıyla bir "kampanya" açamazlarsa, bu defa "ikinci yolu" deneyecekler!..
Bu da, "hastalanma" numarası!..
Bugünkü Akit"te dikkat çektiğimiz gibi, yine bir "GATA"kulli" çevrilebilir ve şu günlerde "turp gibi" olan Çetin Doğan, yeniden "hastalanabilir" (!) ve GATA"ya yatabilir!..
Bunu, "hep yapıyorlar" ya!..
Yine yapabilirler!..
DANIŞTAY"DA BİN ALİ KAFASI
Şüphesiz ki, geçen haftanın en önemli olayı "Danıştay 8. Dairesi"nin, "ALES Sınav Kılavuzu" ile ilgili aldığı karardı...
Bu kararla, sınavlara "başörtülü" olarak giren hanımlar, karşılarında yine "Danıştay engeli"ni bulmuş oldular...
"Örtü ayrımcılığı"na son veren YÖK, elbette Danıştay"a itiraz edecek ve bu kararın "yasal dayanağının olmadığını" söyleyecektir.
Ama, Danıştay"ın; hem de "Türk Milleti Adına" verdiği ama "Türk Milleti"nin aleyhine" olan bu kararı tartışılmaya devam edilecek.
Nitekim, tepkiler gelmeye devam ediyor:
¥ "Bu karar, yetki gaspıdır!"
¥ "Danıştay 8. Dairesi"nin yasağa gerekçe olarak gösterdiği madde yasalarda yok!"
¥ "Danıştay, ideolojik bağnazlık içinde!"
¥ "Danıştay"ın kararı; en az Kars"taki heykel kadar ucubedir... Danıştay; ideolojinin ve statükonun bekçiliğine soyunmuştur!"
Sizlerin de "tebrik" edip, "takdir"le karşıladığınız gibi; Danıştay"ın kararına "en anlamlı tavrı" yine Akit gösterdi.
Akit"in Perşembe günkü başlığı şöyleydi:
"Bin Ali kafası Danıştay"da!"
Bu başlığı kullandık, çünkü;
"Halkının yüzde 95"i Müslüman olan Tunus"ta; tam 23 yıl boyunca başörtülüler dahil, her türlü özgürlüğü yasaklayan ve ülkesini kaosa sürükleyen ve sonunda Tunus"tan kaçmak zorunda kalan Zeynel Abidin Bin Ali kafası, Danıştay"da devam ediyor"du!..
Devam etmiştik kararı eleştirmeye:
"Tunus Diktatörü" olarak tarihe geçen Zeynel Abidin bin Ali, 23 yıl boyunca tam bir despot gibi, "halka rağmen" kararlar aldı, ülkeyi keyfince yönetti...
Danıştay da; "Türk Milleti Adına" kararlar verdiğini iddia ediyor ama, kararların Türk milleti ile ilgisi yok... Bu yüzden de, Danıştay"ın "millet karşıtı" kararları sürekli tepki çekti, hiçbiri tasvip edilmedi.
Danıştay 8. Dairesi, yine "keyfî ve ideolojik" bir karar verdi ve ALES Kılavuzu"nda başı açık fotoğraf çektirme ve sınava başı açık girilmesini zorunlu kılan düzenlemelere yer verilmemesi gerekçesiyle; başvuruda bulunan erkek-kadın adayların fiziksel olarak teşhislerinde güçlük oluşacağı ve sınav güvenliği açısından olumsuz sonuçlar doğabileceği gibi "komik" bir gerekçeyle Kılavuz"un durdurulmasına hükmetti.
Sadece bu "eleştiri"yi yapmakla kalmadık, kararı veren "Danıştay üyeleri"nin "ideolojik ve mezhepsel yapıları"nı da ortaya koyduk ki; "kimin, ne olduğu" iyi anlaşılsın!..
ERDOĞAN, HANGİSİNİ DÜZELTECEK?
Kaldı ki; Perşembe günü TÜSİAD 41. Genel Kurulu"na katılan Başbakan Tayyip Erdoğan da, konuşmasının büyük bölümünü Danıştay"ın kararına ayırdı ve dedi ki;
"Bu karar son derece keyfî bir karar. Vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir defa daha sorgulatacak nitelikte, hukuksuz bir karar... Yargı, tarihî bir vebalin altındadır!..
Biz istiyoruz ki yargı belli ideolojilerin, belli kesimlerin değil milletin yargısı olsun. "Onama mı istersin, bozma mı" diyen değil, vicdanına göre hareket eden bir yargı sistemi tesis edilsin istiyoruz. 8 yıldır düzeltmeye çalıştığımız manzara işte budur."
Erdoğan, "hangisini" ve "neresini" düzeltsin ki?.. Bir yanda "yargı"da kurulan "kast" sistemi, bir yanda "örgüt üyeleri" ile "internet" üzerinden görüştüğü belgelenmesine rağmen, hâlâ "hasta" numarası yapan Mehmet Haberal"a dokunulamaması!.. Bir yanda "Apo açılımı" yapan CHP, bir yanda "Ergenekoncuları Silivri"den kurtarmaya" çalışan Kılıçdaroğlu!..
Her taraf eğri, her taraf yamuk!..
Erdoğan, hangi birisini düzeltsin?..
Selâm ve saygılarımızla...


 
akit